Uzak
Nefesim gittikce ağırlaşıyordu, bu duman, bu üstüme sinen is nereden çöktü. Hangi yılgın zamanların pervasız alışkanlıkları elime dolandı. Ne kadar uzaktayım kendimden. Başına gri gökler inen sahipsiz dağlar gibiyim. Eteklerimde sadece çakıl taşları. Bir kedinin sadakatında hayata tutunuşum. Tenimde ayazdan bir dokunuşun titreyişleri var.
Bulut hüznüme öykünmüş, şehrin sokaklarını almış kanatlarının altına. Bir damla yağmurda bir ömrün yaşları akar gibi… yaşamın tam ortasındayım. Bir başına bir insan nasıl taşır omzunda tanımadığı bir mevsimin kokusunu. Daha yolun yarısı bile değilken, ortasındayım
tüm çelişkilerin. Hani o çok sevenler, hani dostlar, hani sevgililer…ben buradayım, her şeyin
ortasında…ya siz neredesiniz?
Eşkiya aşklar yaşadım durmadan, çıplak suretlere baktım, sürgünlüğüm sığmaz yurduma. Kaşla göz arası uçurumlarda sevişmelerim. Yüzümde devlet resmiyeti, yüreğimin tahtasında gizlenmiş tüm mevsimlerin dönüşleri...
Mor kuşaklı tepelerin siyah gölgeleri uçuyor gecelerde.Yalnızlık korkuyor bedenimden. Bunca gitmeler nasıl sığar körpe yüreğime. Herkese iyi gelen zaman mitralyöz gibi iniyor bağrımın orta yerine. Gözlerim yolun yarısındaymış gibi bakıyor dünyanın cazibesine.
Oysa, daha bir mevsim önce, boyumca umutlarım vardı. Dut ağacı altında kurulan düşler…
Okuduğum romanlarda kendimi yerine koyduğum o yenilmez kahramanlarım. Bir dost selamında seni aramak, çalınan bir ıslıkta sana bakmak vardı.
Bir aşk bir ömre bedellenmişti. Bir ömür ise aralıklarda kendine ruh arıyordu. Nasıl bir çelişkiydi bu…Kaderim kırmızı kalemle çizilmiş gibi.Zaman yazgısallığın dışında, raslantılar, etkileşimler ve oluşumlar süreci ise; sen hangisine dahildin bilmiyorum. Yazgım mı yoksa, rastlantının bir yaşama sürgünlüğü mü?
Gül kurusu geceler. Boğazımdan gemiler geçer…gözlerimdeki yaşlar ayrılığın kusurları.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.