- 800 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
KADİR İNANIR Kİ MAKSUT AKINCI'DIR
Kadir abi merhaba.
Dünkü-Maksut AKINCI’YA KIZMAK İÇİN HERKESİN BİR SEBEBİ VAR! O HALDE?- başlıklı yazımı okmuşsan biliyorsundur ki ben 75 milyonu hasım ilan ettim. Yani seninle de hasımız Kadir?
Hasımsak hasımız, bizde bir söz vardır, ’Ben müslümanın hakkını yemiyorum ki gavurun hakkını yiyeyim.’ deriz. Yani boş bir hasım olmadığını biliyorum. Keşke biraz daha dolu olsaydın, kendimi tanıma fırsatım daha çok olurdu.
Ha, bu arada es kaza yazdıklarımı okumamış isen, sakın ola ki kimseye belli etme İstanbul sosyetesine rezil olduğun yetmez vallahi holivuda da malzeme olursun. Şahsi kanaatim işin kolayına kaçıp okuyan birisinden özetlerini almışsındır. Hepsini okusan bir yerinden belli olurdu.
Yeni hasımlarım dan İbrahim Tatlıses kendisi ile uğraşanlar için ’Başka sermayeleri yok yağu’ demişti. Sizin de Maksut AKINCI’yı yok saymaktan başka sermayeniz yok. Doğru mudur? ’Eledir’ de sen.
’İbrahim’ dedik de, daha önceleri de bir kaç defa yazdım ama gene yeri geldi: Açlıktan bayılacak gibi iken son paramla bir çeyrek tavuk döner aldım, ağzımın dolusunca ısırdım, telefonum çaldı. ’AĞOOAU’ diye bir ses çıkardım, ses İbrahim’indi, lokmayı çiğnemeden yutup ’İbrahim bey siz misiniz’ dedim. Hulasa ben ’Çay’ dedim o ’Kahve’ dedi, Ben ’Olur’ dedim, o ’Beni bulamazsın’ dedi.
Şimdi sor İbrahim’e, deki ’Oğlum erkekçe söyle bulma özürlü olan kim?’ de. Ekle, deki ’Döneklik yapılacaksa da bir fincan kahve için mi yapılır’ de. Yiyin birbirinizi, bende özgürlüğümün tadını çıkarayım.
Şimdi sana bugüne kadar yazdıklarımın özetini çıkaracağım, korkma beleş:
Yıldız Teknik Üniv. kampüsünde bir 45 dakikalık gözlemden sonra Oktay SİNANOĞLU hocamız görüşme talebimi kabul edip yanıma geldi. (Ha, bu arada 3-5 kişi var onları 75 milyondan ayırdım, hasım ilan etmedim. Ne yapayım Allah içime nankörlük duygusu hiç koymamış.) Geldi ama, bakışlarından ’İlk anlattığımı anlamama durumunda seni kovarım’ ifadesi fışkırıyor. İlk soru ’Tokat ne tarafta’ oldu. Düşünüyorum acaba hiç merhaba demeden ŞIRAAAP diye bir osmanlı tokatı çarpsa aynı etkiyi yapar mı idi? İkinci 45 dakikanın sonunda yerimden kalkarken ’Hocam söylediklerinizi anlamaya çalışacağım’ dedim, ayrıldım.
Hakikaten de bir 5-6 ay sonra bana söylediklerini anladım. Yani TOKAT’ın ne tarafta olduğunu artık biliyorum. Artistliğine bir sözüm yok, ama sen tokatın ne tarafta olduğunu biliyor musun? İstersen sana bir yazı döşeneyim, yerel sitelerden wikileaksa kadar dağılsın? ’Film seti başka hayat başka, abimizsin Maksut abi’ mi diyorsun? Hasımsak hasımız, yaşın benden büyüktür, abi sensin. Ama aramızda barış olursa abisin tamam mı Kadir?
Şimdi dinle:
Hani insan dünyaya geldiğinde her köşede bir aslan konumlanmış durumda bulur. Anne, Baba, çevre, hangi yoldan nasıl geçileceğini öğretir. Benim böyle bir şansım olmadı. Taktım kulağıma kulaklığı, 40 yaşıma kadar ilgilenmedim dünya ile. Deniz de sınırsız değil, bir yerde bitiyor. Bitti... Ama biliyorum ki Allah adil, artık benim de elimde bir silahım vardı, TOKAT’ın ne tarafta olduğunu biliyordum.
Yanıma iki tane de delikanlı katıp, köydeki aslanların tek tek masasına yumruk attım. Hatta bu işler olurken birisinde kahvehaneye girdiğimde Tatar Ramazan filminin son sahnesi vardı. İçeridekilerden biri, sen tam bıçağı çekince hafiften göz ucuyla bana bakarak ’Adam ayakta öldü yahu’ dedi,
Babası adliyenin yasa dışı infazcılığını yapmış biri, başka bir gün beni çağırıp ’Boşuna uğraşıyorsun, kırk tanesini devirsen sonunda beni de devirmek zorunda kalacaksın. Ben postu kolay deldirmem, tavizimi alırım haberin ola’ dedi.
