O Yılan Kadın
Her zamanki gibi tam vaktinde, barın kapısında göründü. Ürkek adımları kapının girişinde, kararsızca durdu.
Bir süre tek tek masalarda oturanları şöyle bir süzdü.
Belki de tanıdık, birisini arıyordu.
Elimde ki büyük bira bardağını, dudaklarımla henüz buluşturmuştum ki göz göze geldik.
Hemen gözlerini hızlıca gözlerimden kurtardı.
Devamlı oturduğu dipteki loş masaya kararlı adımlarla yöneldi.
Uzun beyaz saçları vardı. Onu ilk gün gördüğüm, aynı siyah eski takım elbise yine üzerindeydi.
Garsona hiçbir şey demesine gerek kalmadan, birası önüne kondu.
Titreyen elleri ile bira bardağını zorla kavradı ve hızlıca büyük bir yudum içti.
Sağ eli ile saçlarını şöyle tarar gibi düzelti. Benim oturduğum yerden bile gözlerinin parladığı fark ediliyordu.
Bir aydır bu gizemli kişiyi istemeden takip eder olmuştum. Dikkat çekmemeye çalışan, hareketleri bende dayanılmaz bir merak uyandırmıştı.
Anladığım kadarıyla alkolikti, akşamın bu saatine kadar zor dayandığı her hareketinden belliydi.
İçkinin ilk yudumlarından sonra, ellerinde ki titreme kayboluyordu. Kendine güveni geliyor, üzerinde ki o suçlu psikolojisini hemen atıyordu.
Etrafına daha rahat bakmaya ve kendisine olan güvenini yeniden kazandığı oturuşunun değişmesinden belli oluyordu.
Bu akşam karalıydım, gidip masasına oturacaktım, ilk birasını içmesini bekledim.
O da benim farkımdaydı ve kendisine olan merakımı anlamıştı.
İkinci biranın ortalarına doğru yine göz göze geldik. Bana birasını kaldırarak selam verdi.
Bu bir davetti, bende aynı hareketle onu selamladım. Garsona o masaya iki bira yollamasını söyledikten sonra yavaşça yerimden kalkarak, benim için esrarengiz olan kişiye yöneldim.
‘Selamünaleyküm afiyet olsun, müsaade var mı?‘
Aleykümselam,memnun olurum buyurun....
O arada garson biraları masaya getirip koydu..
Bunlarda nerden çıktı gibi biralara baktıktan sonra
‘Üstat ne gerek vardı?
‘Hocam maksat muhabbet, içki bahane, sohbetimize meze olur diye düşünmüştüm.
Tekrar biralara baktı ve ‘doğru söze ne denir’ diye ekledi.
Bira bardağını kaldırdım, hadi şerefe diyerek, bardagına hafifçe vurdum.
O da aynı hareketle ve kibarca karşılık verdi.
Sesi sanki derinden gelir gibi ve mikrofonik güven veren bir tondaydı.
Konuşması gayet güzeldi ve kelimeleri tek tek anlaşılır vaziyette telaffuz ediyordu. Şivesi şehirliydi hemen belli oluyordu.
‘Genç arkadaşım benim adım Şefik dedi ve elini uzattı. Arkasından gözbebeklerine hınzırca bir bakış oturtarak...
Beni günlerdir takip ettiğinin farkındayım, bu merakınız benimde dikkatimi çekmedi dersem yalan söylerim.
Ama neden bu merak?
Ne diyeceğimi şaşırmış kalmıştım. Kendimi toplayarak, benimde ismim Kemal diyerek elimi ona doğru uzattım.
Tekrar ellerimiz buluştu, elleri uzun ve zayıf olduğunu fark ettim ve buz tutmuş gibi soğuktu.
Sorusuna cevap alamamıştı, onu bana hatırlatırcasına tekrar çakmak çakmak yanan gözlerini gözlerime dikti.
