- 506 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
KİM BİLİR? MALİYECİ Mİ?
Kim bilir? Hangi hayallerle girdiğimiz öğrenci seçme sınavına ve seçtiğimiz kaç tercihin farklı bölümün içerisinden geldik. Bu üniversitenin bu fakültesinin bu bölümünde okuyoruz. Beki istisnalar vardır. Fakat kimse “Ben Zonguldak Karaelmas Üniversitesinde Maliye Bölümü okuyacağım.” diyerek gelmemiştir.
“Maliye kelimesinin kökü ise ‘mal’dır.
Mal tabiri insan ihtiyaçlarını karşılayan, gelir ve giderlere konu olan her türlü eşya anlamına gelir.” (Prof. Dr. Osman PEHLİVAN, Trabzon, 2006,19.) ifade edildiği gibi maliyenin ne olduğuna bakarsak beşeriyette en önemli unsur insandır. Kamu maliyesi insanın ihtiyaçlarını karşılamak için elde ettiği kazançlardan ve bu kazançlarını harcayıp nasıl gidere dönüşmesiyle ilgileniyor. Maliyenin anlam olarak her türlü eşyayı ifade etmesi, bölümümüzün ne kadar detaylı ve önemli unsur olduğunu düşünüyorum. Bu kapsamda maliyenin “İktisadi faaliyetlerinin amacı, insan ihtiyaçlarını karşılayan mal ve hizmetlerin üretilmesidir.” (Prof. Dr. Osman PEHLİVAN, Trabzon, 2006,19.) ifadesi bize yapacağımız işlerde ipuçları vermektedir. İlgi alanımız insan ve insanın ihtiyacı. İnsanda toplumda yaşayan toplumdan bir ferttir. İnsan ihtiyaçlarını karşılama amacımız toplumunda faydasınadır.
Maliye bölümünde bir öğrenci olarak kendi alan derslerimizin yanında; iktisat, hukuk, muhasebe gibi derslerden de eğitim alıyoruz. Aldığımız eğitimin kendi faydasının yanında toplumunda faydasına olacaktır. Yani bu gün bir maliye öğrencisi yarın toplum adına karar verebilecek duruma gelebilir.
Her maliyeci toplumun ihtiyaçlarını göz önünde bulundurmak zorundadır. Bireysel olarak hareket etmemelidir. Çalıştığı ekip arkadaşları ve saygın bir kurumu vardır. Fakat bunun dışında halkın arasına, tabir yerindeyse çarşıda pazarda dolaşıp, mükellefiyetlerin söylemlerini (dedi kodularını) onlardan biriymiş gibi dinlemesi gerekir. Ancak bu şekilde kamunun dili anlaşılmış olur. Çözüm üretilmesi gerekirse de iyi veya kötü eleştirileri dikkate almalıdır.
Maliyenin tarihine bakılacak olunursa; halkla yöneticiler iç içe yaşamışlardır. İlk başta verginin gönüllülükten geleneksel ve daha sonra zorunluluğa dönüşmesinin sebebi, halk-yönetici arasındaki sosyal ilişkilerin zayıf olmasından kaynaklanmıştır. Zamanla çeşitli dönemler geçirerek günümüze gelmiştir.
Biz bu toplumun içerisinde doğduk, öğrenci olarak okuyor ve onların yararı için; onların ihtiyaçları için, kara verebilecek duruma gelmişizdir. Bunu göz ardı etmemeliyiz. Ya yabancı uyruklu öğrenciler ülkemizde maliye alanında iş bulup çalışırlarsa ne olur? Onlarda uluslar arası kurallara uyarak etik olarak hareket etmelidirler. Bizde yurt dışına gidebiliriz. O yüzden bizde orada etik olarak hareket etmeliyiz.
“Geniş anlamda ‘kamu’ kelimesi ülkedeki halk, halkın tamamı veya toplum anlamına gelir.”(Prof. Dr. Osman PEHLİVAN 2006, 19.) Kamunun ihtiyaçlarını karşılamak için finansman kaynağı bulmak gerekir. Toplumu yine göz önünde bulundururuz. Bunu yaparken, örneğin vergi koyarız. Bir vergiyi koyarken toplumun özelliklerini bilmeli vergiye karşı gelebilecek tutum ve davranışların nasıl yansıyacağını tahmin etmek veya bilmek zorundayız. Yoksa daha verginin adını bile söylemeden vergiden nefret ettiririz. Mükellefler tarafından aktif tepkiyle karşılaşırsak, kamu maliyesiyle yani toplumu yöneten kesimle toplum karşı karşıya gelebilir.
Neden sempatiyle yaklaşıp koyacağımız vergiyi kabul ettirecekken nefret ettirelim? Aynı şekilde maliyeci değil de mükellef olarak olaya bakarsak tutumumuz ne olur? Empatisini yapmamız gerekir ki, toplumumuzu daha iyi anlayalım.
Kısacası, toplumu düşünmeden toplumla ilgili kararlar verirsek; “kaş yapalım derken göz çıkabilir.” Hem ilgimiz insan ihtiyacı, dolayısıyla toplumun içerisinde bizde varız.
Çok defa “Maliyeci mi? Hıımmm! …” sözlerini işitmişizdir.
Acaba bundan önceki maliyeciler nasıl davrandılar? Maliyecilere karşı bu insanlarımız mı öyle? Toplumun bütünü de tepkili mi? İlk başta vergi gibi ödeme gerektiren durumlara halkımız tepkili miydi? Mükellef olmanın bir külfeti, çevresel etmenler, verginin ödeme ahlakı etkili midir? Sosyal bir durum olarak karşılar mı? Ahlaki olarak vergi ödemenin yararı veya zararını, vergi ödememenin yararı veya zararının farkında değiller mi?
Tabii ki bu bir örnek, sadece olabilecek bir ihtimal hem daha örgenciyiz.
Kim bilir, beklide durum böyle değil. Eğer böyleyse bizim nereye, nasıl geleceğimiz belli değil. Bu durum biraz öğrenci seçme sınavının sonucuna benziyor.
Kim bilir zamanla toplum, çağdaş medeniyet seviyesine gelebilir. Yukarıdaki örnek itibariyle vergi ahlakının oluştuğu bir gelecekte yaşayabiliriz.
Kim bilir? Diyorum, Çünkü her yağan yağmurlu günün sonunda doğan güneşin ısısında güzel bir sıcaklık vardır. Bizim aldığımız eğitimle toplumda bir rahatlığa kavuşabilecek yarınlarda görüşmek üzere…
Hasan AKBAL, 14.01.2009
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.