- 956 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
ÖĞRETMEN OKULLARI ve DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ
Muhsin DURUCAN
Bilgisizliğin(cehaletin) egemen olduğu ortamlarda; sevginin yerini kin, uyumun yerini karışıklık, dirlik ve düzenin yerini karmaşa, erincin(huzurun) yerini sıkıntı alır. Hatta özenle kurulmuş düzenli yerleşimi varoşlar çevreler.
Oysa kimse yaşamında olumsuzluklar istemez. İşte burada eğitimin işlevi öne çıkar. Eğitimin toplum yaşamına yansıması, mutlu ortamda olmayı da beraberinde getirir. Danton’un söylediği sözcüklerle: “Eğitim, ekmek ve sudan sonra halkın en zorunlu gereksinimidir.”
Eğitimin öznesi öğretmendir. Başöğretmenimiz M. Kemal Atatürk der ki: “Ulusları kurtaranlar yalnız ve ancak öğretmenlerdir.” Öğretmen, var olan eğitim ve öğretim ortamında öğrencilerine olumlu davranışlar kazandıran rehber ya da görevli, denebilir. Öğretmenlik, göz ardı edildiğinde ülkenin aydınlığı da kararmaya başlar.
Eğitim ve öğretim, kurumlarında gerçekleştirilir. Bu kurumlara öğretmen yetiştirmek düşüncesine yönelik 16 Mart 1848’de üç yıl süreli “Darül Muallimin-i Rüşdi” adını taşıyan eğitim kurumu açıldı. 16 Mart, öğretmen okullarımızın kuruluş tarihi olarak kabul edilip yıldönümünde karınca kararınca değerlendirilmekte ya da kutlanmaktadır.
***
İlimizdeki ilköğretmen okulunun iki aşamalı sınavını kazanarak yatılı öğrenci oldum. Adlarını saygıyla ve özlemle andığım Tahsin Ayver, Mahmut Saral, Mutlu Can ve Aydın İpek gibi meslek dersleri öğretmenlerimizden öğretmenlik bilgisi ve davranışı edindim. “Öğretmen olacağım!” coşkusuyla yatıp yine aynı coşkuyla kalktım!
Mor, öğretmen okullarının rengidir. Mor şeritli şapkalar giydik. Büyüklerimizi saydık, küçüklerimizi sevdik! Okullarımızda okuma, yazma, şiir ve sanat sevgisi edindik. M. Sunullah Arısoy’un ‘Karapürçek’ romanını, Mahmut Makal’ın ‘Bizim Köyü’nü ve Memet Türkkan’ın ‘Güneşin Katli’ni okuduk. İdealist bir ruhla yetiştirildik. Güzel Türkçe’mizi sevdik. Nokta kadar çıkar için virgül kadar eğilmemeyi, ilke edindik! İlköğretmen okullarımızda öğretmen kimliğiyle yetiştirildik. 68 kuşağındanız. Edindiklerimizi, öğrencilerimize ve halkımıza aktarmak ve onları yetiştirmek için gecemizi gündüzümüze kattık.
Jean Paul Sarte’nin “aydın”ı tanımlamasına özdeşik: “Çabası hakim sınıfça suç sayılan kimse.” olduk. Bir yaşam yolculuğundaki çaba ve çalışmalarımız, egemen çevreleri ürküttü! Onların sinci karşı eylemleriyle sürüldük, kıyıldık! Tüm sindirmelere karşın görevimizin bilinciyle yüreğimizdeki vatan ve insan sevgisini eksiltmedik!
***
1739 Sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu, 1973’te uygulamaya konulup öğretmenlerin yüksek öğrenim görmeleri görüşünden devinimle ilkokullarımıza sınıf öğretmeni yetiştirilmesi için yeni düzenlemeye gidildi. İlköğretmen okullarımızın kimilerinde 1974-1975 öğretim yılından itibaren iki yıl süreli eğitim enstitüleri açıldı. 1982’de yürürlüğe giren 41 Sayılı Kanun Hükmündeki Kararname kapsamında iki yıllık enstitüler, eğitim yüksek okuluna dönüştürüldü. Öğrenim süresi de dört yıl olarak belirlendi. Eğitim yüksek okullarının kimileri eğitim fakülteleriyle birleştirilerek ‘sınıf öğretmenliği bölümü’ oluşturuldu.
Egemen çevreler, bilinçli olarak köy enstitülerini, ardından onların devamı olan ilköğretmen okullarımızı zamana yayarak kapatıp eğitim ortamımızı çoraklaştırdılar. Köylerimizi boşaltmayı planlayarak belirgin şekilde ereklerine ulaştılar. Gele gele bugünlere geldik.
Köylülerimiz tarımı bıraktı. Toprağını işlemekten, sürüp ekmekten ve ürün almaktan uzaklaştırıldı. Albeniye kapılıp ve televizyon görüntüsüne aldanıp köyden kente göç artarak sürdü. Bir tarım ülkesi olan ülkemiz, buğday dışalımı(ithalat) yapma konumuna getirildi. Köylerimiz okulsuz ve öğretmensiz kaldı. Öğretmenin yerini imam aldı. Kurnaz siyasetçilerin işleri oldukça kolaylaştı! Seçimlerde simge kullanıldı. Ne ki eğitimci şair Ahmet Kutsi Tecer gibi diyemiyoruz: “Orada bir köy var uzakta / O köy bizim köyümüzdür / Gezmesek de tozmasak da / O köy bizim köyümüzdür.”
Öğretmenlik ruhu ve formasyonu kazandıran öğretmen okulları da elimizden kaçırdığız en büyük eğitim projesidir. İlerlemekte olan kimi uluslar, bizim ötelediğimiz bu önemli kurumları örnek alıp ülkelerinde uygulamaya koymayı ve onlardan yararlanmayı başardılar.
Öğretmen yetiştirme yetersizliklerine koşut kimi sorunlar, yitirdiğimiz olumlu modelleri anımsamaya ve onlara özlem duymaya neden olmaktadır. ([email protected])
YORUMLAR
Ben İlköğretmen Okulu (DİCLE) mezunu olduğum için gurur duyuyorum.Meslek aşkını bu okullarda aldım.İki oğlum da öğretmen ama onlar Eğitim Fakültesi mezunları.Eğitim Fakültelerinin eğitim süreciniürekli takip ettim ve Öğrtemen Okulları ile kıyasladım..Şu sonuca vardım ki ; yüreğimizde kocaman olan Öğretmen Okullarının değeri kat kat arttı.Kocaman kelimesi küçücük kalıyor o okulları anlatırken . Keşke o okullarımız yaşatılabilseydi.
Bu güzel konu ve yazı için teşekkürler