- 839 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
PİÇ
Sözlük anlamını herkesin bildiği bu tanımlama hakkında benim bildiklerim sözlüklerde yazılanlar değil Hayat Okulundan alınanlar…
Çok ama çok uzun zamandır hiç okumuyorum desem doğrudur.
Ben tahsil hayatıma hayat okulunda başladım aslında farkında olmadan ve ister istemez. Ancak giderek gördüm ki bu okuldan yetişenler bir başka ruhun bir başka dünyanın içinden dolu dizgin çıkıp gelen birer yaşam koçu…
Bu okulda öğrenilenlerin bir çoğu kitaplarda yok! Adı üstünde Hayat Okulu…
Aslında ben de bir Piç sayılırım mecazi anlamda.
Yoo anne-babam belli. Üstelik üstüme titreyen ve birbirlerine derin saygı duyan kişilerdi.
Evimizde bırakın yüksek sesle konuşulduğunu duymak hiç konuşulmazdı.
Sesin yerine bakışlar ve bazı eylemler üstlenmişti bu görevi. Çoğu çok yanlış…
Babamın görevi gereği her memur çocuğunun kaderini ben de paylaştım.
Bir derslikte üç sınıf. Ders yılının yarısı bir başka yerde başka bir okulda.
Pısırık denecek kadar sessiz suskun bildiklerini dahi söyleyemeyen öğrencilik yılları…
Elimize verilmeyip belli bir yere bırakılan okul harçlığını alırken bile gözbebeklerine kadar kızaran.
Ailem ileri derecede miyop olan gözerimi ancak on üç yaşımdayken fak edebildiler.
Ya öğretmenlere ne demeli…
Hemen bütün ders notlarımın sekizin üstünde olduğu yıllarda matematik öğretmenim Suzan Kuşaksızoğlu gözlerimin içine elindeki kurşun kalemi sokarcasına ve hiçbir söz etmeden bana biri veriyordu zalimce. Ve tahsil hayatımı sonlanıyordu böylelikle…
Sahipsiz kimsesiz bir başınaydım bu kocaman hayat okulunda bundan böyle…
Yine de gazete kağıtlarından yapılan kese kağıtlarında eve gelen öte beriyi delicesine tezgahın üstüne boşaltır bölük pörçük yazıları okumaya çalışırdım akıl almaz bir heyecanla…
Takvim yapraklarını defalarca okur kutsal bir eşya gibi biriktirirdim bir bir.
Anne babam okumam iyi bir tahsil görmem için gönülden destek olsalar da…
Ne elime bir harçlık verdiler ne de ellerinde bir kitapla eve geldiler…
Her ikisi de oldukça erken yaşta ve sesini duymadıkları kızlarının kollarında hayata veda ederken. Kızları da kendisi hakkında hissettiklerini ilk kez sesli olarak duyuyordu anne ve babasından son nefesinde…
Babam: Senin gibi yüz tane kızı olsun insanın. Allah yardımcın olsun derken.
Annem : Dünya durdukça sen dur Tülin’im demişti.
Hücrelerin duygusallığın ipek ibrişimiyle tek tek dokunduğu ilk gençlik yılları…
Masum tertemiz ilk aşklarının toz pembedüşlerin ardına düşmek yerine ülkede süregelen çarpık düzenin nedenlerini düşünmenin peşine düşmekle geçen zamanlar…
PİÇ.
Harika bir kitap. Dehşet bir şey bana göre. Bulursanız okuyun. Gerçek bir Hayat Okulu ürünü.
“Büyük acılar çekmemek için piç doğup kısır ölmek en güzeli…” demişti çocuk doktoru bir tanıdığımız.
Düşündüm…
Ve anladım ki; sen inansan eğer acılar seninle doğar ve yine sende büyür.
Ve gördüm ki ne acılar çekerdim ben öyle olsaydım bile.
Yine gözyaşlarına boğulurdum balkonda donan çiçeğim için.
Yine deliye döner sokaklarda sabahlardım kaybolan köpeğim için.
Yine yanardı yüreğim sırtında küfesi pazar yerinde ölen hamal için.
Sevdiğim bir yemeği iştahla yerken kahrederdi beni vicdan azabım açlıktan eriyen bedenler için.
Yine yüzüm kızarır kalbim sızlardı bastığım taşları toprakları incittiğim için.
Ve yine göz göz olurdu yüreğim acıdan. Ğiden onca onurlu yürekli yiğit insanlar için.
Olmasa da onlar kendi kanımdan ve de canımdan...
