- 491 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Modern Üfürükçüler
Modern Üfürükçüler
İnsan, varlığını hissettiğinden beri kendine bir varlık nedeni aramış!
Eski insanların potansiyeliyle günümüz insanının potansiyeli arasında bir fark yoktur. Tüm insanlar “İnsan” yazılımını yüklenmiş…
Şuurlanan ve varlığının fark eden ilk insan öğrenmeye başladı. Öğrendiği her şeyi de bir sonraki nesline aktardı. Bu tarihsel süreçte tekamül ve gelişim şeklinde devam ediyor!
Her insanın potansiyeli aynı olmakla birlikte potansiyeli kullanma açısından farklılıklar görünür. Bilgisayar donanımı beden, yazılımı ruh olsun; donanım yetersizse yazılım doğru işlemez! Yazılım, bir araç üzerinde olduğundan yani beden üzerinde olduğundan donanımın yazılımın doğru okunmasındaki tesiri açık! “Sağlam kafa sağlam vücutta bulunur!” Bunun pek çok sebebi var, orayı bilim adamlarına bırakıyorum.
İnsan öyle bir varlık ki var olma sürecinde kendi potansiyelindeki özellikleri açığa çıkarmak için önce kendi menfaatini gözetir! Bu olması gerekendir. Bitkiyi kesip kullanır, hayvanı keser yer, balığı sudan çıkarır yer! Hatta aç kalınca birbirini de yer…
Var olma sürecinde bilinçsizler elenir! Aslında bilinçli olanlar daha az bilinçli olanları kullanır! İşte ben bu süreci anlatmak istiyorum!
Varlığının bilincine ulaşan insan, varlığına neden arar, demiştim!
Bu temel olarak ilah veya ilahlara tapınmak şeklinde açığa çıkar. Talep varsa talebi karşılayacak arz da olacaktır. Önceleri bu talebi yine aralarından bilinçli ve güçlü olanlar karşılamış. İnsan ilahlar anlayışı; yarı insan ilahlar anlayışıyla devam ediyor! Sonra İlah göğe çıkar; put yerde onu temsil eder! Putlarla insanlar arası ilişkileri de uyanıklar sağlar! Bu arz, daha sonraki süreçte putların kırılmasından sonra aracıların eline düşer… İşte bu aracıların tarihsel gelişimi önemli!
Eski zamandan beri “İrşatçılar” özellikle din alanında insanlara gökteki öğretileri sunar!
Gök, her zaman gizemlidir. O zamanlar bilimsel gelişim de şimdiki kadar değil elbet! İnsan potansiyeli açısından eski zamanın düşünürleri de fena değilmiş hani. İyi gözlem yapmışlar ve akıllarını iyi kullanmışlar. Burada dikkat çekmek isterim günümüz de de gök hakkında yeterli bilgi yok! Bu nedenle hala gökler gizemini sürdürüyor!
Aslında irşatçılar da filozoflar da topluma çok faydalı olmuş. Sokrates, Yunus, Muhyiddin, Mevlana gibi insanlar çevrelerine ışık saçmış! Sorun şurada çıkıyor; birileri, kendini toplumda kabul ettirmek ve menfaat elde etmek için irşat görevine talip olur! Bu kişiler yetersiz bilgi ve deneyimleri yüzünden bu işleri yapacak kapasitede olmadıklarından ve asıl gayeleri menfaat elde etmek olduğundan zırvalamaya başladılar… Toplumda adeta çeteleşen birlikler oluştururlar! Önceleri bu işleri dini öğretileri ilk planda kullanarak yapıyorlardı, sonraları modern bilimsel “Kuantum” söylemleriyle yapmaya başladılar… İster dinsel olsun ister modern olsun “Üfürükçülük” adı üzerinde üfürmektir. Sadece üfürüyorlar!
