KELEBEKLER
Kelebekler... ღ ღ ღ Huzur şehrinin sakinleri...
KELEBEKLER...
Bir kelebek uçtu, bembeyaz...Kanatlarında kızıl noktalar vardı...
Derin derin nefes alarak, uçtu, uçtu... Bir sağa... Bir sola...
Ne kadar uyumuştu bilmiyordu. Nihayet büyük bir mezar taşına
kondu. Sessizce durdu önce...Minicik kollarını yüzüne sürdü.
Dua edip, yüzünü sıvazlar gibi... İnanması güç gelse de, inanın,
aynen dua eder gibiydi. Elâ gözleri dolu dolu, durup seyretti etrafı
uzun uzun, mezar taşında...
Konduğu yerde, kıpırdamadan öylece duruyordu. En küçük bir
rüzgâr esse,yaprak kıpırdasa irkiliyordu. Birini bekler, arar gibiydi...
Mezar taşının yan taraflarına yapılmış su kaplarına konan
serçeler kana kana su içtiler.Küçücük kelebek, bir kuytudan sessizce
onları seyrediyordu. Serçeler, sanki teşekkür ediyormuş gibi
cıvıldaşarak uçuştular... Kelebekcik, halâ bekliyordu....
Mezarın çiçekleri rengârenkti. Güller, zambaklar, mor
menekşeler... Taptâze bir bahçeyi andırıyordu. Uzun uzun
çiçekleri seyreden kelebeğin gözleri, mor bir menekşeye
takıldı kaldı. Mahzun bakışlı bir insan gibiydi âdeta...
Yüzü ne kadar hüzünlüydü.
Boynu bükülmüş, yaprağında bir çiy tanesi, gözyaşı gibi
parlıyordu...
Bir çocuk gibi içlenmişti kelebekçik... Çünkü, seneler önce
sevdiği insan, onun yüzünü hercai menekşelere benzetirdi.
Dalan gözleriyle, gökyüzüne baktı uzun uzun...
Birden iri bir kelebek, uçarak, etrafında bir kaç kere döndükten
sonra, kanatlarını çırparak yanına kondu...Öylece sessizce
bakıştılar... Küçük kelebeğin dolan gözlerine dalan gözlerden
iki damla yaş süzüldü. Kanadını açarak, önce küçük kelebeğin
gözlerini sildi, sonra kendinin... Kanadını sardı diğerine...Tüm
çiçekler dikkatle onlara bakıyorlardı. Dalında açmış, çiçekler
gibiydiler...
Büyük kelebek, ağır ağır mırıldandı. Bir şeylerin ezikliği içinde
gibiydi.’’Ne kadar yanılmışım meğer’’ dedi, peltekleşen diliyle...
Küçük kelebek, konuşmuyor, yere bakıyor ve sessizce dinliyordu.
Anlattılar... Konuştular... Söylediler... Ağladılar...
Anılar... Anılar... Acılar... Acılar...
Ve şiirler...İkisi de eskiden yazdıkları şiirleri tekrar tekrar
okudular...
Sanki, eski günleri yaşar gibiydiler. Bazen hüzünlü, bazen sevgi
dolu, bazen dargın bir yüzle... Tıpkı eski günler gibi...
Beraber kırlarda, sokaklarda, elele, kolkola gezer gibi...
Birbirlerini aynı eski günlerdeki gibi görüyorlardı... Korkusuz...
Sevgi dolu...
Kurabiyeleri paylaşır gibi...
Kedileri okşar gibi...
Çiçekleri koklar gibi...
Yavaş yavaş güneş battı. Küçük kelebek, iyice hava kararmadan,
birkaç mezar ötede, yine çiçekler içinde kendi istirahatgâhına döndü.
İri kelebek, gözleri dalgın, bakışlarında nedâmet, hasret, ona el salladı.
O da, orda, çiçeklerin arasına daldı.
Yarın bayramdı. Yarın, ikisinin de çocukları, torunları, ziyâretlerine geleceklerdi.
Anladılar ki, gönül kırmamak lazımmış.
Anladılar ki, hayat masaldı...
......
Ruhlar... Ölmez onlar... Bu kelebekler de bir zaman birbirlerini deli
gibi seven kadın ve adamdı...
Hâlenur Kor
02- Ocak 2010
Hâlenur Kor
YORUMLAR
ünal beşkese
İyi geceler...