- 1092 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
Para Koltuk Kaptırır
Modası geçmiş siyah mantomu giyinip para cüzdanımı ve şemsiyemi kaptığım gibi acele ile sokağa çıktım. Güneş, gri bulutların ardına saklanmıştı, görünmeye de niyeti yoktu.Her an yağmur yağabilirdi...
Asfaltı yıpranmış eski caddeye çıktığımda, kalabalığın uğultulu gürültüsü yetmiyormuş gibi çevredeki restoranların önünden geçmek, sırat körüsünden geçmek kadar tehlikeli ve korkunçtu.’ Köftenin, dönerin alâsı burada!’ Buyrun bayan bir tadına bakın, fiyatı da bedava!’
Tövbe tövbee... ’fiyatı olan birşey nasıl bedava olur sersem!’ diye bağıracaktım ama öfkelenince itfaiye sireni gibi çıkan sesimi zor tuttum. Az ileride çayhane evi, onun önünde de kendini film artisti kılığına sokayım derken, maskaraya çeviren bir garson vardı. Saçlarını öyle çok jölelemişti ki, bir kutu şampuan zor temizlerdi.
"Gel ablacım sımsıcak çayın en demlisi, en delikanlısı bizde! Hakaret mi ediyorsun terbiyesiz,’ diyecektim ki son anda vazgeçtim.Hay sizin köftenize de, çayınıza da... Da da da.İçimden dadalayabildiğim bütün kelimeleri sıraladıktan sonra meydandaki otobüs duraklarına sağsalim gitmeyi başardım.
Başarmak mı!? Anlatacaklarımı duyunca siz karar verin ne kadar başarılı olduğuma.
Otobüs durağı her zamanki gibi tıklım tıklımdı.Yağmur yağmaya başlamıştı.Ben şemsiyemi açmaya çalışırken, orta yaşlı adamın biri, önüme geçip sıramı işgal etti. Yani hakkımı yemek gibi bir gaflete düştü. Yesin bakalım, zehir zıkkkım olsun. Sessizliğin gücüne sığınmak lâzım bazen.Hak yerini bulur nasılsa...
Otobüs şoförü o güne kadar gördüğüm en kibar şoför idi.
Herkese yavaş yavaş arka sıralara ilerlemesini söylerken öyle mülayim ve kibardı ki, şaştım doğrusu. Oturmak için yer bulabilene aşk olsun.Gözlerim boş bir koltuk arıyor ama nerde bende o şans! Orta bölüme zar zor ilerledim.Arkamda, sağımda, solumda onlarca insan vardı.Pencereler kapalı, nefesler birbirine karışmış.
Hınca hınç bir yolculuk. Bir durak sonra yaşlı bir kadın ve yanında torunu olduğunu tahmin ettiğim bir genç otobüse bindiler.Eee, ne var bunda diyeceksiniz değil mi? Birazdan anlatacaklarımı iyi okuyun bakalım ne varmış bunda. Da da da... dadalaştırmayın aklımı ya.
Öhö...öhöö. Öhööö.Öksürdüm kusura bakmayın.O gün bugündür hastayım biraz.Yok yok grip falan değilim.Sadece boğazıma kuru bir öksürük takılıp duruyor.Doktora gittim, sinirsel olduğunu söyledi birkaç ilaç ve pastil yazıp sepetledi.Neyse ben en iyisi otobüs yolculuğuma kaldığım yerden devam edeyim, sizi de daha fazla bekletmeyeyim.
Yaşlı kadına yer bulmak için bir süre seferber oldum.Zavallım bir elini askıya uzatmış diğer eli ile de çantasına sımsıkı yapışmıştı. Torunu olacak genç adam, yolcuları gözü ile kesip duruyordu.Aradan bir kaç dakika geçti ya da geçmedi.Cebinden cüzdanını çıkartıp paralarını saymaya başladı.Ama ne para! Bir sürü bozuk parası vardı.Tam kendi kendime mırıldanıp ’say say bitmez bu paralar dediğim esnada, bütün paralar otobüsün zeminine saçıldı.İşte o zamana dek koltuklarında gözlerini kapayıp uyukluyor numarası yapan ne kadar yolcu varsa birden ayaklandılar.