Üfürüğün metafizik tesiri yok mu? Hem de öyle bir güçlü tesiri var ki fiziksel tesirden daha şiddetli. Bir insanı fiziksel olarak esir ederseniz ilk fırsatta yani fiziksel olarak bir açık bulduğunda kaçar, kurtulur! Üfürükçülerin metodu ile zihni esir olanlar zaten esir olduğunun farkında değil ki kaçsın, kurtulsun! Bakınız bura çok önemli; eskiden egemenler insanları fiziksel olarak esir edip, zindanlara atar veya çalıştırırlardı. Kadınları cariye olarak kullanırlardı… Günümüzde egemenler, insanların zihinlerini çeşitli yollar ve özel yetiştirdikleri kutsal kişiler aracılığıyla esir alıyor! Bunu hem dini alanda hem de modern alanda yapıyorlar! Hem din hem bilim kullananlar ise en başarılı olanlar!
İnsanları yine bir insan tarafından ikna etme metodudur bu işleyişin adı. Potansiyel hırsızlığı hatta hırsızlık da sayılmaz rıza var. Köle olduğuna inananlar egemenlere yada onların aracılarına hizmet edince yukarda çok büyük mükafat alacağına inansın potansiyelini gönüllü veriyor zaten!
Hayvan Çiftliği/George Orwell, işte bu kitaptan bahsetmek isterim çünkü yönetimi ele geçirenlerin nasıl teşkilatlandıkları ve baskı ikna metotlarını çok basit anlatır. Bir iki paragraf aldım;
“Bay Jones’un gözdesi olan Moses, gammazın, dedikoducunun tekiydi ama ağzı iyi laf yapardı. Gene bir masal uydurmuştu: Sözümona, Balbadem Diyarı denen gizemli bir ülke vardı, bütün hayvanlar öldükleri zaman oraya gidiyorlardı. Moses’a bakılırsa bu ülke gökyüzünde bir yerde, bulutların az ötesindeydi. Balbadem Diyarı’nda her gün pazardı; dört mevsim yonca biter, ağaçlar ve çalılar, kesmeşeker ve keten tohumu küspesinden geçilmezdi. Gerçi hayvanlar, gününü masal anlatmakla geçirdiği ve hiç çalışmadığı için Moses’dan nefret ediyorlardı ama gene de Balbadem Diyarı masalına inananlar çıkmadı değil!”
“Bu sütleri sizin için içiyor, bu elmaları sizin için yiyoruz. Biz domuzlar görevimizi yeterince yerine getirmezsek ne olur biliyor musunuz?”
Bu kitap mutlaka okunmalı; köpekler orada domuzların korumasıdır, koyunlar da destekçileri, şakşakçılar. Korku;güç ve ikna; din ile oluyor…
Deli fıkrası; akıl hastanesinde iki deli kavgaya tutuşur. Başka bir deli kavgayı ayırmak için veya merakından sorar; “Neden kavga ediyorsunuz?”. Deli cevap verir “Bu deli kendini Peygamber ilan etti!” Soran; “Olmaz öyle şey boşa kavga ediyorsunuz! Ben bu adamı peygamber olarak göndermedim” der. Kavga biter…
Günümüzdeki irşatçılar da böyle, bunları kim görevlendirdi ki diğer insanları akıllarınca irşat edip, uyandırıyor veya bu işten kazanç ve makam elde ediyorlar! Eski zamanda dini alanda olan bu üfürükçülük günümüzde modern söylemlerle yapılıyor. Ayrıntıya girmeye gerek yok. Bu kişileri kim gönderiyor? Yine kendi aralarında kendilerine makam verip diğer insanların da bu makamlara itaat etmesini istiyorlar. Valla fıkradaki deli gibi ben de derim; “Ben öyle birini irşat için göndermedim!”
Saygılarımla,
Ahmet Bektaş
YORUMLAR
guzel yazi ve guzel fikra. deliler kendini akıllı zannedenlerden daha akıllı ..
tamamen katiliyorum yazdiklariniza. selamlar sevgiler efendim.