- 1090 Okunma
- 9 Yorum
- 0 Beğeni
Bizzat kopya
Doğduğum yere değil, ana rahmine dönüşeceğim yere gidiyorum. Peşimdeki onca yüzün, anının, kelimelerin neye dönüşeceğinden haberdar değilim, olmak da istemiyorum; çünkü bu bilişin olduğum her şeyi - ama her şeyi- inkâr edeceğinden adım gibi eminim; çocukluğum geçtiği tüm o evler birer biçim altında tek bir âna hizmet ediyor gibi geliyor bana, kendine benzememeye! Evet, kendime benzemediğime inanıyorum, bunun için de pek çok kanıtım var; kendimin benden çok farklı olduğuna inanıyorum, olduğum her şey - mesela sekreterlik- benim pek de harcım olmayan bir meslek; düzenli biri değilimdir ki, telefonda konuşmaktan nefret ederim, dahası giydiğim tüm kıyafetlerin bana değil de işe hizmet etmesi beni günden güne bir başka benin kölesi durumuna indirgiyor.
Sonra tüm o günler cennetten kovuluşun temsili haline geliyor; bunu ben demiyorum yaşamın kendisi anlatıyor; sürekli bir yaştan kovuluş, sürekli eksiliş ve sürekli bir andan siliniş, bunların hepsi teker teker ve ayrı ayrı bir sürgün değil de nedir? Daha çocukken içimde beliren fikrin büyüme isteği olduğunu zannederdim oysa bu bir kaderden öte bir şey değilmiş. İnsanın kendi hayatının seyircisi olması yaşam denilen uğraşın tam olarak neresine tekabül ediyor? İşte bu yüzden ana rahmine dönüşmeyi istedim. Elimdeki tüm birikimimi bu dönüşüme adayışım fedakârlıktan öte bir şey bence. Bu kendimi anlama yolunda atılan önemli bir adım.
Her gün adımladığım o yolu bugün farklı bir yürüyüşle geçiyorum; yolun kenarlarındaki dükkânlara daha bir dikkat ediyorum, vitrine yazılan ve kutlu bir indirimi müjdeleyen yazılar bu seferlik gülümsetiyor beni; hiçbir şey kötü yaşanmış bir ömürden ucuz olamaz ya! Hayır, bunları düşünmemeliyim, olanca hızımla otobüs durağına ulaşıp bir anca önce ana rahmine dönüşmeliyim.
Kalabalık bugün bir eksik, her adımımda daha bir eksilip, ıssızlaşıyorum; çocukken de böyleydi, böyleydim; onca oyuncağın içinden birini seçip de oynayamazdım, başlardım ağlamaya; bu sefer de yeni bir oyuncak gelirdi önüme, bunca olasılığın içinde tek gerçek olarak benim yer alışım bambaşka bir gerçeklik doğururdu; ısrarla bir satranç tahtasında oluşuma inanışım da bu yüzdendi. Her hamlede doğan yeni doğru bana isim olup, her defasında başka isim altında çağrılıyordum. Alışmak zorunda hissediyordum o yeni isime. Nereden bileyim bir süre sonra o ismin değişeceğine ve benim bir alışma makinesine dönüşeceğimi!
Otobüs düşüncelerimden de hızlı ilerliyor, bu iyi; yeni bir fikir aklıma gelene kadar çoktan varmış olurum hedeflediğim yere; yine o akrabamın lafı gelir aklıma,
- Bu tam bir saçmalık...
- Hiç de değil...
Evet, o cevabı verdiğimden bu yana hiç de öyle olmadığından daha bir eminim; çünkü kendime gebe kalacak oluşumun saçmalık olarak adlandırılması, yıllardır başkalarının hayatlarından yaratıldığım gerçeğinin yanında son derece anlamlı duruyor. Hem kendimi doğurmanın veya klonlamanın neresi yanlış? Sadece anımsamak istiyorum nasıl bir çocukluk geçirdiğimi, kendi gözlerimle görmek, kendi ellerimle dokunmak istiyorum büyüyüşüme, bu çok da saçma, anlamsız olmasa gerek! Son derece de insani bence, çünkü birilerinin istekleri ve hayalleri olmakla o kadar meşguldüm ki büyüyenin kim olduğunu fark edememiştim.
Ve şimdi kendime gebe kalacağım yerden içeri giriyorum; heyecanlı mıyım? Biraz... Neden heyecanlı olmayayım ki kendi doğumuma tanık olacağım. Böylece iki yaşında kaybettiğim annemi daha yakından tanıyabileceğim, daha çok vakit geçirebileceğim. Beni asıl düşündüren şey çok daha farklı:
Kendi ölümünü gören biri yaşamaya nasıl devam eder?
YORUMLAR
En başından başlamak hayata !
