Rüzgarın Eliyle
Bekledim, bekledim, bekledim gelmedin.
Arşivi kalın bir yalnızlık benimkisi. Seni ne kadar uzun zamandır bekliyorum biliyor musun?
Pembe dudaklı bir kız çocuğuyken yine böyle bir akşam üstüydü. Annem
-Babalara aşık olunmaz. Dedi. Bu yaşadığım ilk hayal kırıklığıydı. İşte o gün düştün içime.
O an başladı yüreğimin sancısı.
Dünyanın bir ucunda beni bekliyordun. Belki de çok yakındaydın. Bilmiyordum ki. Varlığına
inanmak istiyordum. Babam gibi sevecen, gözleriyle gülen bir adam.
Kocaman ellerin olmalıydı şevkatli ve sıcacık. Dünyanın bütün yükünü beraber omuzlamalıydık.
Sonra seni merak etmeye başladım. Bir gün bizim sokakta oturan Nuran abla
_ Gece elmanın kabuklarını koparmadan soyup, yastığının altına koy. Demişti.
_ Rüyana o gelecek.
Yaptım. Göz kapaklarımın titremesinden bir süre uyuyamamıştım. Kalbim dört nala koşan
deli taylar gibi atıyordu.
Geldin. Perdenin arkasından süliyetini gördüm. Sen vardın biliyordum. Bir gün gelecek
hayatıma dokuncaktın. Çiçeklenecekti bütün dallarım. Bu dünyada yaşadığımı, var
olduğumu hissedecektim.
Her yüreğim tomurcuklandığında tamam bu o diyordum. Kaç kez bahar girdiyse penceremden bir o kadar üşüdü yüreğim. Anladım ki hiç biri sen değildin.
Gelmedin, gelmedin, gelmedin.
Her aldanış dilek ağacımın bir dalını kırdı.
Ömrün mevsimi güze döndü bak. Bak öz suyu çekilen yaprak gibi her gün biraz daha soluyorum.
Bu mektubu zarfa koyup mutfak penceresine bırakıyorum. Rüzgarın ellerine teslim ediyorum.
Neredesin, neredesin neredesin?
Zamanın sımsıkı avucunda cevabı.
s.u