‘Size ağabey diyebilir miyim?
‘Memnun olurum, genç arkadaşım.
‘Sizi bir yerden gözüm ısırıyor dersem?
‘Genç arkadaşım, bende nereden diye size sorarım?
Buyurun; yine cevap verme sırası size geçti...
‘Eğer hafızam beni yanıltmıyorsa, bundan on beş sene önce sizin bir konserinize gitmiştim.’
Genç arkadaşım, bir dakika orada dur!
Siz kaç yaşındasınız?
‘Otuz sekiz.
‘O kadar var mı?
‘Hiç göstermiyorsunuz.
‘Teşekkür ederim, sesinizde hala dün gibi kulaklarımda.
Bu arada, boşalan bardakları garsona göstererek, tazelemesini işaret ettim.
Hiç konuşmadan birasını içmeye devam ediyordu.
İçimden son hamlemi yapmaya karar verdim.
‘Siz o kişisiniz, değil mi?
Hafifçe gülerek.
’Kimden bahsettiğinizi pek anlamadım?
‘Cem Güney’den bahsediyorum, hani o tarihlerde sahnelerde gitarı ile fırtına gibi esen kişiden ve yanındaki vokalist Sevil hanımdan...
‘Benim yanımda bir daha o kadının ismini ağzına alma, eğer alacaksan, lütfen masamdan kalkın.
İşte yakalamıştım, karşımdaki kişi oydu. Günlerdir kafamı kurcalayan, bu soruya cevap bulmuştum.
Derin bir sessizlik masaya ve ikimizin üstüne çökmüştü.
Günlerdir bu anı beklemiştim. Sorumun tam yanıtını almadan, bu masadan kalkmayacağımı karşımdakine hissettirdim.
‘Evet, ben Cem Güney’im, ne öğrenmek istiyorsun?
‘Birden neden sahnelerden çekilerek, müzik dünyasından koptuğunuzu hep merak etmişimdir.
Ani bir hareketle iki elini de bana doğru uzatarak...
‘Şu ellerime dikkatli bak!
Ne görüyorsun?
Hocam içmeden önce titriyordu, şimdi o titreme kayboldu. Benim gördüğüm bu.
‘Genç arkadaşım, alkolik olduğum doğru, fakat sorduğum sorumun yanıtı bu değildi.
Anlaşıldı senin merakını gidermemiz lazım, yoksa benim peşimi bırakmayacaksın.
Anlattıklarımı dinlemeye hazır mısın?
‘Onun için buradayım.
‘Biliyorsun sanatımın zirvesinde idim, bütün Türkiye beni tanırdı Konserlerim olay olurdu. O kadar fazla talep vardı ki, turnelere yetişemez olmuştum ve her evde plaklarım çalınır olmuştu.
Neyse bunları sen iyi biliyorsun, lafı uzatmaya gerek yok.
O vokalist kadına aşık olmuştum ve onun için, evliliğimi bitirdim. Gece gündüz beraberdik, onun ne kadar acımasız birisi olduğunu, aşkım gözlerimi kör ettiği için görememiştim.
Yine bir gün konser vermek için Bursa’daydık, otelde konser gecesi o yılan kadının gerçek yüzünü gördüm.
Onu en yakın arkadaşımla yakaladım, mazeret uyduracakları hiçbir tarafları yoktu.
Kendi odamızda tartışmaya başladık. Bana hakaretler etmeye başladı, yavuz hırsız ev sahibini bastırır misali.
Neyse o kadar ileri gitti ki, benim müzik bilgimin olmadığını ve kendisi yanımda olmasa benim zavallı bir hiç olduğumu falan söyledi.
Çok ağır laflar söylüyordu, o yılan sonunda çatal dilini de bana göstermişti. Beni sokmaya hazırdı.
Onu çok seviyordum ve onun için ailemi terk etmiştim. İçimden ona vurmak geldi ama yapamadım.
