- 2048 Okunma
- 5 Yorum
- 1 Beğeni
ZİŞAN
İyice küçülmüş defne sabununu yeniden aldı, ellerini hoyratça sabunladıktan sonra yüzüne sürdü.Sert hareketlerle iyice ovup,musluğa dayayarak,yüzünü duruladı.Suyu içmiş havluyla, yüzünü sildi.Odaya yöneldi.Yer yer sırrı çekilmiş emektar gümüş astarlı aynanın karşısında durup dikkatle kendisini seyretti.Gözleri yine su çekmeye başladı.Ağlamaklı "Neden olmuyor?"diye inledi.Gerisin geri banyoya yöneldi.Bilmem kaçıncı kez, zeytin yağlı defne sabununu, yeniden aldı.İyice küçülmüş sabunu köpürtüp yüzüne sürdü.Hınçla yanaklarını, alnını ovdu.Birkaç kez aynı işlemi tekrar etti.Artık ıpıslak olmuş, ağırlaşmış havluyu kullanmak istemedi.Banyo dolabından bir havlu daha çıkarıp yüzünü sildi.İsteksiz küçük adımlarla, odaya yöneldi.Emektar gümüş astarlı aynanın karşısında, bilmem kaçıncı kez yine durdu.Gözleri, buğulu kızıl bir göle dönmüş,ıslak kirpikleri, papatya gibi açmış kaşları gevşemiş, yere doğru sarkmış,burnu, kurumuş gül rengini almıştı.Parmakları, sudan buruş buruş olmuş,üstü başı, sağanak bir yağmurdan ıslanmış gibiydi.Avazı çıktığı kadar bağırdı:
-Olmuyor,olmuyor...! O kadar uğraştım, neden olmuyor? Hâlâ "Kara Kızım!"
Kara Kız, defalarca sabunlamasına rağmen yüzünün, neden beyazlamadığına akıl sır erdiremiyordu.Yamacındaki kanepeye kendini atıp hıçkıra hıçkıra ağladı.Evde kimse yoktu.Babasıyla ağabeyi, işe annesiyse, pazara gitmişti.Her zaman pazara gitmek için can atan meleğinin, o gün gitmek istemeyişini yadırgamış "derslerim çok" diyen kızını, evde bırakmıştı. Sinem Hanımın aklı, kızında kalmıştı.Pazar alışverişini hemen yapıp eve dönmek istiyordu.
Sinem Hanım, kırk yaşlarında, kumral ele gözlü, "Çerkez güzeli" bir bayandı.Uzun kemikli bir yapısı vardı.Eşinin aksine , beyaz tenliydi.Salih Efendi, ince, uzun, esmer tenli bir beydi.Biri kız, biri erkek, iki çocukları vardı.Kara Kız, daha çok, babasına benzerdi.Salih Efendi kızını "Çifte kavrulmuş fındığım!" diye severdi.Ağabeyi "Zencefil" annesi "meleğim" konu komşu ve arkadaşları "Kara Kız" derlerdi.Bir tek öğretmeni, ismiyle hitap ederdi.
Kara Kızın evde kalma planı, saat gibi işlemiş, nihayet yalnız kaldığında, banyoya yönelmiş, annesinin özenle Hatay’ dan sipariş ettiği zeytin yağlı defne sabunlarından bir tanesini almış, yüzünü yıkamaya başlamıştı.Bu özel sabunların tenini, tıpkı annesinin teni gibi açacağından emindi.Siyah, üzüm rengi gözleri,kalkık minik burnu,biçimli etli kıvrımlı dudakları, çavdar misali koyu esmer teni, büyüyünce, alımlı güzel bir kız olacağının, adeta habercileriydi; ama Kara Kız, henüz bunun farkında değildi.
Sinem Hanım, ivedilikle pazarını yapmış, oyalanmadan dönmek istemiş; fakat yol boyunca rastladığı komşuları, onu lafa tutmuşlardı.Nihayet eve ulaştığında, zili birkaç kez çalmış, Meleği kapıyı açmayınca, telaşla anahtarını , elleri titreyerek,aramış,kapıyı açmıştı. Bir yandan "Sabah ocağı kapatmış mıydım?" diye içinden geçirirken öte yandan Meleğine bir şey mi oldu diye telaşlanmıştı.Meleğinin hıçkırık seslerini duyunca ellerindekini hole bırakıp ,koşarak odaya gitmişti.
