kodaman
33. katta bulunan odasında purosunu yaktığında saat sekizi biraz geçiyordu. Birkaç nefes çekip iki mükemmel halka üfledi. Kapı çaldığında koltuğuna oturmuş sabah haberlerini seyrediyordu.
Gelen yönetim kurulu başkanıydı. Heyecanlı görünüyordu. Elindeki dosyayı koltukta oturan adamın önüne telaşlı bir şekilde bıraktı.
“Efendim, Afrika bağlantımızdan acil bir mesaj aldık. Direnişçiler bakanlık binalarına doğru harekete geçmiş.”
Koltuktuğunda geriye yaslandı, kalın boynunu kaşıdı, purosundan bir nefes çektikten sonra karşısında bekleyen zayıf adama baktı.
“Biraz rahat ol Sualp. Çok solgun görünüyorsun. Bizim işimiz heyecan kaldırmaz. En son ne zaman ailenle tatile çıktın?”
“Birkaç yıl oldu efendim.”
“Bir tatil takvimi belirle. Eşini Paris’e götür mesela. Sevgililer günü yaklaşıyor. Hiç Paris’e gittin mi?”
“Hayır, efendim.”
“Git.”
“Emredersiniz efendim.” Dedi Sualp ve çekinerek ekledi: “Şey, dosyaya bakmadınız.”
“Sana gelen her dosyadan haberim var.”
“Ama direnişçiler, başkenti ele geçirirse, hükümet düşer.”
“Yani?”
“Efendim, ülkede madencilik alanında yatırımlarımız var. Direnişçiler kazanırsa zararımız çok büyük olur.”
“Bazı şeylerin önüne geçemezsin Sualp.”
“Ne yapmamı istersiniz?”
“Bana Smirkof’u bağla.”
“Hemen efendim.”
Bir dakika sonra görüntülü ekranda elli yaşların ortasında kel bir adam belirdi. Rusya’nın doğusunda bilinmeyen bir yerde tatildeydi Smirkof. Bir dağ evini andıran görüntü vardı.
“Smirkof, tatile mi çıktın?”
“Evet. Beni bu numaradan aradığına göre acil olmalı?”
“Sizinkiler bir silah anlaşması yapmış diye duydum?”
“Doğru duymuşsun.”
“Direnişçilerle mi hükümetle mi bilmek istedim?”
“Seninle daha önce konuştuğumuz gibi bu kez direnişçileri destekliyoruz.”
“Biliyorum, dostum. Sadece emin olmak istedim. C3 yarı otomatik piyade tüfeği ve 50mm top mermisi gönderdiğinizi duydum.”
“Evet, dostum.”
“Çok akıllıca Smirkof, çok akıllıca. Önce eski modelleri eritmemiz gerek.”
“Sen de aynı modelleri hükümete gönderirsen durum eşitlenir. Sonuçta bizler adil adamlarız. Serbest piyasa diye bir şey var. Ha ha ha…”
“Bunu eski bir komünistten duymak şaşırtıcı.”
“Sermaye dostum. Das Kapital. Biliyorsun, geçen baharı kaçırdık. Ancak bu bizim baharımız. Bu arada Fransızlar çok hevesli görünüyor. İşe girmek için çok ısrar ettiler. Anladığım kadarıyla birkaç lüks markayı ülkenize sokmak istiyorlar, asıl dertleri bu.”
“Aç gözlü herifler! Banyoma kadar girdiler, daha ne istiyorlar? Bütün dünyayı paylaştılar. Bari bizim işimize girmesinler.”
“Merak etme dostum, onlar büyük balık peşinde. Bizim anlaşmamız geçerli. Sen sevkiyatını rahatlıkla yapabilirsin.”
“Teşekkürler, Smirkof. Eşine selamlarımı ilet. İyi tatiller.”
“Söylerim.”
Puroyu ağzına yerleştirdikten sonra ellerini ensede birleştirdi.
“Gördün mü Sualp, her şey planlanmıştır. Maden sektörü kötü gittiğinde biraz silah satar zararı telafi edersin. Sonra sular durulur, böylece her şey kaldığı yerden devam eder. Hükümetteki adamımızla bağlantı kur. Teslimatı yarın yapıcağımızı söyle.”
“Efendim, direnişçilerin kazanma ihtimali yok mu?”
“Biz istemezsek iki taraf da kazanamaz. Sualp, unutma sadece tek bir taraf vardır. Biz... Ancak bazen beklenmedik şeyler olur. O beklenmedik şeyleri planlayan bizim üzerimizdeki güçlerdir Sualp. Anladın mı? Çok büyük güçler.”
“Anlıyorum efendim.”
“Ben konuştuğum zaman anlamalısın. Zayıf bir ülkeyi ele geçirmek istiyorsan, oraya bir ordu göndermezsin. Önce ülkeye yatırım yapar, şirketlerini sokarsın. Böylece koruyacak bir şeyin olur. Bu bahaneyle o ülkeyi istediğin gibi yönetirsin. Bırakalım vatanseverlik, demokrasi ya da adına nedenirse, kendi savaşlarını versinler, iki tarafın liderleri genellikle aynı kişinin emrinde olduklarını bilmeden uzun yıllar savaşır durur…”
“Haklısınız efendim.”
“Haklı olduğum için burada oturuyorum. Şimdi sevkiyat için gerekli hazırlıkları yap.”
“Siz nasıl isterseniz efendim.”
“Bu arada, Fransa’daki adamımızı değiştir. Yeni bir lobi ekibi kurmak istiyorum.”
“Emredersiniz.”
Sualp, çıktıktan sonra telefonu kaldırdı.
“Alo. Sen misin? Güzel. Sualp’i emekliye ayırdım. Çok fazla şey biliyor. Evet, her zamanki gibi. Evet. O gittikten sonra ailesine iyi bir gelecek sağlayın. Evet. Eşini severim, geçen yılbaşında lezzetli kurabiyeler göndermişti. Hani şu içi elmalı olan. Evet, üzeri pudra şekeriyle kaplı olanlardan. Evet. Evet. Tamam.”
Telefonu yerine koydu. Purosunu ağzına soktu ve koltuğundan kalktı. Ağır adımlarla büyük camın önünde durup deniz manzarasına baktı.
Zordu dünyayı yönetmek.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.