- 632 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
GÖZÜNÜZE DURSUN
Şimdi ismini hatırlayamadığım ancak çok bilinen tanınan bir kadın gazeteci ve televizyon program sunucusu gazetedeki köşesinde sahtekarca feryad ediyordu:
Türbanlıyız diye okumak yasak. Meslek sahibi olmak yasak. Çalışmak yasak…
Ve daha çeşitli şekillerde sürüp gidiyordu bu feryatları...
Ben de kendisine: Bu dediklerin doğru olsaydı şimdi ben seni nasıl tanır bu söylediklerini nasıl işitebilirdim? Diye bir soru yöneltmiştim yorum kısmında.
Oysa hangi taşı kaldırsalar altından türbanlılar çıkmıyor mu?
Keşke ben de bir türban taksaydım da dünya alem de beni tanısaydı!
Gözünüze dursun bu topraklarda yediğiniz ekmekler! Nankör yalancı utanmaz sahtekarlar!
Hakim savcı avukat hekim yazar gazeteci televizyoncu sanatçı bankacı eğitimci sporcu erkek berberi taksi şoförü bakan vekil ve son olarak da cumhurbaşkanı başbakan karısı/kızı olan dünyayı iğnenin deliğinden geçirirken kendiniz de feleğin çemberinden geçen sizler değilmisiniz ????
HI!
Nereden nerelere geldiniz…
Haklısınız!
Bu durum büsbütün aklınızı oynatmaya sebep oldu tabii…
YORUMLAR
Şimdi ne diyeceğimi bilemedim. Şu an mesleğine ara vermiş örtülü bir hanım avukat olarak, sadece teessüflerimi bildirmekle yetineceğim. Şunu da ilave etmek istiyorum: Kimseden lütuf görmedim, vatanımda. Aksine, sırf başörtülüyüm diye hep savunmak zorunda kaldım kendimi, okunmaya çalışılan niyetimi... Oysa hiç suç işlemedim, hep sevdim vatanımı, milletimi...
Acizâne, diyeceğim odur ki, kimse yaşamadığı sıkıntılarla ilgili ahkâm kesmemeli. Hiç şikâyet etmedim, onurla taşıdım örtüm yüzünden karşılaştığım maddi- manevî zorlukları. Şimdi haksız- hukuksuzluktan şikayet edip, kızgın saca basmış gibi zıplayanlar, inanın, o küçümsediğiniz ve itham ettiğiniz insanların binde birini dahi yaşamadılar. Ne gazeteler, ne televizyonlar onların ve ailelerinin duygularına tercüman oldu, ne de seslerine yankı...
Başbakan eşi oldular dediğiniz insan (farklı siyasi görüşe mensubum, yandaşlık sayılmasın), Ziya Gökalp'in bir şiirini okudu diye cezaevindeki eşinin yolunu beklemek zorunda kalmış bir kadındır, anadır. Ve her akşam evine dönemeyen babalarının boynunu büktüğü çocukların bakışıyla karşılaşmanın verdiği üzüntü...
Şu an bazı haklara kavuşmuş olmaları, kimseye, geçmişte yaşadıklarını unutturmaya yetmez, başörtülü hanımlara da... Şunu da anlamıyorum, başörtülüler yaşama hakkı hariç, hiçbir hakka sahip olamasınlar mı? Avukat, hakim, savcı doktor, fabrikatör, gazeteci, mühendis olamasınlar mı? Ben de Allah'ın lütfu, alnımın teri ile kazandım avukatlık mesleğini. Bir Anadolu kasabasında, okumamış bir anne, ilkokul mezunu çiftçi bir babanın kızı olarak... Yani insanlar sunmadılar bunu ve başörtüm yüzünden de hep dünyevi anlamda dezavantaj yaşadım. Bunlar olmadan yaşama hakkından söz edilebilir mi?
Yaşama hakkından kasıt nefes alabilmek midir? Siz nasıl bu ülkenin her nimetinden faydalanabiliyorsanız, benim de faydalanabilmek anayasal hakkım. Kullanamadığım , fakat olması ve kullanabilmem gerektiğine inandığım haklarım için kimsenin "nankör" muamelesi yapmasına da muvafakatım yok. Çünkü, kullandığınız söz, ancak böyle durumlara mahsus bir sözdür.
Şimdi, başı örtüsüz bir hanım böyle düşünüyor diye, ben diğer başı açık vatandaşlarımızla ilgili bir genelleme yapacak da değilim. Fark da burada sanırım: Sizin aksinize ben, insanları başı açık ve örtülü diye ayırmıyorum. Açık da olsa, kapalı da olsa insanın olduğu yerde iyiliğin de, kötülüğün de olduğunu biliyorum. Bu ülkedeki nimetlerin sadece bana ve benim gibi giyinenlere, düşünenlere ait olması gerektiğine inanmıyorum. Sizin gibi, başını örtmeyen arkadaşlarımın mesleklerini yapıp, safasını sürmelerini nankörlük olarak nitelendirmiyorum.
Yanisi, "Ön yargıları yıkmak, atomu parçalamaktan zordur" diyen Einstein'e katılıyorum. Bunları yazışımın da, sizin düşüncelerinizi değiştirmek isteğiyle falan ilgisi yok. Sadece, bu ülkede farklı düşünen ve giyinen insanların da olduğunu ve kısmen kullanabildikleri haklarıyla ilgili olarak da kimseye minnet duymadıklarını, zira bunun sizin gibi düşünenler tarafından kendilerine sunulan bir lütuf olduğuna inanmadıklarını bilmenizi istedim. (Sizin yaptığınız sınıflandırmadan mülhem) bizler de sizler gibi, bu ülkede hakları anayasal güvence altında olan vatandaşlarız, ikinci sınıf insanlar değiliz.
Uzunca oldu, ama neyse...
TÜLİN ÖZTUNÇ
Öncelikle hangi nedenle olursa olsun zaman ve emek verip yazıya yorum yaptığınızdan dolayı çok teşekkür ederim.
Ancak üzerinize alındığınızı sezinler gibi oldum...
İnanın hemen hemen hiç kimse benim kadar bu ülkenin bozuk düzenini bu toplumun kanınındaki ak ve al yuvarlarını benim kadar yaşayarak yakından tanıyarak bilemez ve tanıklık edemez.
Değil türbanlı kara çarflı kadınların dahi hayır duasını almış biriyim. Fakat hiçbir güç beni inandıklarımdan alıkoyamaz.
Esenlikler Dilerim.
TÜLİN ÖZTUNÇ
Size rastlamak ne güzel. Bunca yokluk yoksulluk okyanusunda yüzenlerin kulakalarına atom atom bombası bile vız gelir!
Selam ve Esenlik dileklerimi yolluyorum.