Her geçen zamanın nedametler yığını olarak önümüze dökülüp "keşke" lerle dolu anıların ezip kırdığı yüreklerin arzusu mu bu anlatılanlar?
Yeniden başlayıp aynı ataları yapmamak,söylenmemiş ne varsa söyleyebilmek isterdi insan.
En başından başlamak...
Nasrettin Hoca'ya "Oğlun oldu" demişler başlamış ağlamaya " Oldu ya ,ölecek" demiş.
Başlamak bitirmeye delalet.
İçimizde anlatamadığımız ne varsa ortaya döküyorsunuz.
Biz de sadece size ait zannettiğimiz aslında her aynaya bakışta ,her yaş bitiminde hissettiğimiz duyguları okşuyoruz elimizin tersiyle.
Yeniden başlasaydım neleri yapar nelerden kaçardım kim bilir?
Adımı bile başkaları vermiş oysa.
Selam ve muhabbetle...
Ütopik bir savrulma gibi... Büyüdükçe başkalaşıyoruz... Çarkın dişlileri arasında sıkışmamak adına düzene uyum sağlıyoruz. Kapının dışında kalan ve içeride yaşayan iki ayrı insan gibi kendimize gittikçe yabancılaşıyoruz. Bu devinim, bu dönüşüm geriye bakınca irkiltiyor insanı.
Ha tabi böyle bir dönüşüm olur mu? Yazan hayal etmiş, okur kendince düşünüyor. Başa dönmek na mümkün... dedim. İster miydim sahi ana rahmine geriye dönmeyi? Bilmiyorum...
Tebrik ederim.
Saygılarımla.
yara terbiyecisi
İmkansızı dillendirmek sadece rahatlatır insanı oysa kaçırdığımız kendi çocukluğumuzun yanında cocukluklarini kaçırdığımız ysvrularımız var...insan devri daim içinde derinleşir...bencesi...selamlar
yara terbiyecisi
meltemecem
yara terbiyecisi
yara terbiyecisi
nargulu
ve iyi yanını örtülüyor
oysa tekrar dirilişine dönse , belki de haklısın iyiyle dönecek..
ikinci bir şans
ya da yaradılış olsa..
yara terbiyecisi
Yaşamak kocaman bir başkalaşım
alaşım
titreşim
nefe al
nefes ver
bi bakmışsın zaten geldiğin yerdesin
oldu mu şimdi otobüs de kaçtı, akbilimiz de yok
en güzeli anne rahminde yaşamak
sımsıcak ve güvenli
... şahane bir deneme, denemeden bilinmiyor yaşamak da ne menem şeydir ha.:)
yara terbiyecisi
Yaşamı beğenmemiş birisin.
Şimdi sana bir fal bakmalıyım...
: Aklında iki yer var. Birincisi herkesin hayali, sadece senin değil. Çok para lâzım. Onu geç.
: Boşuna heyecan yapma, uzun bir yol önünde... Belin kıvrık bir ihtiyar olana kadar yaşayacak gibisin. Kusura bakma ama annen de seni görünce kim bu yaşlı adam diye, hiç kabul etmez.
Şansına küs.
Kalimera.
öl arkadaş öl bari.:)
Dev' im ne güzel yazdın, oh olsun ona.
yara terbiyecisi
Ah mümkün olsa keşe,yeniden doğmak,öldürerek eski beni..
Kendimi düşündüm,
yine ters mi gelirdim acaba?
Kimbilir kaç kez dönmüşüzdür ana rahmine ve kaç kez doğmuşuzdur,öldüğümüzü unutarak.
Reenkarnasyona inanıyorum. Bu içimdeki sıkıntının türlü nedenleri olduğunu.
yara terbiyecisi
glenay
bir anda gece tam uyumamışken bir şey oldu.
Çok çok uzun bir tünelde hızla ilerledim ve bir yere geldim.
Ev gözümün önünde hâlâ duruyor. Tek katlı ama büyükçe bir ev önünde
köşede bir ağaç.Geniş bir girişten sonra içeri girdim. Uzun boylu otuz kırk
yaşlarında bir adam ve genç ve güzel bir kadın. Kucağında iki üç yaşlarında
bir kız çocuğu. Koridordalar. Sanki bunlar ya fransız ya da rus olabilir.
Odanın birinde orta yaşlı bir kadın.. Çok acı çekiyorum. Adamın yanındaki
genç kadın benim. Öyle büyük ki çektiğim acı,édayanamıyorum, geri gitmek istiyorum" diye inliyorum ,ve yatağımdayım tekrar.
Sizce bu nedir?
yara terbiyecisi
glenay
yara terbiyecisi
yara terbiyecisi
deniz-ce
parantez olacaktı:)
yoktum evet
ee ne var ne yok defterde?
gerçi, dedikodular için arkadaşlaı görevlendirmiştim ama tık yok.