- 1301 Okunma
- 5 Yorum
- 0 Beğeni
İFLAS
İFLAS
Yıllardır görmek istemediğim, sadece tıraş olurken mecburiyetten baktığım melun bir suratım var. Göz altlarım torbalanmış, yanaklarım buldok köpeği gibi sarkmış, bakışlarım Oturan Boğa ‘nın kiler kadar donuk ve buz gibi soğuk. Çenemdeki gamze bile yok olmuş sanki.
Bu ben miyim, ey gerçeği yansıtmayan ,yalancı sirk aynaları? Ne bu kadar uzun , ne bu kadar şişmanım. Size , kendime hayran hayran bakarak saçımı tararken , kaşını kaldırarak, dişlerini göstererek gülümsemesi, gülmesi ile yansıtıp beni hayran ettiğiniz benden, neden bu kaçmalar?
İflas, nedir bilir misiniz? Duymuşsunuzdur sanırım. Kaybetmek, elinle ikram etmek, para gücüne boyun eğmek demektir. Yani hayatın en acı cilvesi. Karını , çocuklarını, yakın dostlarını , akrabalarını, sevgilini kaybedersin. Paran, evlerin ,araban da onlarla birlikte terk eder seni. Sonra sen , seni terk etmeye başlarsın. Bu muydu hükmettiğim güçlü adalelerim, dim dik başım, bu muydu kahkahalar dolu yüreğim ? Ya beynim, bari sen durma , duran ,solan, ölen dünyamda.
İcra memurları sık sık büroya geliyor , evlerim ,arabalarım teker teker elimden gidiyordu. Önce, tebligat getiren postacılarla, sonra acımasız icra memurlarıyla samimi olduk. Çalışanlar aleyhimde gruplaşmaya , paralarını kurtarıp yeni işler aramaya başlamışlardı, hala açık kalan telefonları kullanarak. Saygıları da kalmamıştı, sevgileri gibi. İcra avukatlarının önünde alçalan , küçülen iş verenlerine.
“Lan bırak o ibneyi, yanına sarışın bir manita atmış, Mustang ‘la hava atıyordu. Görsün gününü.”
“Ulan arkadaşız, koca salonda dev bir masada oturuyorsun. Şuraya küçük bir masa koyayım dedim, orası müşteri kabul salonuymuş, arkadaki odayı verebilirim dedi. Al işte şimdi masan da gitti, geç otur arka odada”
“Borç para istedim, yarısı kadar verdi. Ben de , şimdi batan adama niye ödeyeyim. Çocuklarının ihtiyacı varmış. Hadi siktir lan. Zamanında domuz gibi yediniz be. Ödemiyorum ulan , git bildiğin yere şikayet et.”
Vay be , vay anam vay be, dostlar arkadaşlar işte böyle bakar size. Akrabaların bazıları daha büyük borçlar almış, hatır çeklerini bile size yıkmıştır da , bu seferde sizden kaçar ve konuşmaya bile tenezzül etmezler. “ Sen benim karıma laf etmiştin , unuttun mu? Kumar oynuyor ,gördüm onu demiştin”
“Karınla, bir küçük rica ile aldığın ve yıllardır ödemediğin faizi katlanmış paranın, çekin ne alakası var, orospu çocuğu? “
Çocuklar ,onlara alıp, senin diye gösterdiğin dairelerin satılmasından seni sorumlu tutarlar. Karının gözünde ,paraları har vurup harman savurmuşsundur. Sevgilin ,daha neler koparabileceğinin hesabını yapar. Kalan üç kuruşunu da harcatarak.
Çözülme , acıların en acısıdır. Masandaki bilgisayardan sonra, çok güvendiğin sekreterin de gider. “Ben , sizi asla terk etmem “ diyen, içindeki yüzlerce anı ve sırlarla. Sevgili, artık beyinsizliğini yüzüne vurmaya başlamıştır, üç kuruşluk aklı, çok bilmiş kancık suratıyla.
Sonunda o lanet konuşma, kaçınılmaz geçer aranızda. “Senin bana vereceğin hiç bir şeyin kalmadı. Ben zaten evleniyorum” . Kesip atmak istersin , önündeki işe yaramaz fazlalığı. Bu değil miydi ölene kadar seninim diyen?
