Avaraso ve Sonsuzluk
Çok eski bir evde oturuyordu küçük kız Avaraso
Üzerine, dökülen denizlerdi çarşafları sanki, öyle dalgalı ve korkutucu bir soğuğu vardı… Üç katlı binanın serseri ama şuan miskin odası, yapboz gibi dağılıverecekti adeta, her kalbini hissettiğinde. Beyaz geceliğinin üstüne dökülen siyah uzun saçları, kimsesiz bir çocuğun acı hatıralarını toplamış gibi... Kar topu oynuyorlardı; belki kızın kalçasında. Hızla inmiyorlardı, acıtmıyorlardı. Saf karanlığın üstesinden gelemediği zümrüt rengi gözleri tek mücevheratıydı.
Camın kenarına geldi.Nice zamandır bakıp özendiği binanın bir odacığına iliştirdi gözlerini.
Yıkıldı yıkılacaktı eski oda. İşte tekrar başlamıştı kalbini hissetmeye. Saçlarını güneşten almış tenini aydan… elleni rüzgarlardan dudaklarını cennet baharından…
Yüksek sesle birşeyler anlatıyordu her gece. Duyulmayan anlaşılmayan şeylerdi bunlar. Avaraso cama iyice dayandı buğulanan cama bebekayağı yaptı. Mumları söndürdü sessizce uykuya daldı…
Camı, açmak isterdi elbet, duymak isterdi incecikte olsa tizleri. Fakat zavallı anneciğinin dikiş nakış yaparak kazandığı odunları kendi zevkleri uğruna böylece soğuğa veremezdi. Çünkü çok soğuktu…
Hayal etti…
Hayaletti...
Karanlığın hakim olduğu odaya bakmak için sessizce mumlarını söndürdü Sonsuzluk,uzun uzun izledi. Sadece karanlıkta bakabiliyordu o odaya görmek ve tutkudan ölmek için henüz çok erkendi.
Kar yağmaya başladı çılgın eserlerini piyanosunun kuyruğuna sıkıştırarak yaz mevsimi düşledi ve camını açtı…
Heyyyyyyyyy!
şu karanlık odadaki ne olduğunu bilmediğim, fakat yıllardır beklediğim varlık; in misin cin misin yoksa bir peri kızı mı ne olursan ol seni seveceğim sen de beni seversin belki, belki zamanla seversin...
Camını kapattı ve alevlerden doğmuş yatağına gömüldü.
O gece ikisininde fark etmediği bir şey olmuştu. Avaraso uykusunun en tatlı yerinde kalkmış ve cama doğru koşmuştu. Camı elleri açınca, kulakları da söylenenleri duymuştu. Odadaki soğuk hava, sonsuza değin karına kavuşmuş, giderken de Avaraso’ya tertemiz bir sıcaklık bırakmıştı…
Avaraso ve Sonsuzluk bir müzik kutusunun yükselen tiz sesleri arasına karışıvermişti. Ölümsüz bir ilk aşk öpücüğü Avaraso’nun boynundaki tılsımda gizleniyordu…
Dışı yeşil içi beyazdı artık...