- 778 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
"ATATÜRK'E BORCUMUZDAN -ÖNSÖZLER HAKKINDA
ÖNSÖZLER
Genelde yazarlar kitaplarına toplum içinde tanınan ve saygınlığı olan ünlü kişiler tarafından önsöz yazılmasını isterler. Çoklukla bu önsözlerde yazarları onurlandıran beğeni ve övgülere yer verilir. Bu kitabıma gelinceye kadar ben de aynı düşüncelerle hareket ettim. Çok değerli dost ve arkadaşlarım yapıtlarıma önsöz yazmak lütfunda bulundular.
Bu defa alışılmışın dışında bir şey yapmak istedim. Kitabımın önsözünü çocuklarımla birlikte paylaşmayı uygun buldum. Beni bu duyguya kaptıran kitabımın ismi olmuştur. Zira bu isim altında; ülkemde geçmişte yaşanmış ve bugün yaşanmakta olan olayları ele alarak, toplumumuza, Atatürk’e olan borçlarını hatırlatıp, bunu ödemeleri önerisinde bulunuyorum. Bunu yaparken, önce kendimle hesaplaşmam ve işe buradan başlamam gerektiğini düşündüm.
Doğrusunu isterseniz, ben ve tüm aile bireylerimizin hesabımızı yüz akıyla verebileceğimiz inancındayım. Büyük Atatürk’e olan borçlarımızı da; bu inanç içinde ödeyebilme çabasında olduğumuzu söyleyebilirim. İşte bu yüzden, bu duyguların bana verdiği güvenle, bu kitabımın önsözünü çocuklarımla birlikte yazmaya karar verdim.
Benim ve sevgili eşimin aile büyükleri Seferberlik çocuklarıdır. Çocukluk yılları Kurtuluş Savaşımız sırasında geçmiş ve Cumhuriyetimizin ilk ışıklarıyla aydınlanmış insanlardır. Dolayısıyla Cumhuriyetin faziletlerini iyi kavrayabilmişler ve bizi ona kavuşturan Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü çok sevmişler, onun ilkelerini içlerine sindirmişlerdir.
Merhum babam 4 yıllık “Muvazzaf Askerliği”nden sonra, II. Dünya Savaşı sırasında 14 ay da “İhtiyat askerliği” yaparak vatan borcunu ödemeye çalışmıştı. Ayrıca, Erzurum - Aşkale Demiryolu’nun yapımı çalışmalarında da amelelik yapmıştı. Geçmişe ait anılarını anlatırken büyük bir heyecan ve mutluluk duyardı. Yaşadığı sıkıntılardan hiç yakınmazdı. O günlerde yaşadıkları onun için adeta bir onur belgesi gibiydi.
Rahmetli Kayınpederim ise İstiklal Madalyası almış şerefli bir Gazi’dir. Bizleri bu inanca sahip kişiler olarak işte bu aile büyüklerimiz yetiştirdiler. Annelerimiz de aynı inancın sahipleri idiler. Onlarla övünmeye ve gururlanmaya hakkımız olduğunu düşünüyorum.
Ben ve eşim, çocuklarımızı; ana-babalarımızdan aldığımız terbiye ve örneklerle, Cumhuriyetin temel ilkelerine, Atatürk İlke ve Devrimlerine yürekten bağlı yurtsever bireyler olarak yetiştirebilmeye çalıştık. Bunu başarabildiğimiz inancı içinde çocuklarımızla iftihar ediyor, onların da çocuklarını aynı ilke ve inançla yetiştirmekte olduklarını bilerek müsterih oluyor ve gururlanıyoruz.
Aile hayatımızda, bize göre çok değer taşıyan, bize özgü güzel şeyler yaşadık. Evlilik tarihimiz “5 Ocak”tır. Bu “Çukurova’nın Kurtuluş Günü”dür.
Büyük kızım 29 Ekim günü dünyaya geldi. Eğer tıbbın bugünkü olanaklarına sahip olunsaydı ortanca kızım da 23 Nisan’da doğmuş olacaktı. Bir gün sonra yani 24 Nisan günü doğdu.
Küçük kızımın dünyaya gelişi ise; “İnsan Hakları Beyannamesi”nin kabul edildiği “10 Aralık” günüdür. Bize büyük mutluluk veren bu rastlantıları Yüce Allah’ın bizlere bahşetmiş olduğu güzel nimetler olarak kabul ediyor ve bundan büyük mutluluk duyuyoruz.
Çocuklarımızı Cumhuriyet ilkelerine sahip birer Atatürkçü genç olarak yetiştirmiş olduğumuza inanıyor ve torunlarımızın da aynı doğrultuda yetişmekte olduklarını görerek müsterih oluyoruz. Bu vesile ile Atatürk’e ve bu vatan için canlarını feda eden Aziz Şehit ve Gazilerimize olan borçlarımızı bir nebze olsun ödeyebildiğimiz inancındayız.
