- 706 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
ŞAHİN - DİNÇER
1994 yılında tanıştığım kişilerden iki tanesi.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi seçimlerini kazandığımız yıl yani.
İlginç hatıralarım var.
Önce biraz geriye gitmemiz gerekiyor. Anavatan Partisi ve Merhum Turgut Özal. Her ay Türkiye’nin birkaç yerinde belediye seçimleri yapılıp, siyasi ortamın hep gergin ve heyecanlı beklentilere bırakıldığı yıllar ve o alışkanlıkla devam eden sistem. Refah Partisi İstanbul teşkilatları olarak kıt mali kaynaklarla, emek yoğun çalışıp, Türkiye’nin her yerinde yapılan parça buçuk seçimlere destek vermeye çabalıyorduk.
İstanbul’un en uç köylerinden biri Binkılıç’tır. Önce belde yapılması, arkasından da belediye başkanlığının boşalması sebebiyle üst üste iki kere seçim yapılan Çatalca İlçesi’ne bağlı Binkılıç Beldesi… İlk seçimde tüm çabalarımıza rağmen 30-40 oy ancak alabildiğimiz Binkılıç’ta, 1994 genel mahalli seçimlerinin hemen öncesinde yeniden seçime gidildi. Bu defa Trakya’nın en ücra yerlerinden biri sayılan bu beldede seçimi almalıydık. Bu bize büyük bir prestij sağlayacak, İstanbul’da seçimleri kazanmamız için itici bir motor olacaktı.
İl Başkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın ve Seçim Karargah Başkanı olarak benim kararlarımızla bütün İstanbul teşkilatlarını, kadınlı erkekli Binkılıç’a yığdık. Çok yoğun bir çalışma yapıyoruz. Her eve tek tek ailece ziyaret yapmaya karar verdik. Bunun için de harçlıklarımızı biriktirip Refah Partisi amblemli çikolatalar ve kahveler yaptırdık. Her eve birer kutu çikolata ve Türk kahvesi vereceğiz ve samimi bir sohbet yapacağız. Böylece ipi göğüsleyeceğimizi hesaplıyoruz. Bir aydan fazla bir zaman çalışarak kampanyayı bitirdik. Her eve ailece girmiştik. Büyüklü küçüklü herkesle birebir sohbet etmiş, onların takdirini ve sempatisini kazanmıştık. Yani öyle görüyorduk. Ama dikkatimizi çeken bir şey oluyordu. Her gün çalışmayı yapıp geri dönerken köyün çıkışında bizi anlamlı anlamlı gülümseyerek takip eden bir yüzle karşılaşıyoruz. Anavatan Partisi seçim sorumlusu Avukat M.A. Dost görünümlü bir kişi…
Binkılıç seçimleri yapıldı ve biz seçimi alacağız zannederken oylarımızın düştüğünü gördük. Büyük bir hayal kırıklığı. Bir araştırma yaptık ki, bizim ev ziyaretlerimizi bitirip geri dönüşümüzden hemen sonra, M.A sokakları dolaşıp adamları vasıtasıyla bizim çikolatalarımızın ve kahvelerimizin yenilip içilmemesini, hepsinin okunmuş olduğunu ve yiyen herkesin büyüleneceğini fısıltı metodu ile her eve ulaştırıyormuş. O canım çikolatalar ve diğer hediyelerin hepsi çöpe gidiyormuş. Seçim sonuçlarını alıp adeta moral olarak yıkılıp geri dönerken, yine sırıtan bir yüzle bizi uğurlayan M.A.nın alaycı bakışlarını asla unutamam.
Kısa süre sonra İstanbul Büyükşehir Belediye seçimlerini kazandık ve başkanımızı koltuğa oturttuk. Belediye’de oluşturulacak kadrolar için bizimle asla istişare yapmayan Başkan Recep Tayyip Erdoğan, teşkilatlardan daha “üstün” tuttuğu ve danışman olarak aldığı Ömer Dinçer ve Genel Sekreter Yardımcısı olarak görevlendirdiği İdris Naim Şahin ile beraber bu işi yürüttüler. Diyebilirim ki, Recep Tayyip Erdoğan’ın Refah Partisi teşkilatları ile bağlarının zayıflatılmasında etrafını sarıp kendi isteklerine göre kadrolaşmayı sağlattıran bu iki kişi başrolü oynamışlardır.
Kısa süre sonra bir haber aldım. Belediye’nin en önemli bir müessesesinin baş hukuk müşavirliğine bizim meşhur avukat M.A getirilmiş. Teşkilat mensuplarının işi düştükçe, onları makamında o meşhur alaycı gülüşü ile karşılıyormuş. Beynimden vurulmuşa döndüm. Koşarak gittim, başkanımız makamında basın toplantısına hazırlanıyor. Yanında bir iki kişi vardı ama ben sinir tepemde çenesinin altına girerek yüksek sesle bağırmışım:
-Tayyip Bey Allah’tan korkmaz mısın? M.A yı baş hukuk müşaviri yapmışsın. Bunu nasıl yaparsın, dün bizimle alay eden bu şahıs orada nasıl görev alabilir?
Kolumdan tutarak kenara çekti:
-Sakin ol. Bunu konuşuruz, şu anda basın toplantısı yapıyoruz. Daha sonra görüşürüz.
Daha sonra bunu görüşmeye fırsat olmadı ve M.A dan daha çok tepki çeken isimler birer birer kilit noktalara yerleştirilmeye devam edildi.
Bu iki eski bakan, Recep Tayyip Erdoğan’ın etrafını sarmışlar ve istediklerini yaptırıyorlardı.
Sonunda Milletvekili de oldular bakan da. Ama Başbakan artık onların değil, onlardan daha “üstün” birileri ile yaptığı istişarelerle yürüyordu. Onun etrafı değişmişti. Çok kısa bir süre sonra bu iki eski bakanı harcamaktan çekinmedi. Sağda solda imalı sözlerle bu iki eski bakana göndermeler bile yapıyor. Biz zamanında bize yapılanlara tepki gösterip yerimizden ayrılmayı asla düşünmedik. Çünkü bir haklı davanın mensuplarıydık. Ama bir davası olmayanların bakanlıktan indirilmelerinden sonra, “Başbakan’ın bir yerlerden talimat aldığını” ima eden sözlerini duyup izledikçe de içimiz cız etti. Anlı şanlı bu eski bakanların partiden istifaları bile konuşuluyormuş.
Sık sık ne diyor Başbakan:
Men dakka dukka!..
OYUNUN ŞAHI
Usta bir oyuncuya olmuştun şah;
Yıllarca caka satmıştın etrafa;
Oyun bitti, piyonları ve seni
Koydu torbaya, attı arka rafa…
Ekrem Şama
[email protected]
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.