"Yavrum niye ağlıyorsun, bir şey mi oldu?"diyerek Kara Kızı kanepeden doğrultmuş, sımsıkı sarılmış, bir yandan da adeta, bir parçası eksik mi dercesine elleriyle kızını yoklamıştı.Kara Kız,annesini görünce hıçkırıkları çoğalmış, daha bir yüksek sesle,ağlamaya başlamıştı."Meleğim ne oldu sana?"demeden Kara Kız’ın dili, bir dantel gibi sökülmüş, olanı biteni anlatıvermiş. Artık okula gitmeyeceğini, bütün arkadaşlarının onunla "Kara Kız" diye alay ettiklerini, bundan çok utandığını... Kadıncağızın gözleri dolmuş, küçük kızının yüreğindeki fırtınaları nasıl teskin edeceğini bilememiş,ertesi gün soluğu okulda almıştı.Meleğinin öğretmeniyle görüşmüş, olanı biteni anlatmış, bir çare bulmasını rica etmişti.Öğretmen ,kızını okula getirmesini istemiş, o da bir koşu eve gidip, okula gelmek istemeyen kızını, kolundan çeke çeke okula getirmiş, öğretmenine teslim etmişti.Öğretmeni Kara Kızı görünce bir şey olmamış gibi davranmış. "Zişan, tam da ’Çirkin Ördek Yavrusu’nu anlatıyordum.Gel otur, çok güzel bir masaldır."diyerek, masalı anlatmaya başlamış:
"Anne ördek sabırla yumurtalarının kırılmasını bekliyormuş.Yavrular, yumurtalarından çıkmaya başlamış;fakat en son ve en büyük olanı ,biraz çatlamış. Diğerlerinden daha gri ve farklı olan ördek yavrusunun küçük kafası görünmüş. Anne ördek, yeni doğan yavruya bakarak "Umarım değişir "demiş, şefkatle. Zaman ilerliyormuş; ama yavru ördeğin rengi değişmiyormuş. Kümesin bütün hayvanları onunla alay ediyorlarmış, ona "Çirkin ördek yavrusu" diye sesleniyorlarmış.Herkesin ona bu şekilde seslenmesi onu çok üzüyormuş.Kendini dışlanmış hissediyormuş."
Kara Kız uzaklara daldı.Ah, bu masal nasıl da kendini anlatıyordu! "Ben bir çirkin ördek yavrusuyum" diye geçirdi içinden.Üzgün ve kırgındı.Sanki gözleri ağlamaya hazır bekliyordu.Annesi "Alay edenlere aldırma, dik dik gözlerinin içine bak, bırak gözlerini kaçıran, ilk onlar olsun" demişti. Bu mümkün müydü? ilk kaçan, elinde olsa, görünmez olmak isteyen, oydu. Ah, çok kızgındı! Hiçbir arkadaşını sevmiyordu.Zaten onlarla oynamıyor, küme çalışmalarına katılmıyordu.Herkesten nefret ediyordu.
-Zişan, dinliyor musun kızım?
-hıı..
Öğretmeninin sesine kulak verdi.
"Gel zaman git zaman çirkin ördek yavrusu büyümüş ve bir gün ,bir göl kenarındayken, suda aksini görmüş. O da ne?Bir kuğu. Güzel bir kuğuya dönüşmüş olduğunu fark etmiş. Kuğu sürüsüne katılmış ve ömür boyu mutlu olmuş."
Kara Kız inledi:
-Gerçekten mi öğretmenim, sonunda güzel bir kuğu mu oldu?
Öğretmeni gülümsedi.
-Masal hoşunuza gitti mi çocuklar?diye sordu.Hep birden bağırdılar:
-Eveeet...
-Peki, canlandıralım mı?
-Eeeveet...