Varlıklarıyla büyük onur duymakta olduğum üç kızımdan sonra Yüce Allah’ım bana kendisi ile övündüğüm: becerikli, yetenekli, içi sevgi dolu, ince ruhlu, güzel mi güzel, herkesin takdir ettiği dördüncü bir kız evlat daha verdi: Adı Nur. Facebook arkadaşlarım onu çok yakından tanırlar.
Sevgili Nur, biyolojik olarak Antakya eşrafından Sayın Nailenur Hanımefendi ile Sayın Tevfik Fikret Polatkanoğlu’nun biricik kızları. Benim de onu ablalarından hiç ayırt etmediğim manevi kızım. Biricik kızlarını benimle paylaşabilme özverisinde bulunan asil davranışları için çok değerli Polatkanoğlu Ailesi’ne büyük minnet ve şükran borcum var.
Nur, Uludağ Üniversitesi Devlet Konservatuarı Türk Sanat Müziği Bölümü’nü bitirdi. Halen Gaziantep Üniversitesi’nde Yardımcı Doçent olarak öğretim görevlisi. Türk musikisinin her dalında başarılı. Son derecede aktif bir yaşamı var. Aynı zamanda şiir yazıyor. Bu yıl girdiği şiir yarışmasında “BERDEL” adlı şiiri ile birincilik ödülü aldı. O aynı zamanda bir Neyzen.
Nur da ablaları gibi tam bir Atatürk ve Cumhuriyet sevdalısı.
Sevgili kızlarım Sibel, Ayşin, Gülçin ve Nur benim kızlarım olmalarının ötesinde; Atatürk’ün aydınlık yolunda kararlılıkla yürüyen, Atatürk’e olan borçlarını büyük bir çabayla ödemeye çalışan, bıraktığı emaneti ellerinde bayrak gibi taşıyan, yetiştirdikleri çocuklarıyla vatana hizmet yarışına çıkmış, Cumhuriyetimizin temel ilkelerinin savunucusu, Türk Ulusu’nun ilkeli, azimli ve yılmaz bireyleridir.
Kitabıma yazdıkları önsözleriyle bana büyük bir mutluluk ve onur kazandırdılar. Onlarla övünüyorum.
YORUMLAR
Sayın Sadık ÖZEN,
Hayatı boyunca kalbi Atatürk sevgisiyle çarpmış, bu sevgiyi başta aile bireyleri olarak çevresine yaymış ve bu görevi hâlâ büyük bir özveriyle yerine getiren zat-ı âlinizin hazırladığı “ATATÜRK’E BORCUMUZ” isimli eserinizi bir solukta okudum.
Kısa kısa ve fakat rahat okunan, Atatürk hakkında bu güne kadar bir fikir sahip olamamışların bile kolayca anlayacağı bir üslupla kaleme aldığınız eser ile bilgilerimi tazeledim. Faydalandım.
Atatürk’ü anlatırken bugün yaşadığımız olayları da irdeleyerek, yapılan yanlışlıkların nasıl düzeltilmesi gerektiği konusunda yaptığınız yorum, ikaz ve yol göstermeler; anlamak isteyenlere çok şeyler ifade etmektedir.
Bugün içinde bulunduğumuz sıkıntıların, Atatürk’ün bizlere gösterdiği “Tam Bağımsızlık” düşüncesinden uzaklaşmış idareciler tarafından yönetildiğimizin sebep olduğu düşüncesindeyim. Atatürkçü düşünce, bireylerin gönüllerinde tazeliğini korusa ve milletin gönlünde yaşasa dahi devlet ve devlet kurumlarından dışlanmış olduğu düşüncesindeyim.
Kanaatımca;Türkiye’nin içinde bulunduğu sıkıntılardan ve bağımlılıktan kurtulması, milli menfaatleri için bağımsız karar alıp, bu kararlarını uygulayabilmesinin bir tek yolu vardır. O da; tüm devlet kurum ve kuruluşları ile yöneticilerinin “Atatürkçü düşünce ve tam bağımsızlık düşüncesini” benimseyip, özümseyip, uygulamalarıdır.
Ümidim o dur ki; bir gün bu düşüncelere sahip olanlar iktidar olacak ve o gün Türkiye aydınlığa kavuşarak gönenç içinde yaşayacaktır.
Atatürkçü düşünceyi etrafınıza yayma gayretleriniz her türlü takdirin üzerindedir.
Bu eserinizin hazırlanmasında başta siz olmak üzere gayret gösterenler ile bizlere ulaşmasını sağlayanlara sonsuz şükranlarımı sunarım.
Eserinizin çok sayıda okuyucuya ulaşarak gerçekleri öğrenmelerine vesile olmasını diler,
Saygılarımı sunarım.
Değerli insan Sadık bey.
Yazınızı zevk ve gurur duyguları içinde okudum.
Sizler ve yetiştirdiğiniz evlatlar var oldukca Atamıza duyulan minne ve sevgi hiç bitmeyecek .
Ben de üç evlat yetiştirdim ayamıza ve milletine layık.
Kızım öğretmen oğlumun biri fizik dr oldu küçük oglumda mühendis.
atalarının yolunda ve sevgisindeler