- 801 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
Karmaşalar Üzerine Yazılar 1(Asr-ı Azazel)
Karmaşalar Üzerine Yazılar 1 (ASR-I AZAZEL)
ASR-I AZAZEL
Gazze’de bir kız çocuğu,
Elinde, kana bulanmış bez bebek…
Annesinin cesedini arıyor,imekleyerek.
Bulutlardan ateş yağıyor, taş oturmuş evlerin kalbine.
Toprak, acz ile ağlıyor, kadınların makus kaderine.
*
Sen! Ey Bilal’e aşık olan sarışın çocuk,
Sana ne yapabilir,tanktan,tüfekten bir mahluk.
Bu büyük felaketin, bir sebebi var elbet,
Kimbilir, belki kadim bir ihanet,
Belki de lanet...
*
Gazze’de bir kız çocuğu,
Köz yapışmış eteğine.
Tekbir nidasıyla, Zülfikar’ı versem emrine.
Mücahit sapanlar için taş toplasam geceler boyu.
Ebabil kuşlarına yer açın gökte,
Onlarla kahrolacak,iblisin soyu.
*
Gazze’de bir kız çocuğu,
Gözlerinde yanıtsız yığınla soru.
“Annemi yakarak,yurt mu yapılır Musa’ya?
Lüsifer’i salarak,yol mu açılır ukbaya?
Hangi vaat edilen,öd suyunu içti yüreğimin?
Hangi canavar kırdı kolunu, bez bebeğimin.”
*
Gazze’de bir kız çocuğu,
Sırtında binlerce Siyonist oku,
Ağlamayı unutan gözleri,kuyu kazıyor ,
“Su” diye yalvarıyor,
“Su…”
Hacer’in oğlu uzakta değil,koşarak yetişiyor,
Öte yanda Azazel’in askerleri...
Şakağa saplanan her kurşun, Selahaddin’i yaralıyor.
*
Gazze’de bir kız çocuğu,
Sarı saçlarında, barut kokusu.
Etrafında birkaç ankebut, çelik ağlar örüyor.
“korkma” diye, mağaradan bir ses yükseliyor.
Deliye dönüyor, karanlığın kör müşrikleri.
Firavun secdede,tükendi bütün ümitleri.
*
Gazze’de bir kız çocuğu,
Azazel gece vardiyasında,
Kuşanıyor zırhını serçe,mukaddes Kabe ipeğinden,
Kanadında tonlarca lav,Pompei’den getirilen.
Her yerde, tarihin inkar ettiği,can göleti,
İmdat çığlıkları atıyor,kız çocuğunun ibadeti.
Yalvaran elleri yüzüne kapanırken,
Yavuz’un atıydı,güneşi getiren.
Ah güzel çocuk,
Biliyorum,sen hiç çocuk olmadın,kan kaybederken.
Nasıl yürüyeceksin,anne yüzü görmeden.
Nasıl büyüyeceksin!
Oysa ki Kevser tadındaydı dudağındaki bismillah,
Sen yine de gülümse,
Cenneti müjdeliyor Kelamullah.
(ülkügüven)
****
****
***
Yarınlara kilitlenmiş, yürek mahsulu bir umudun peşindedir kalem. Bu yüzden bitmek bilmez yakın ülkelerin uzak illerine yolculuğu. Bin bir geceli Melikelerin yasemin kokusuna, bin bir çeşit masal yazılır zerdalice. Bin bir dilde yayın yapılır, renk körü ve insaf yoksunu zulüm ehillerine.Duyma yetisini yitirmiş olan renk körleri ,bu masalların adını da “umut “ ya da “ özgürlük” diye koyar. Ve yakılan cesetlerin üzerinde yeni bir dünya yükselir; Yeni Dünya Düzeni denir.
Firavunları mezarlarından eden dualara, "amin" demekten imtina edenler fişlenir , cocukların işaret parmaklarında. Mihrap bellidir, secdegah aydınlıktır. Henüz yorulmamış olan alınlar vardır secdeden; kırgınlıklar yok sayılırsa.Çocuklar,çocuk olamadan büyürken, göz bebeklerinde titreyen öfkede koca koca adamlar oturur.Koca koca adamlar…..
Bir yandan güneşi bekler kalem, dört gözle. Niye mi?Yaralı ve de çıplak bedenlere, yamalı da olsa sarımsı örtüler örtecektir.Yalancıktan da olsa ısıtacaktır üşüyenleri. Boğdurtulan şehzadelerin çırpınışlarını izlediği perde aralığından gözlerini kurtardığında, her şeyi daha net ve daha çıplak koyacaktır ortaya ama o perde aralığı şimdilik müsaade etmiyor bunu yapmasına.Yalnız,elinin kolunun bağlı olmasından dolayı duyduğu öfke,beynindeki çivileri paslandırmasın diye direnmekte.Bu direniş, ıslak tutmayı başarıyor mürekkebi.
Ey Rabbi-i Zişan, bu biçare kaleme bir umut ver, ayak bastığım sınırlardan. Umudu olsun ki,en keskin beyitlerin en saklı telmihinde oyalanmaktan vazgeçip, nihayete ersin yazılacaklar.Çünkü hep yanıtsız kalıyor başsız bedenlerin oyalayıcı soruları.Toprak da biliyor her şeyi; acz ile ağladığına göre.Vebalı şatoların konteslerine diz çöken alafranga mektepliler, toprak kokan nasırlı ellere tükürürken, umudu öteliyorlar aslında.Yolunu çiziyorlar, dışı yaldızlı, içine kurt işlemiş heykellerin.
Ve zaman…İftarı bekleyen oruçlu ağızlara ballı yalanlar söylüyor zaman; umudun adını kullanarak…Yine umudun adını kullanarak akıtılıyor ışıltılı gözlerin kanı.Bu yüzden inanmıyor kalem,kulağına fısıldananlara….İnanamıyorum...Oysa ki üşenmeden saymıştı saniyeleri;daha bin asır vardı yarına.Yine de bekliyor.Yürüyemese de imekliyor ,İmekleyemese de sürünüyor sayfalarda.
Kusur aramaktan vazgeçmeyenlere bir tek kelam etmeksizin, yalın yürek dalıyor türetilmiş kelimelerin girdabına. Düşsel atların süvarisini ağlatana kadar sızıyor mum ışığından.Dilsiz ülkeleri, dilsizlerin elinden alana kadar savaşmaya istidadı olduğuna inanmak istiyor.Bunu başaramasa bile,umudu rehin alan her şeyi ve herkesi teslim alana kadar yaşamaya ve yaşatmaya gücü var.