-Peki, kim çirkin ördek yavrusu olmak ister?
Zişan hariç, tüm çocuklar ayakta, büyük bir istekle "ben...ben..." diye bağrışıyordu.Öğretmen çocukları susturdu."En uslu Zişan durduğu için, o olsun."dedi ve onu tahtaya kaldırdı.Zişan isteksizdi.Tahtaya kalkmaktan hiç hoşlanmazdı.Öğretmen devam etti:
-Anne ördek kim olsun?
-Ben,ben,öğretmenim ben...
-Gel Meryem.
-Peki, kimler alay eden arkadaşları olsun?
-.........?
-Immm...Sen gel sen...Siz ikiniz...Bu kadar yeter."
-Kimler çirkin ördeğin kardeşleri olmak istiyor?
Öğretmen birkaç öğrenci daha seçti.Masal dramatize edildi.Sonunda , büyük bir alkış koptu.
-Şimdi çocuklar! Bu masal, bize neyi anlatmak istiyor?Sınıf başkanı atıldı:
-Başkalarıyla alay etmemeyi,öğretmenim.
-Peki ,neden alay etmemeliyiz?
Başka bir çocuk "Çünkü üzülür" diye cevap verdi.Bir başkası "kırılır" kimi "bizimle küser" vb cevaplar verdiler.Öğretmen parmak kaldırmayan Zişan’ı kaldırdı."Sen söyle Zişan.Bir arkadaşımızla alay edersek ,alay edilen ,ne hisseder sence? Zişan:
-Alay edeni sevmez,ondan nefret eder,okula gelmek istemez,onunla konuşmaz,çok mutsuz olur.
-Peki, sen alay edilen çocuğa ne demek isterdin?
-Şey...
Öğretmen çocuklara yöneldi "Siz ne demek isterdiniz?" Birkaç kişi parmak kaldırdı.Sınıfın afacanı "Ben olsam, aldırma, derdim öğretmenim; çünkü aldırırsa diğer çocuklar da kızdırmak isterler .Böylece eğlenirler."
-Sizce, başkalarını kızdırmak, eğlenceli bir durum mu? Çocuklar hep bir ağızdan:
-hayıııırr...dediler.Öğretmen:
-Çocuklar, Allah hepimizi, gökkuşağının renkleri gibi farklı farklı yaratmıştır.Hiçbirimiz birbirimize benzemeyiz.Her bir kar tanesi,yağmur damlası,yapraklar, aynı gibi görünse de birbirine benzemez.Onun için bireysel farklılıklarımıza karşı duyarlı,saygılı ve hoşgörülü olmalıyız.Unutmayın! Farklı olmak,bir zenginliktir.Hepimiz ,biriciğiz.Hepimiz özeliz..."
Öğretmen devam ederken, zilin sesi duyuldu.Çocuklar teneffüse çıktı.Öğretmen, yerinden doğrulmuş kapıya doğru yönelmişti ki ; Zişan koşar adımlarla yaklaştı.Öğretmen neye uğradığını şaşırdı .
Bir çift minik kol onu sımsıkı sarıyordu.
gönül gençyılmaz 03/01/2013
foto:forumgercek.com
YORUMLAR
bende kendimi çirkin sanırdım küçükken, zayıftım ve yaşıtlarım benden daha büyük gösteriyordu, banada kimse bakmıyordu, bunun avantajını yıllar sonra yaşıtlarımdan daha genç göründüğümde anladım, esmer olmanın çekiciliğini anlamıştır umarım zişan..daha önemli bir mevzuyu da yani insan olmayı.Tebrikler
gönül gençyılmaz
gönül gençyılmaz
bir öğretmen isterse toplumu isetdiği şekilde şekillendirebilir
eğitim; hava kadar su kadar önemli
sanırım toplum olarak gerekli önemi vermedik...
iyi bir dersti yine
teşekkürler.
gönül gençyılmaz
Öğretmen olmanın erdemliliği
İnsan psikolojisinin aynası gibiydi yazı
Her ne kadar yabancı olmasak da hikayelere burada okumak hiç sıkmadı
Teşekkürler
Saygıyla