- 1984 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
ÇİÇERO
-Oooff... Baabaaanne yiiiyine mi?
-Oflamayı bırak küçük bey.Başarı için bazen defalarca tekrar etmek iyidir.Mızmızlanma da şuradan bir bardak cersiye suyu iç.
Torunu isteksiz dolaba doğru yöneldi.Küçük bir bardağa cersiye suyundan doldurdu.Alışkın olduğu tadı isteksiz yudumladı.Cersiye suyu azalmıştı.Yine babaannesinin yapacağından emindi.Nitekim şimdi de " Eskilerden öğrendim." dediği ,kekeme karışımı, yapmakla meşguldü.Eski çinko çaydanlıkta suyu iyice kaynatır, bir tutam kekik, biraz hardal ve akır-ı karhayı, kaynayan suyun içine atar, üstünü bir havluyla kapatır,demlemeye bırakırdı.Daha sonra karışım soğuyunca temiz bir tülbent yardımıyla, bir güzel süzerdi.Bir gün beklettikten sonra kekeme torununa gargara yaptırırdı.Torunu Ahmet, çoğunlukla gargara yapayım derken suyu yutardı.Kekemeliğinin geçmesi için babaannesinin yapamayacağı şey yoktu.Bir ara da ; çam sakızı,biraz amber ve bolca baldan yaptığı bir macunu, dilinin altına sürer ,eline bir kitap verir "Hadi yüksek sesle bana oku." derdi.Babaannenin çabası, taktire şayandı.
Ahmet, annesini fotoğraflardan tanırdı.Üç yaşlarındayken, yolun aşırı kaygan oluşu yüzünden trafik kazası geçirmişlerdi.Annesini kaybetmiş ,babası ağır yaralanmış, uzun bir tedavi sürecinden sonra iyileşmişti. Ahmet’in kazada burnu bile kanamamış; ama ansızın kekelemeye başlamıştı. Babaannesi Selanik’ten göç etmiş, eşini genç yaşlarda kaybetmiş ,kendini biricik oğluna adamıştı. Ona bakmak için uzun süre hemşirelik yaparak geçimini sağlamış,oğlunu okutmuş,mürüvvetini görmüştü.Sonra, elem olay yaşanmış, kadıncağız on yaş birden ihtiyarlamıştı.Oğlunun tüm ısrarlarına rağmen evlenmemişti.O gün bugündür, kendini torununa bakmak zorunda hissetmişti.
Babaanne, okulun ilk günü, benimle uzun bir konuşma yapmış,Ahmet’le ilgili çokça bilgi vermişti ve "Sonunda ne olursa olsun birlikte çalışmalıyız." diye devam etmiş "Ahmet’in kekemeliğini yeneceğine inancım sonsuz.Kim derdi ki Halit Kıvanç,Müzeyyen Senar kekeme, öyle değil mi?Onlar başarmışsa benim torunum niye başarmasın!" diye de eklemişti.
Ahmet , sınıfın popüler çocuklarından biriydi.Çocuklar önce "Kekeç" diye alay etmişler; fakat daha sonra çalışkanlığı, sempatik hareketleri, espri kabiliyeti ve yardımseverliğiyle dikkatleri çekmişti. Çocuklar kısa sürede onu benimsemiş ve Ahmet’e ismiyle hitap etmeye başlamışlardı.
Benimse, ilk kez kekeme bir öğrencim olmuştu. Önceleri elim ayağıma dolaşmıştı. Yanlış bir yaklaşımdan korkmuş ,kütüphanede kekemelikle ilgili epey bir araştırma yapmıştım. Ahmet’e nasıl davranılması gerektiğini öğrenmeye çalışmıştım.Kekeme ünlülerinden, özellikle ,Çiçero’nun azminden sabrından dem vurmuştum.Çiçero’nun öyküsünü dinleyen çocuklar çok etkilenmiş, Ahmet’e "Ahmet, sana Çiçero desek kızar,kırılır mısın?"diye sormuşlardı.Ahmet gülümsemiş, "Beeen çiii..çe...çeroooyum" diye yanıt vermiş,hep birlikte gülüşmüşlerdi.
Her gün, nöbetçi öğrencilerle birlikte Çiçero Ahmet, deniz kıyısına gider ,tıpkı Çiçero gibi minik çakıl taşlarını toplar,mendiliyle özenle silerdi, ağzına doldurur,yüksek sesle şiir okur,tekerleme söyler ya da arkadaşlarıyla yine yüksek sesle konuşurdu. Ben, Çiçero’nun öyküsünü anlattıktan sonra çocuklar bu fikri ortaya atmış, Ahmet’ in egzersizlerinde ona yardım etmek istemişlerdi.Ahmet, babaannesinin engin hoşgörüsü ,sevecen ve bilge kişiliği sayesinde, son derece, kendisiyle barışık büyütülmüştü. Kendisiyle dalga geçip arkadaşlarını eğlendirdiği bile olurdu.
Bir gün sahilde yürüyüşe çıkmıştım.Gök, kızıl bir çarşaf gibi denize yumulmuş ,güneşse, onu terk etmeye hazırlanıyordu.Ahmet’i bir kayanın üstüne oturmuş,yalın ayaklarını suya sokarken buldum.Bana dönmesi için bir kaç kez seslenmek zorunda kaldım.Dalmıştı:
-Merhaba, Ahmet!
-Meeerhahahaba , ööğretttmenim!..
-Ahmetçiğim, güneşin batışını mı seyrediyorsun?
Başını hayır anlamında salladı.
-Hımm...
-Peki burada tek başına ne yapıyorsun?
-...
-Canın konuşmak istemiyor mu? Seni yalnız bırakmamı ister misin? Başını hayır anlamında salladı.Ahmet’i ilk kez böyle görüyordum.Birden gözleri doldu.Dokunsam ağlayacaktı.
-Öööğretttme...nim...bıktım artık keeeke...lemekkk...tennn! Ne yapsak olmuyor!
Başını okşadım.
-Biliyor musun Ahmet ,Musa peygamberin kekeme olduğu yazılır İncil’de.Hz. Musa her gün Allah’a yalvarırmış:"Allah’ım dilimdeki bağı çöz, daha iyi anlaşılayım. " diye.Musa peygamber biliyormuş ki, Allah’a ne zaman içten, samimi dua etsek, Allah dualarımızı kabul eder;ama öncelikle bizim ne kadar çabaladığımıza bakarmış.Ahmetçiğim, Allah seni görüyor ,ne kadar çabaladığını da...Onun için kendini bırakma.Büyük bir azimle,bitip tükenmeyen bir sabırla, çabalamaya devam et. Sabrın sonu selamettir.Sen başaracaksın, buna inancım sonsuz.
Ahmet yerinden doğruldu:
-Öööğrett..meeenim siisize biii şiiir...oookuyaya...bilir ..miiiyim?
Eğildi ,birkaç çakıl taşını ağzına aldı...
GÖNÜL GENÇYILMAZ 06/01/2013
foto:arastiralim.com/düşünceli-çocuk
YORUMLAR
hayata dair bireysel toplumsal sosyal kültürel.. ne çok alınacak eğitsel dersler var örnekler var
zehirli kahırlı ya da huzurlu mutlu bir dünya yaratmak her şey elimizde
bakış düşünce açılarımızlarımız genişlerken farkındalıklarla en güzele yolculuk devam edecektir
tebriklerim hayata kattığın düşün dolu eğitsel cümle güzelliklere iyi ki varsın Gönül'üm sevgilerimle hep..:)