***
Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek’in “Tecavüze uğrayıp hamile kalan kadın kürtaj olacağına kendini öldürsün” sözleri Üniversiteli Kadın Kolektifi tarafından kendisine yumurta atılarak protesto edilmişti. A.A muhabiri Evrim Aydın’ın çektiği fotoğraf ’yılın basın fotoğrafı’ seçildi…
YORUMLAR
Hemen bütün ders notlarımın sekizin üstünde olduğu yıllarda matematik öğretmenim Suzan Kuşaksızoğlu gözlerimin içine elindeki kurşun kalemi sokarcasına ve hiçbir söz etmeden bana biri veriyordu zalimce. Ve tahsil hayatımı sonlanıyordu böylelikle…
Sahipsiz kimsesiz bir başınaydım bu kocaman hayat okulunda bundan böyle…
Yine de gazete kağıtlarından yapılan kese kağıtlarında eve gelen öte beriyi delicesine tezgahın üstüne boşaltır bölük pörçük yazıları okumaya çalışırdım akıl almaz bir heyecanla…
Takvim yapraklarını defalarca okur kutsal bir eşya gibi biriktirirdim bir bir.
Anne babam okumam iyi bir tahsil görmem için gönülden destek olsalar da…
Ne elime bir harçlık verdiler ne de ellerinde bir kitapla eve geldiler…
Hücrelerin duygusallığın ipek ibrişimiyle tek tek dokunduğu ilk gençlik yılları…
Masum tertemiz ilk aşklarının toz pembe aşkların ardına düşmek yerine ülkede süregelen çarpık düzenin nedenlerini düşünmenin peşine düşmekle geçen zamanlar…
ÇOK DEĞERLİ DOST YÜREK GÜNAYDIN ;
SABAH SABAH İLK SİZİN YAZINIZLA BAŞLADIM GÜÜNE..YAŞANMIŞLIĞIN DEHLİZLERİNDE YAŞANACAKLARA YOL HARİTASI OLACAK ÇOK GÜZEL ŞEYLER VARDI YAZINIZDA..KALEMİN DONANIMI KADAR CESARETİ DE TAKDİRE ŞAYAN...
YÜREĞİNİZ VEDE KALEMİNİZ DERT GÖRMESİN..KUTLUYORUM GÜZEL YÜREĞİ VEDE EMEĞİ..
SELAM VE SAYGIMLA.
TÜLİN ÖZTUNÇ
Sonsuz Teşekkürlerimle birlikte yolluyorum iyi dilek ve selamlarımı.
Yazınızı beğenerek okudum...
Samimi olarak itiraf etmem gerekirse "Siyasetçiler bulaşmasaymış." diye düşündüm
Okurken kendi hayat hikayelerim geldi geçti gözlerimin önünden..
Babam için kısa bir yazı yazmıştım kardeşime hitaben..
"Yanılıyorsun babam bizi hayata en güzel şekilde hazırladı,
okumamıştı ama doğal davranmıştı." diye devam ediyordu..
babam kadar çok yetenekli okumamış bir insana rastlamadım daha
Hayatın kendisi kadar öğretici ve beceri kazandırıcı bir okul yoktur.
Ellerinize sağlık...
TÜLİN ÖZTUNÇ
Hayat... Okumakla bitmez bilinmezlerle dolu bir okul.
Selamlar.
Sayın Yazarım,
Tanrı' nın yaratılmasına müsaade ettiği, kulları arasına diğerlerinden farklı olmayarak gönderdiği, oluşması için sperm ve yumurtanın beraber hareket ettiği bir yavruya asla piç denmez.
Anne ister sevgi ile isterse zorla hamile kalmış olsun , onu büyütme şartlarını göze alamıyorsa , imkanları buna müsait değilse ve yavru henüz belli bir büyüme zamanını yakalamamış sa ,isterse kürtaj olabilir. Buna da hiç kimse karışamaz.
O zavallı fikir yoksunu haddini aşmış.
Saygılarımla.
TÜLİN ÖZTUNÇ
Biolojik ve sosyal görüşünüze katılmakla beraber her bir suçu günahı Tanrı'nın bir yazgısı olarak görmenin yoğun kabul gördüğü bu yozlaşmış toplumu benim anlayabilmem asla mümkün değil.Ülke Avrupanın en genç nüfusuna sahip. Hala çocuk feryatlarıyla yıkılıyor.
Çocuğu veren Allah rızkını da verir mantığıyla dünyaya getirdikleri çocukların adını sayısını bilmez organlarını bile satlığa çıkarırlar ardından.
Dünyanın en büyük suçluları da bir zamanlar çocuktu.
Allah bu toplumun topunun cezasını versin!..
Esenlikler Diliyor Selamlar yolluyorum.