Uzatmayalım yaşayacağımız ömür varmış, köy faslını hasarsız bitirdik. Fakat gördük ki, elde var sıfır. Şimdi adliyeye, karakola, valiye ayar verilecek. Ben şehirli ne yer, ne içer, nasıl düşünür onu bile bilmem. Hani şair ’Kurşundan bir yük binmiş, köpükten gövdesine’ diyor ya... az demiş.
Valiliğin kenarındaki esnafa ’Adam ol vali’ kabilinden bildiriler dağıttım. Gecenin saat 22 sinde karakola grip albayın eline hoşlanmayacağı dilekçeyi tutuşturdum, telefonlar açıp savcıları azarladım...
Dediler ki ’Hapishaneye girmen lazım.’ Olur dedim, baltayı elime alıp bir iki telefon direği kesip, elektrik direği hasarladım. Onlar şöyle ufak tefek cinayet falan diyecek oldu, ben bu direkler size yeter dedim. 45 inci gün ben kazandım, kelepçe vurmadan açtılar hapishanenin kapısını. Girerken hapishanenin güvenliğini sağlayan komutana ’Olur ya ölmeden çıkarsam, içeride olanların hesabını askerlerden mi soracağım, siyasilerden mi?’ dedim. O gözünü gözüme dikip ne konuştuğunu bilen fikir, haysiyet sahibi bir asker gibi adeta gürleyerek ’Siyasilerden soracaksın.’ dedi.
Az değil, 45 gün geçmişti içeriye girmeye karar verişim ile girişim arasından. Siyasiler içerinin a-b-c planlarını hazırlamışlardı. Nihayet gelip çattı ölüm anı. (Gözünü aç kadir, filim setinde değiliz, BEN ÖLÜYORUM!)
Çıktım hapishanenin bahçesine ’KİM ULAAAN BURANIN MÜDÜRÜ?’ diye gürledim. Adliye nerede ise duvar duvara hapishane ile. Çok rahat sesimi duyuyorlar yani. İçeriden kıpırdanmalar oldu, birisi hafiften sesini yükseltiyordu. ’Oğlum hapishanede böyle adamlar gereklidir akıllı ol, dur biraz.’ diyordu. Ve ben ikinci cümlemi haykırdım ’Abdullah gül mü sokuyor lan sizi banyoya?’ Bahçe kapsının arkasında burnunun ucu görünen gardiyan bırakıp kaçtı.
Siyasiler ’b’ planına geçti:
Ben dedim ki ’Arkadaşlar kurtlar vadisine senaryo lazımmış, şu tatar Ramazanı tersine çevirelim, deyin ki ’Burada öldürmemiz istenen biri var! Onuda biz öldürmüyoruz, Sıkıysa gelip siz öldürsenize LAAAN?’ deyin dedim.
Siyasiler ’c’ planına geçti:
Herkese bana merhaba deme yasağı kondu. Tabi bu geçiş kolay olmadı. Birisi ile volta atıyorduk, bir başka mahkum yanımdakine cep telefonunu uzattı. O telefonu alıp ’Sayın bakanım siz misiniz’ dedikten sonra bahçenin öbür köşesine doğru koştu.
Apduç dışişleri bakanı, Sezer de uzatmaları oynuyor.
c-planı d-planı y- planı z- planı derken Ölmedik, çıktık. Şimdi ben tekrar TSK ne soruyorum: Ben siyasilerden hesap sorarken siz siyasilerin askerliğini mi yapacaksınız, mağdur vatandaşın mı?
***
Siyasiler arsız, yüzsüz olabilir. Obama’ya angut, bana sırtlan kesilebilirler, bunca yol kat etmişim üç kuruşluk yetim hakkım için, vazmı geçeyim.
-Alooo basın?
-Ben basın değil tomas’ım, ingilizce öğren de gel.
-Tomas, Türkçe bir dilekçe yayınlayacağız. Alt tarafı üç kuruşluk yetim hakkımı istiyorum, sen haydutmusun tomas?
-Terbiyesiz.
***
-Alooo riçi! senin tomas hırlıyor?
-Sesini yükseltmeden konuş!
-Ulan sende suçunla üste çıkmaya kalkışmadan adam olup özür dilesene?
-Seninle görüşeceğiz.
***
Ne o, uykun mu geldi kadir? ’Angut uyur düşman uyumaz’ derler koçum, kalk bir besmele çek, yüzüne bir su çarp.
Sen şimdi diyorsun ki ’75 milyon hasım arasında benim günahım ne idi de tokat benim suratıma patladı.’ Sakin ol koçum, sıra herkese gelecek ve sırası gelen aynı şekilde afallayacak. ’TOKAT’ın genlerinde var afallatmak.
Yüksekçe bir yere çıkıp 75 milyona seslensem: ’Tomas nedir?’ 74 milyonu ’Herhalde bir bekçi köpeğinin adıdır’ der. Lafım sana ama kadir, aynı anda tüm artisttlerimize: İnsan bekçi köpeğinin güdümüne girer mi?
Maksut AKINCI
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.