Yaşadığın odanın perdelerini, panjurlarını kapatırsın. Çok sevdiğin o şarkıları duymak, filmleri izlemek , istemezsin. Kapalıdır kapın , karın, çocuğun bile açsın istemezsin. Bir tek köpeğin kalmıştır ,sana hala sadık , seni hala seven. Ona sarılırsın , ağlayarak. Senden üzgün, senden yaralıdır .Bakışlarındaki dostluğu, patilerindeki sevecenliği hissedersin ,“Keşke sen insan olsaydın, keşke “.
Yemek yemek hiç gelmez içinden. Hep kendini suçlayarak “Ben ne yaptım? Ben ne kadar salakmışım. Yaptığım her iyiliğin , kötülük olarak dönüşünü göreceğimi bilmiyor muydum?” diye sorarsın kendine. Cevabı yoktur, bilemezsin. Girdaba girmiştim , şaşkındım, tanıyamamışım, aldandım der geçersin. Geriye dönüşü boşa hayal ederek, çaresiz esintilerde.
Anan , baban bile değişmiştir. Ya da sen öyle sanırsın . Her laf, her öğüt, her örnek batar gözüne. Hele yalnız kalırsın ya, hele o geniş, yüksek kişnemelerle , “Senden kurtuldum , batan gemide değilim , sana boşa harcamışım gençliğimi” diyen sevgiliyi görüp, sesini bile çıkartamazsın ya , başkasının koluna sülük gibi yapışmış. Ölümdür işte bunlar, gömülmeden .
Sonunda elin silahına gider. Öyle anlar vardır ki, tetiğin boşluğunu kafanda alırsın da ,parmağın bir türlü gitmez çekmeye. Geride çocuklar vardır. Bir köpek gibi uzaklarda ölmeyi, kimseye haber vermeden gitmeyi düşünürsün , gömmeye bile gelmeyin dersin , seni öldürüp gülenleri sevindirmemek için. Kafadan mı, kalpten mi vurmalısın kendini? Kalbi ıskalaya bilirsin . Kafadan olsun, 45 dereceden , kulak altı.
Artık, senden uzaklaşan, kaçan , gülen fareleri seyredersin, umutsuz ve acıyarak. Bu ne zayıf ve bencil bir iradedir? Düşene sevinmek , bir tekme daha atmak zevk midir? Hiç akla gelmez mi, tekrar dirildiği her ölünün?
Evet zevktir, kan içmeye bu kadar alışık insanoğlunun en büyük mutluluğudur üstelik. En ölümlü kazalar, en çok öldürmüş seri katiller, en büyük patlama, en büyük tusinami. Acır görüntüler arkasındaki perdede , sırıtık hoşluklar dağıtır, kul görünen zalim yüreklere .
Ölmek çoğu kez yaşamaktan evladır. Yine de , her gecenin bir sabahı, her yokuşun inişi, her ağlayışın bir gülüşü vardır. Derdi veren Allah, dermanını da verir.
Tükeniş , çok pahalı bir derstir dostlarım. Öyle çok öğrenir, öyle güzel yetişirsiniz ki, alacağınız bu eğitimle, dostlar mesafeli, cüzdan sadece sizin , kadınlar kalitesinin karşılığı kadardır.
Öğrenmişsinizdir sevmeyeceğiniz eşeğin önüne ot koymamayı.
E. Yaşar Ovalı 18. 02. 2013
YORUMLAR
İFLASS. Bu bir sessiz çığlık eşliğinde zelzeledir değil mi? ya bu durumdan herşeyini kaybetmiş yaralı bereli çıkar yada yok olur gidersin cesedin dahi bulunmaz. Malesef ardından ağlayanda olmaz.
İnsan sadece en büyük kötülüğü kendi kendinden başkasınada yapmaz malesef.
Yazınız çok kişinin iç sesi olmuş. Sizi tebrik ediyorum bu dürüstlüğünüz ve direk ifadeleriniz için.
Sağlık ve huzurla ol daima abim.
kukurikuu
Her şeyini kaybetmiş adam ibnedir.
Gelen yapar giden yapar.
Allah kimseye iflası yaşatmasın. Bundan daha acı bir şey olamaz.
Sevgilerimle.
Okurken evveliyatıma,3 kız çocuğu ile boşandığım yıllara götürdünüz beni,yardım talep ederim korkusunda dost,arkadaş,kardeşlerim bile etrafımda pek kimsenin kalmadığı,elim boş yüreğim boş yanımda 3 ufacık kız çocuğu ile ne yapacağını şaşırmış genç bir kadınken ben.Ağabeyim bile 10 yıl sonra durumumu düzeltince gelmişti yanıma.Oysa ne çok ihtiyacım vardı o sıralar eşe ,dosta,kardeşe...Teşekkürler Yaşar bey.Çok güzel anlatmışsınız yalnızlığı ve düşenin dostu olmayacağını. ( Meltem ÖNDER )
kukurikuu
Seni sayfamda görmek sabah sabah çok güzel bir moral oldu.
