- 559 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Karanfilli Çay 5. Bölüm
Akşamın olduğu yerde bekliyorum, gelmiyorsun. Çok severim bu şarkıyı. Akşamı, olduğu yeri, beklemeyi, gelmeyeni. Hepsiyle bir bütündür adeta. Hele pikabın cızırtısı da şarkıya eklenince, değmeyin keyfime.
Oysa akşam olur, beklenenler de beklenmeyenler de gelip yerlerini alırlar. Kısmetine hangisi düştüyse zamanın, koyar önlerine, önümüze. Tafsilatlı konuşmalar yapmak adeti değildir Peksoyların. Kayınvalidem ve kayınpederim, sonra görümcelerim suskun simalardır. Bu suskunluk bazan kanatan bir hal alınca gülümseyiverir, ahengi bozardım. Bir gün kayınvalidem beni köşeye çekip paylayıncaya kadar.
O günden sonra Peksoyların en suskun üyesi ben olmuştum. Etrafımda giderek daralan bir çember, ben o çemberin gül oyasıydım sanki. Pencereden yağmuru izlemek suç, kuru fasülyeyi fazla pişirmek ayıp, gençliğini doyasıya yaşamak zinhar günahtı. Siyah beyaz ekranlarda dallas dizisini izlemek için komşuya gittiğimiz günleri özlemeye başlamıştım. Babam isteseydi bir televizyon alabilirdi pekala. Ama hiç niyetlenmemişti buna. Cimri sayılmazdı. Televizyona karşı dik bir duruş sergiledi yıllarca. Ne annemin mızırdanmaları, ne ben ve kardeşlerimin ısrarları onu döndüremedi kararından.
Perdeleri sıkı sıkı kapatma alışkanlığımı üzerimden atmam epey uzun sürmüştür. Çünkü perdeleri aralamak, davet etmektir tüm kötülükleri Peksoylara göre. Eğer bir kadın evinin perdeleri aralık iken içeride ise, her türlü kötülüğü çağırıyor demektir.
Kat ettiğim yola bakıyorum bazan. Azımsamıyorum. Kızlarımla sevecenliğe dayanan bir iletişim kurmayı denedim, beceremedim. Tek kusurum bu galiba. Tabi aransa tonla başka kusurum bulunabilir. Saçlarımı lavaboya atarım, diş macununu ortasından sıkarım, sürekli eşyaların yerlerini değiştiririm, bir de kitap okurum. Hepsinin kusur olacağına aklım erdi de, kitap okumak nasıl bir kusur olabilirdi?
Cahitin eve geç geldiği gecelerden birinde elimde kitabımla uyuya kaldığımda, okumanın da kusur sayıldığını öğrendim. O avaz avaz bağırmak, o kendinden geçercesine söylenmek de nesiydi öyle? Altı üstü kitap okurken uyuya kalmış, elimdeki sigarayı halının üzerine düşürüvermiştim. Yangın olasılığı zaten yetmişti, Cahitin böyle davranmasına ne gerek vardı? Ben de bir insan değil miydim? Hem geciken kocamı beklerken uyuya kalmıştım sonuçta. Zamanında evine gelseydi bunlar yaşanır mıydı?
Kum saatine bakmak gibidir yaşamım. Gözlerimi yumduğum bir düştür. Öteki beni bir tanısanız, berikinden hemen sıkılıp onu bir kenara fırlatırdınız. Şimdi bir bardak karanfilli çay daha içip yemekleri ısıtmalıyım. Cahit değilse de kızlar gelirler birazdan. Cahit yine toplantıdadır, ya da arkadaşları ile birlikte geçirecektir geceyi. Ama artık ben de uzmanlaştım bu konularda. Kitap okurken sigara içmiyor, bütün ışıkları kapatarak loş bir ortamda okuyorum kitabımı. Sahi öteki beni merak ettiniz mi hiç?