- 633 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
ÖLDÜRÜLEN ŞAİRLER-(26): MİSÂLÎ(Gül Baba)
ÖLDÜRÜLEN ŞAİRLER-(26): MİSÂLÎ(Gül Baba)
Mustafa CEYLAN
***********************
Budin kalesinin önünde şehid düşen şairimiz "Misâlî" mahlasıyla şiirlerini yazmış olan Gülbaba’dır. Macaristan’da Tuna Nehri’ne yakın “Gül tepesi” adıyla anılan bir tepede yatmaktadır.
*
“Gazel
Sıfatın mushaf-ı Yezdân’a benzer
Dudağın çeşme-i hayvâna benzer.
Cemâlin Kâ’be’sine ey perî-ruh
Sücûda gelmeyen şeytâna benzer.
Kaşınla kirpiğin ruhsârın üzre
Yazılmış âyet-i Kur’ân’a benzer.
Senin hamir-ham olmuş hindi zülfün
Ruhunda akreb ü sü’bâna benzer.
Berât-ı ehl-i cennetdür cemalün
Ki anda sünbülün ünvâna benzer.
Sedef ağzun lebün la’l-i Bedehşân
Dişün düre sözün ummâna benzer.
Dimekden nice can bulmaz Misâlî
Ki her nutkun rahîk-ı câna benzer.”
*
Anadolu eren ve evliyâlarının çoğu şairdir, ozandır. Ozan ki, şimdinin “muamma” çözmesini, “atışma yapmasını” dahi bilmeyen, sazının tezenesi tek yürek yaprağı kımıldatmayan, soğuk ve materyalist ozan anlayışı gibi değil. Millî ve dinî değerlerle sağlam köklere dayanan eski dönemin ozanları, aynı zamanda tababet ehli, astroloji bilir, pratisyen hekim, psikolog, önder, alperen, savaşçıdır… Korkak, sünepe, koltuğundan ve elindeki imkânların uçmasından korkan zavallı yaradılışta birisi değil, söz kırbacını esirgemeyip, en büyük makamlara bile korkusuzca haykırandır. Bu yüzden de, eskinin ozanları halk tarafından çok seviliyordu. Şimdiye bakın hele, bir kaç derme çatma tıngırtı, birkaç türkü nağmesinden aşırmasyon ve Köroğlu – Karacoğlan uyak ve kafiyelerinden hırsızlama… Sevsinler böyle ozanı. O yüzden, bu halk, bu millet günümüz ozanlarının çoğuna ısınamadı. O yüzden günümüzde çok az sayıda bir elin parmaklarını geçmeyecek kadar hakiki ozan bulunmaktadır.
*
Kaynaklar Fatih, II.Bayezid ve Kanunî döneminde olmak üzere üç değişik Gülbaba’dan bahseder. Hattâ bizim milletimiz, adını-sanını bilemediği bazı yatırlara dahi Gülbaba yatırı, Gülbaba kabri adını vermiştir.
Bizim, öldürülen şairler dizimizde size bu yazı ile sunmaya çalıştığımız Gülbaba, Kanuni döneminde yaşayan Gülbaba’dır. Evliya Çelebi’mize göre de Gülbabamız, bir Bektaşi dervişidir ve savaşlara katılmış, önemli kahramanlıklar göstermiş, Budin kalesinin fethi sırasında şehid düşmüş, cenazesini Ebussuud Efendi kıldırmış, cenaze namazına Kanuni’ de katılmıştır. Gülbaba Merzifonludur der Evliya Çelebi’ miz…
Evliya Çelebimiz, halkın muhayyilesini birleştirir. Her üç Padişah dönemini, anlatılarında bir araya getirir.
*
Tahir Erdem, Uluborlu İlçesi’ nin İllegüp Köyündeki Veli Baba dergâhının kayıtlarını araştırırken, Gülbaba’ya ait bilgilere ulaşır.
Buna göre;
Yalınkılıç Hüseyin Gazi’ nin Veliyüddin adında bir oğlu vardır. Veliyüddün Bağdat’a gittiği sırada oniki imamlardan Mehmet Taki Musa’ nın torunlarından Abdülvahid Çelebi’nin kızı Fatımatü’z Zehra ile evlenir. Bu kız, "Gelincik Ana" diye daha sonra nam salar. Ve gelincik ananın iki oğlu olur. Bunardan birisi Seyyid Cafer olup Güldede adıyla anılır, ötekisi de Seyyid Hüseyin Gazi’dir ki Sünbüldede adıyla anılır.
Evet,
Güldede ve Sünbüldede…
Bu milletin kutlu hafızası, yüce gönlü böyledir işte.
Gelincik ana 1538’de Hakk’a yürür.
Sünbüldede Romanya’nın Ulubey İlçesi’nde, Güldede ise Macaristan’ın Budin kentinde şehid olurlar. Tarihlerden 1541’ dedir zaman… Şimdi Vagner adıyla anılan bir mimarın varislerinin elinde bulunan köşkün avlusunda “Gül Tepesi” denilen yerde, türbesinde yatmaktadır.
*
Budin kentine Türklük ve Müslümanlık bayrağını diken, Osmanlının tuğrasını vuran Gülbaba hakkında bir çok efsâne anlatılır.
