- 441 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Bekleyiş
Kendimi bulduğum hastanede ilk uyandığım dakikalar gözlerimden akan acılarım o kadar çok oluyordu ki, bağırtılarıma koşan doktor veya hemşirenin yanıma gelmesi sanki binlerce yıl alıyordu. Bunun üzerine bir mengenenin tüm acılarımı alabileceği düşüncesiyle kıvrandığım yatakta bacaklarımı bükerek göğsüme çekiyor, akabinde uzatıyor, gerinip kasıldıkça tuhaf bir rahatlamayla yaralarımın üstüne yayılıyordum. Bir tedavi yolu değildi yaptığım biliyordum, ama onlar gelene kadar her ne kadar tekrar kanamaya başlasalar da acılarım azalıyordu nihayetinde. Tedaviye olanak olan bir yerde acılarıma esir düştüğüm anda bu çeşit bir hissizliği ve uyuşmayı keşiften yıkıcı daha ne olabilirdi ki? "Ama olsun, yanlışta olsa böyle yapmak menfaatime," diyordum, en masum bühtanımla. Onlar geldiklerinde ise tüm koşturmacalar içinde ne yaptıklarını bilmesem de başımda durdukları süre ne kadar bağırırsam, gittikleri anda sakinleşip o derece derin bir uykuya dalıyordum.
Diğer zamanlar sakinleşme anında bile yaralarıma bakmaktan korkuyordum. Herhangi bir uzuvun eksikliğinden değildi korkum, derinliğindendi. Uykuya dalarken bile gözlerimi kaçırmam bundandı. Ama bununla yüzleşmekten sakınmam çok sürmeyecekti biliyordum er geç olacaktı.
Diğer taraftan, iyileşme süresince yaptıklarınız yatağa çakılı kaldığınız sürenin uzunluğuna göre değişiyordu. Sonradan daha iyi hatırlamak için sakin olduğum o dakikalarda biraz sonra her bayılmamdan önce yanımda, karşımda duran iniltileri bastırılmayan diğer hastaların yüzlerini ezberliyordum bu yüzden. Bir çoğunun her gün değiştiğine vesveseli şahitliğim ve tedavimin aleyhime sonuçlanacak ihtimali içinde olarak hem de. Kesin bir kanaat içinde biliyordum ki, diğerlerinden bir farkım olmadan ben de gün geçtikçe kötüleşenlerdendim. Hatta ölecektim, üstelik nerede ve nasıl olduğuna dair kesinlik, yalnızca ne zaman olacağına dair büyük bir bekleyiş içinde.