Bizim kibar şoför bile "Lütfen arkadaşa yardımcı olalım, yerdeki paraları olduğu gibi kendisine teslim edelim’ diyerek yüksek ses ile talimatlar verip duruyordu. Sanırım gözü yolda ama aklı paralarda idi.İnsanlık hali işte.Paranın sesi bülbülün sesinden daha güzel olabilir bazen...
Boş bulduğum bir koltuğa oturur oturmaz derin bir nefes alıp etrafı seyretmeye koyuldum. Yalnız ortada tuhaf bir durum vardı.Demin ki genç adam, ninesi ile birlikte hemen önümdeki koltuklara oturmuş.Paralarını toplayıp bir kısmını çaktırmadan kendi ceplerine atan yolcuları tebessüm ile izliyordu... Ne oluyor ya bu nasıl bir rahatlıktır.Yok yok sormasam çatlayacağım.Fakat yerimden kalkamam, kalksam soruyu hemen soramam...
Beklemek gerekiyordu.Pusuya yatmış avcılar gibi...Paralar toplanmış, genç adama uzatılmıştı.
Lâkin bu kez sırada koltuk kapmaca vardı.Gideceğim yere üç durak kalmıştı ki, otobüs durağında beklerken önüme geçip sıramı işgal eden orta yaşlı adam başıma dikildi ve...
"Bayan bayan, burası benim koltuğumdu.Kalkıver bir zahmet!"
"Ne , anlamadım?"
" Size diyorum hanfendi, bu koltukta ben oturuyordum!"
" Öyle miii...Ama şimdi de ben oturuyorum.Yerimden kalkmaya da hiç niyetim yok.Niyetim olsa da , halim yok.Halim olsa sabrım yok anladınız mı kalkmayacağım işte polis çağırın! "
" Polise ne gerek var canım? Şimdi sizi kaldırmayı bilirim!"
" İmdaaaat!Yardım edin adam öldürüyorlar millet! "
" Sus, bağırma kadın ne yaptım ben sana ya.Kalkmazsan kalkma, otur oturduğun yerde ya başıma bela mısın !?"
" Hımm... Demek ki neymiş sen hakkını aramazsan hakkını haklayan çok olurmuş." Tesadüfen aynı durakta indiğim yaşlı kadının torunuydu bu son cümleleri söyleyen.
Bu söylediklerinden cesaret alıp hemen merakımı gidereceğim soruyu sormuştum.
" Nasıl oldu da paralarınızı kendiniz toplamaya tenezzül bile etmediniz? Üstelik size verilen paralar hayli eksilmişti sanırım?"
" Ablacığım, onlar okul harçlığım için biriktirdiğim bozuk paralardı. Bugün ninemi hastaneden taburcu ettim. Eve gitmek için taksiye binecektik fakat hiçbiri durmadı.Hepsinde yolcu vardı.Otobüse binince de ayakta duramayacak halde olan yaşlı nineme kimse kalkıp yer vermeyince. Aklıma cüzdanımdaki bozuk paraları bilerek yere düşürmek geldi.
Anlayacağınız, taksiye vereceğim parayı otobüs yolcularının almasına göz yummaktan başka çarem yoktu.Bana geri verilen paraların sadece küçük bir miktarı eksilmiş ama olsun, buna da şükür be ablacığım.Ninemi sağsalim eve getirdim ya."
"Hay Allah! Aklını seveyim senin genç adam..."
O gün babamın mezarının başında dakikalarca otobüs durağında başlayan maceramı anlatıp durmuştum. Yağan yağmura aldırmadan dönüşü yürüyerek yaptığımı da hiç ama hiç unutmuyorum.
Ha, bir de " Paranın Koltuk Kaptırdığını."
SON
" Başka öykülerde buluşmak dileğim ile. "
Nurcan TALAY
15.02.2013
Saat:16:30