İstanbul Surları Saklayamadı Sırlarını Viranlarımın Bağısın
hayrettin taylan
Ya Sonra… Ya giderken, hiç düşünmedin mi bunca şehri, bunca yüzü, bunca ayrılanın, bunca kavuşamayanın yükü nasıl kaldıracak bu seni seven, bu seni yüreğine başkent eden adamı düşünmedin mi ?
-İstanbul surları gibi virane bıraktın beni? Öyle yıkık, öyle tarihi kokan bir kalp bıraktın.Ata yadigarı, tarihi dokusu, kokusu olan bir sevda bıraktın.Çok viran oldu yüreğim.Yedikule zindanlarını kaldır yüreğimden. Her sur, sırrını saklıyor.Viranlarını onarmakla başlamak zorundayım.Eskimez, tarih dokusu olan sevdasın.Bütün büyük aşkların eşkalisin bitmezliğin bundan.
-İçimdeki sen surlarını yıkmak istedim.İstanbul’un surları gibi, yarım kalmışsın bir o kadar viran bırakmışsın.
-Hani bu surlar ne işe yarar ki ? Tinerci barınağı, cinayetlerin, berduşların ocağı …gibi düşünen, gereksiz görenler gibi.Surlar , İstanbul’un tarihi siluetidir, sırrıdır, aşkıdır diyenlerdeniz biz.
-Bana da başka kız mı yok diyenlere de cevabımdır.Viran olsa da gitsen de bu benim sevdam, bu benim yüreğimin yapıtı, bu sevdamın tarihi dokusudur.Başka sur mu yok , başka şehir mi yok, başka dünya mı yok. Vardır elbet.Egomun, bilincimin, bilinçaltımın, içimdeki çocuğun, ruhumun, tutkularımın, beynimin, yüreğimin özel harcıyla yapılmış, muazzam, bir o kadar muammalı sevi ummanımın surlarısın Yazgım.
YORUMLAR
yürek talan olmuş, bir sêvinin ardısıra..
kendi de kabülüne yatmış yazgısının
ve İstanbul..
gizemli hülyaların aktörü
her acının ardında gülümseyen
her mutluluğun önünde gölge gibi saran
bütünlüyorsun kalemin yâr(as)ını
köprülerinin altını, berduş yoldaşı yapıyorsun
hisârlarının şâhlanan yüzünde, gönüllere kalkan oluyorsun
kız kulesinin , kavuşmayan aşkına, su damlatıyorsun
ılıkça göz bebeklerinden, hayata soyunuyorsun şair.
çok güzeldi..
sevgi ve selamlarımla!