Savaşta, gülleleri eliyle alıp, daha patlamadan düşman üstüne geri fırlattığından “gülle baba” derken adı “gül baba” oluvermiştir mesela…
Gülbaba türbesi, Yahya Paşazade Mehmet paşa tarafından 1543-48 yılları arasında yaptırılmıştır.
*
Süleymaniye Kütüphanesinde “Divan-ı Gülbaba” adıyla bir de yazma eser bulunmaktadır. Ayrıca, Miftâhu’l Gayb adıyla bilinen bir eserinin bulunduğu da kaydedilir.
*
Geçdi ömrüm irmedi vaslına ol meh-pârenün
Veh ne düşvâr oldı hâli men dil-i sad-pârenün
Zahm-ı gamzen vuslatından dûr olaldan dostum
Subha dek feryâd olubdur kârı men âvârenün
Baş u cân u dil nedir şükrâne verirdim eğer
Vuslat-ı kûyuna irsem sen güneş ruhsârenün
Bunca kim hicrinde nây-veş inlerem efgân idüp
Lûtf ile rahm itmedin hâline men gam-hârenün
Hasred ü derd ile kaldın ey Misâlî âkıbet
İrmedin vaslına bir dem ol büt-i ayyârenün…
*
SON SÖZ DE BİZDEN OLSUN :
*
SELÂM OLSUN BALKANLARA
.....................Goralı Bizim Yahya’ya saygılarımla.
Kaleler kaleler yorgun kaleler
Suskun dilinizi duyanlar neyler?
İstanbul’dan bir ordu çıkmış derler sefere
Vursun mehter davulu, çalınsın kösler
“Ceddin Deden” diye Bismillâhla
Demir bilek leventler, yalın kılıç…
“Ak tolgalı bin atlı beyler”
Size gelirler dua dua,
Gelirler aman ey!..
Ak topuklu yağız atlar
Ne de yaman hey!...
Yaman olur efem Osmanlının yiğidi
Peygamberin övdüğü Türktür bunlar
İçlerinde evliyâlar, erenler…
Ölüm, geçişin kapısıdır esas âleme
Cenk yeri düğün yeri hey anam hey !
Geçtikleri yerde
Kubbe kubbe camiler
Kalem kalem minareler
Köprüler, yollar;
Ve yol boylarınca şırıl şırıl akan sebiller…
Nice tepe, nice dağ, nice yol var
İsimsiz şehidlerini saklar sinesinde
Bu gelen şanlı ordunun…
Tuna’dan Nil’e
Fırat’tan Sakarya’ya
Ne kadar su varsa çağıldayıp akan
Türküsünü söyler tarihe
Bu gaziler ordusunun
Bıkmadan, usanmadan...
Varın Macar ovalarına
Bir nefes alın, bir gül bahçesinin duvar dibinde
Çalınacaktır bizim sesimizden bir Balkan havası
Kulaklarınıza,
Günün birinde…
Fatımat’üz Zehra kızı Gelincik Ana
Ülkemin haritasınca damar damar elleri
Bakışlarında Yemen havalarının sıcaklığı
Oğlu Sümbül ve oğlu Gül Dedeyle
Kuşluk vakti bahar tebessümüyle
“Hoş geldiniz” diyerek
Karşılayacaktır sizi.
Ve
Bir testi ayran sunacatır,
İçiniz, çekinmeden…
*
Hey ki hey!..
Aç kulağını ey köhne takvim
Yalan söyleyen tarih,
Kır kalemi yalanların kâtibi, kır!..
Doğrult başını eğilen yerden
Ak alınla çık ve haykır!...
*
Gözler, bizim yiğidi gözler
Balkan şehirlerinin caddelerinde
Üç tel örgü, beş sürgülü kapı
Bunlar mı engel olacak bize
Deyin ha? Deyin!
İstanbul’dan bir ordu çıkmış şimdi
Geliyor, ilimle, bilimle; kültür, sanatla
Haber verin buzlu camlar ardına,
Bebek beşiklerine
Müjdeleyin…
*
Kuzum hey, canım hey, cananım hey !
Her sabah her seher, karşı tepeden
Budin Kalesine bakar Gül Baba
Gelincik ananın yemenisinden
Burcu burcu Türklük kokar Gül Baba.
Gecelere efkâr yağsa yeniden
Gökyüzüne yıldız çakar Gül Baba
Oğlum hey, narinim hey, yiğidim hey!
Evliyâsı, ereni
Kartalı, şahini, Bozkurtu ve cereni
Nicesi varsa düşmüş yollara
Akın akın gelmekte şarktan garba
Hazırlansın Selânik, Viyana, Prizren ve Gora
Al giyinsin kızlarımız al bayrağa benzesin
Sırma çepken efelerim
Kursunlar seğmen alayını haydi bre heyyy!
Bilgisayarla, kimyayla, fenle
Dostlukla, kardeşlikle, umutla
Hoşgörü bahçelerinde
Bal damlatsın kelâm üzümleri,
Bu gelen Gülbaba erenleri,
Bu gelen Peygamberin sevenleri
Gelinim hey, kızanım hey, sağdıçım hey!
Mustafa CEYLAN
*****************************************
Öldürülen 101 Şair Kitabımdan, Gelişim yayınları, Antalya, 2013