Şairzal ile Şulenar (aşk ateşinin ateşi olan sevgili)
hayrettin taylan
Şairzal:
-Hangi masum meleğin şubesisin. Masumluk örtüleri altında nurlu, surlu, sırlı, ürkek hallerin gözüküyor.
-Bir ruh hekimi gibi ilaçsız iyileştirdin.Ab- hayatın damlasını mı sundun ? Ya da ab- ı aşkın zerrelerini mi?
-Bu zer halin, serden halin, bu sırra ifşa olan gönül haline tümlenen senli zincirleme isim tamlamasının tamlayanıyım. Beni anlayan tamlananım olarak belirtir misin sevgini.
Şulenar:
-Kalbi bakireliğimi yitirdim. Ruhsal sevişmelerine , ilimsel öpüşlerine, zekai masajlarına dayanamadım.
-Ruhum arındı. Arınmışlığın ana arısı gibi içsel ballar yapmaya devam ettim.
Küçükken özendiğim Leyla gibiyim. Uğruna , uğrunu verecek bir sevdiğim olsun.
Beni derin düşler, ilimler, sırlar, içinde sevsin.Peşinatı ödenmiş sevgilerle zengin ilgiler, sevmeler, aşklar sunsun istedim.
-Beni eritince mutlu olup bağrının kıyısına damla damla biriktim.
Evet, şairim, ilklerimin Fatih’i, fethi zor hatta imkansız denizlerimin Hayrettin Paşa’sı ab- ı aşkının aşk ateşiyim.
Şairzal:
“Aciline geldim, kanımdan aşk var mı diye
Tahliller talihimi açıklar mı diye”
-Hadi, yüreğimi kanattın bak kanıma.Hadi kanıma girdin bir kere. Kanıma rengini veren sevgilerinle aktım beynimden kalbime doğru.
Şulenar:
-Kader burada susar,kader burada kaderi yazar. Üstü açık yaşanırlığın aşk elbisesiyim. Beyaz umutlarımla hekimim ve hakimim sana. Nefsime hakim olamadım. Artık teslim sana. Seni iyileştirdim sevgimle, aşkımla, duruşumla. Hakim değilim ben.Teslim oluyorum.
-Suçum rağmenlere rağmen seni sevmekse evet, suçluyum, evet seviyorum.
Peki sen şair misin yoksa yüreğimin romancısı, sevda hazinemin definecisi misin?
-
Şairzal:
- Biraz sen oldum, biraz ben oldum , birazdan çok sen kaldım.
Seni sevmek, seni yazmak, seni mutlu etmek davalısıyım.Benim de seni sevmek gibi bir davam var.
Seni sevmenin suçluluğunda yargıç aşk mı ayrlık mı hep birlikte olmak mı bilemedim.
-Seninle ilklere başlamak için dünyayı ilk yapma mimarıyım. Sözler, sevgiler, hoşluklar, hoşnutluklar,üzerine yüksel sevi plazımız var.
-Beni cümle başından baştan çıkarıyorsun, yüklemine gelmeden kendimden geçiyorum.Sözsüz romanlar yazdırıyorsun.
-Poetik derinliklerdeyim. Söz ile öz arasında aramız güzelliklere ulanıyor.
Sakın gitmek uçurumunda duracak gibi durma. Her an düşecek gibi uçurumlarını büyütüyorsun.Sen düş müsün ya da hep düşlerde mi kalacaksın.
Şulenar:
-Uçuruma neden bu kadar erken getirdin ki? Evet, aşk her an gitmek gibi durmaktır belki, sen peşimde sürüklenmeyi göze al.Sen uğrumda sözlerini kitap almayı söze al. Sen sevmeyi, beni sevmeyi en başa al şairim.
-Sevişgeniz ,ruhen, beynen, ilmen.Tensel mevzimi hiç düşünme. Orası bir kelebek uçusu kadar zamanı gelince kolay.
-Hani demiştin ya…sarmalarını değil, ilmi, fikri, zekai sarmalarını, sarılmalarını severim.
Bana sarma yapan değil, ilimle, kariyerle, beyaz algılarla, sosyal akışla beni saranı severim diye. Bu yüzden seni sözcüklerde sevdim.Cümlelerinde eridim.Yıllardır hazır olamadığım aşk hayatına hazırlıksız çalışıp seni sevme, seni kazanma sınavını kazandım.
Zaten arzulusun yüreğimde... Bir öpücüğün masal perisiyim.Zaten beni öpüyorsun.
Sen yinde dediğin gibi beyinle ruhun kanalında kalbe gelen özel ve mistik algıyla beni tanı, beni sev, en özellerimin vanasını açtım sana.