Hoş geldin güzel insan.
Hayat ne yazık ki iniş ve çıkışlarla dolu. Kimse senin o günler
neler çektiğini tahmin bile edemez.Çok şükür ayakta ve dimdik
duruyorsun.
Kimse senin yanında olmamış olsa da sen her şeyi tek başına
becerdin.
İnsanların dostları sayılıdır Meltem . Hatta bazen
bu sayılı dostlardan da güzel kazıklar yiyebilirsin.
Ne kaybettiklerine
çok üzül , ne de kazandıklarına çok sevin. Program nasıl
yazıldıysa , insan sonsuza doğru öyle kayıp duruyor.
Teşekkür eder ,saygılarımı sunarım.
Sevgili Eyüp.
Bence bir insan düştüğünün farkındaysa, düşüşünün acısını ta yüreğinde hissedebiliyorsa, düşmesiyle birlikte etrafındaki kalabalıklığın giderek dağıldığını ve kala kala kendisine sadece bir köpeğin kaldığını görebiliyorsa bu gerçek manada bir düşme değildir. Bu bir sendelemedir. Ya da ne bileyim hiç beklemediği anda yediği bir silledir.
Hani derler ya '' Bir musibet bin nasihattan hayırlıdır '' diye...Bazen işte böyle musibetler binlerce nasihattan çok daha değerli ve öğreticidir.
Dostluk, arkadaşlık, sadakat, vefa, yâr, evlat, eş, sevgili ve daha pek çok kavramın aslında ne manaya geldiğini öğrenmek gibi bir kazanç yanında kaybedilenler için çok da üzülmemek gerek galiba.
Gerçek manada düşmek ise...Allah kimsenin başına vermesin...Darül acezede hortumla banyo ettirilip yemek için kaşığın gırtlağına sokulması ve sonunda kimsesizler mezarlığına defnedilmektir etrafında olan hiç bir şeyi algılayamadan...
Sarsıcı bir yazıydı...Çok etkilendim...Tam olarak olmasa da benzer yaşanmışlıklardan sanırım...
Selam ve sevgilerimle.
kukurikuu
Bir düşüşü anlamak için sizin gibi yerdeki taşın üzerinde
baktığı gibi kaldırıp altından da bakan , olayı çok teferruatlı
düşünebilen beyinlere ihtiyaç var.
İnanın insan dostluklarının belki tamamı, maddi menfaatlere dayalı.
20Yıldır Sarıyer Mahkemelerinde bilir kişi olarak görev
yapıyorum. Bazen
şu anlattıklarımı , mağdur olmuş çok hatırlı kişiler de görüp
üzülüyorum.
Allah kimsenin tekerini kırmasın Dostum.
Darül aceze de ve bazı hastanelerin asabiye servislerinde
hortumla yıkama olaylarının olabileceğini tahmin ediyorum.
Eline düşmüş bir mazluma bu şekilde davranan , bir gün
aynı muamele ile karşılaşabilir.
Sayfamda sizi görmekten çok mutlu oldum .
Saygılarımla.
"Ağaca dayanma çürür, insana güvenme ölür..." demiş atalarımız. Gerçekten de, dost kim, düşman kim düşmeden bilmek mümkün olmuyor. Maddi olsun, manevi olsun ancak zor günlerimizde anlıyoruz gerçek dostlarımızın kimler olduğunu. Yine de tüm kayıp, sahte dostlar gibi olsun. Zira, yoklukları varlıklarından hayırlı, zannımca.
Epey ders aldım.
Selâm ile.
kukurikuu
Yıkılmak aslında işleyebileceğimiz en büyük suçtur.
Önceden her konunun tedbirlerini almak, kötü günlere
hazır olmak gerek.
Her dost görünene , hele akrabalık kisvesini kullananlara
hiç itibar etmemek lazım. Hele kadının çiğ süt emmişine denk gelirsen
vay haline.
Ne var ki insan durumu iyi iken geleceği düşünemiyor.
Çok haklısınız "İnsana dayanma ölür, ağaca dayanma çürür"
Yahu biz ne menem yaratıklarız?
Saygılarımla.
kukurikuu
Saygılarımla.