O sırada sustu ve barda çalan, müziği dinlemeye başladı...
Birden yüksek bir sesle çalan şarkıya eşlik etmeye başladı. Kusursuz bir şekilde söylüyordu. Bütün masalarda ki kişilerin başı ona dönmüş ve kim bu adam dercesine bakıyordu.
Şarkıya öyle içten eşlik ediyorduki sanki gerçek söyleyen o idi.
Şarkı bittiğinde barda bir alkış koptu. Birkaç kişi yanına gelerek övgü dolu sözler söylediler.
Gözlerinde ki yaşları saklamaya çalışarak, hemen elinin tersi ile onları sildi.
Genç arkadaşım, bu şarkı benim çok yakın bir arkadaşımın bestesi, o şimdi rahmetli oldu.
Allah onu nur içinde yatırsın, evet bu şarkı daha piyasaya çıkmadan, onu bana söyletmişti. Cem tamam, bu şarkı ses getirecek demişti ve öylede oldu. Bak yıllar geçmesine rağmen şarkı eskimedi ve klasik oldu.
Neyse nerede kalmıştık?
‘Ona vuramadım demiştiniz.
Evet evet! Ona vuramadım ve kendimi kaybetmiştim, o sinirle masada duran bardağı kırarak, bileklerimi kestim. Son hatırladığım, karşımda ki yılan acımasızca gülüyordu.
Kan kaybından bayılmışım, beni hastaneye kaldırarak, ameliyata almışlar. Bileklerimden parmaklarıma giden sinirler kesilmiş ve o günden sonra parmaklarım artık eski hareketlerini yapamaz olmuştu. Tedavilerin arkası gelmedi ama sonuç kocaman bir sıfırdı.
Artık gitar çalamıyordum, yavaş yavaş ismim unutulmaya başlamıştı. ve maddi kriz içindeydim. Gitar çalamıyorsam, sesim ile idare ederim diye düşündüm. Çalmadığım kapı kalmadı, kimse beni gitarsız düşünemiyordu. Ben gitarımla özdeşleşmiştim, bu acı gerçeği yüzüme kapanan kapılar sayesinde geçte olsa anladım.
Üçüncü sınıf pavyonlarda şarkı söylemeye başladım. Kafayı bulan müşteriler, beni yuhalamaya, işi daha ileriye götürerek, üzerime kadehler, şişeler atmaya başladılar.
Efsaneyi rezil ediyordum, buna hakkımın olmadığını ve efsane o şekilde anılmaması için bu rezalete son verdim. İsmimi değiştirdim, çünkü artık sıfırı tüketmiş, alkolik bir adamdım.
Yılanı merak ettin değil mi?
Sabret anlatacağım, evet o yılan kadın, arkadaşımın da yuvasını yıktı. Bir gün bana yaptığının aynısını da ona yaptığını duydum. Arkadaşım benim gibi kendisini kesmemişti ve o kadını kesmişti...
Bu arada garson devamlı masaya bira taşıyordu...
‘Arkadaşımı hapishane de ziyarete gittim.
O günü hiç unutamam, hala gözümün önünde, öylece tek kelime etmeden saatlerce sadece bakıştık.
Şunu iyi biliyordum, ikimizin de aklından geçen şuydu, neydik ne olduk. Bir kadın ikimizi de perişan etmişti ve ardında iki tane efsane ölü bırakarak, kara toprağın altına saklanmıştı...
Kısa bir süre sonra arkadaşımın içerde intihar ettiği haberini aldım. Evet, bu üç kişinin anıları bu alkolik adamda saklı ve onu yıllar sonrada olsa, seninle paylaştım...
Genç arkadaşım sırlarla yaşanmıyor, yaşayacağım dersen, benim gibi bedel ödemen gerekiyor.
Sen daha gençsin, bunları sana anlattımki, hayattan ve yaşanan olaylardan ders al.
CENGİZ DAMAR