- 589 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
12 EYLÜL SONRASINDA CEZAEVİ GÜNLERİ (7)
Bu bölümü okuyanlar; bu kadarı da olmaz ki, 7. bölüme kırmızı noktalı ibareler eklemişsin, öykücü yönüyle hayal kurmakta aşırı gitmişsin, resmen sallamışsın diyebilirler.
Fakat söylediklerimde ve yazdıklarımda, aradan geçen zamanın fazlalığı dikkate alınırsa eksik çoktur, fazlalık yoktur.
12 Eylül harekatının sıcak günleri nispeten azalmıştı, tutuklamalar tamamlanmış, tutukluların yakınlarıyla açık görüş yapacağı duyurulmuştu.
Görüşün başlayacağı gün, yakınları bizim cezaevinde tutuklu bulunanların ziyaretçileri, Merzifon’daki 5. Ana Jet üs Komutanlığı nizamiyesine kendi imkanlarıyla gelmişlerdi, nizamiyeden girince sağ taraftaki sivil araçların bırakıldığı otoparka sıralanmışlardı.
Bahsettiğim alan, bizim Muhafız bölük binasının tam karşısında olduğundan, biz, gelenleri oturduğumuz yerden izleyebiliyorduk.
Gelenlerin isimleri, geliş sırasına göre bizim arkadaşlar tarafından bir deftere kaydediliyordu.
Görüş, cezaevinin fiziki şartlarının yetersizliğinden açık görüş olacağından, ziyaretçilerin çantalarına bakıldığında, pikniğe gider gibi geldikleri yanlarında getirdikleri erzak, yemekten belliydi.
15 günlük küçük bir arayı saymazsak,ilk günden itibaren cezaevinde görev yaptığımdan, tutukluların tamamını ismen ve siyasi görüşleri açısından tanıma imkanım olmuştu.
Bu özelliğim nedeniyle de her zaman olduğu gibi, o gün de, gelen ziyaretçilerle ilgilenme görevi bana ve benim seçtiğim bir kaç arkadaşa verilmişti.
Ziyaretin başlama saatinde, askeri servis otobüslerinden bir tanesi sırada bekleyen sivillerin yanına yanaştı, kapılar açıldı, biz isim sırasına göre ziyaretçileri araca bindirmeye başladık.
Araca binenler ismen biliniyor olsa da ben kaçının kadın, kaçının erkek ve kaçının da çocuk olduğuna dikkat ediyor, ayrı bir kağıda not alıyordum.
Dolunca, en son benim bindiğim araç hareket etti, 2-3 dakikalık yolu kat etti, bizim cezaevinin önüne park etti.
Cezaevi nizamiyesinin derrme-çatma kapısı önünde aracın kapıları açıldı, ziyaretçiler birer birer araçtan inerek sevdiklerinin ıkılı olduğu cezaevi bahçesine adım atmaya başladılar.
İşte o anda tam bir curcuna koptu.
Tutuklulardan tamamına yakınının aylardan beri göremediği yakınları imkan bulunca bir sarıldılar ki o kadar olur.
Terörist de olsa can almış da olsa, sevdiği insana toz kondurmaktan imtina eden tutuklu yakınları imkan bulduklarında sevdikleri, aylardan beri hasret kaldıkları tutuklularla sarmaş dolaş olmuşlardı.
Hele babalarına sarılarak ağlayan küçük çocukların gözlerinden akan yaşlar, en katı kalpli insanın yüreğine fazlasıyla yumuşatacak kadar duygusaldı.
Bir çocuğun babasına sarılarak, seni çok özledim. Eve ne zaman geleceksin deyişine, babasının, en kısa zamanda yavrum diyerek cevap vermesi bizim de yüreğimizi sızlatıyordu.
Ziyaretçiler tutuklularla görüştüler, yediler, içtiler, görüş bittiğini bildirdiğimizde de istemeye istemeye sevdiklerinden ayrıldılar, kendilerini almaya gelen askeri araca doluştular.
Gelişte olduğu gibi, gidişte de ben elimdeki listedyi özenle takip ediyordum, araca istenmeyen birinin binmesine engel olmak içinde gözlerimi 4 açmış, teyakkuzda bekliyordum.
Biz ziyaretçileri sayarak kontrol ederken, gardiyan arkadaşlarda tutukluları sıraya sokmuş sayım yapıyorlardı.
Tutuklu sayısı tam çıkınca askeri araç hareket etti, ziyareti bitenleri nizamiyeye bıraktı, yeni kafileyi aldı, cezaevine götürdü ve bu işlem gün boyunca devam etti.
Burada işin can alıcı kısmına geliyorum.
Aradan 30 seneden fazla zaman geçti, kaçıncı görüş olduğunu şimdi tam hatırlayamıyorum.
Ama gözlerimle şahit olduğum ve gelişimini engelledim sıradışı bir olayı ömrüm boyunca unutamayacağım.
Tutuklulardan 50 yaşlarında gözüken, kel kafalı, zayıf yapılı biri 2 eşliydi.
Resmi nikahlı olduğunu öğrendiğimiz eşin biri kapalı giyimliyken, diğeri biraz dekolteli ve aşırı makyajlıydı.
Bir görüşte biri, bir başka görüşte de diğeri geliyordu.
Aşırı makyajlı eşin ziyaretindeydi.
Cezaevi etrafındaki nöbetçilerden biri eliyle işaret ederek beni yanına çağırdı.
Nöbetçi er uzaktan bile çok heyecanlı görünüyordu.
Nöbetçinin yanına gittim, ne olduğunu sordum.
Nöbetçi er bana öyle bir söz söyledi ki kulaklarıma inanamadım.
Senin mahkumlardan biri bir hatunu sapa bir noktaya çekmiş, çözgü bağlamaya çalışıyor.
İster engel ol, ister bırak deyince, durumdan vazife çıkardım, nöbetçinin söylediği mıntıkaya yürüdüm.
Evet nöbetçinin verdiği alarm doğruydu.
Bizim cezaevinde bulunduğundan eşine uzak kalarak abazalaşan tutuklulardan biri, eşini cezaevinin uzak duvarına götürmüştü.
Eşler karşılıklı oturmuşlar, kucak kucağa pozisyonda idiler.
Bacaklarını birbirlerine uzatmışlar, ters V görünümü almışlardı.
Her ne kadar kucaklarına bir ceket atmış da olsalar, adamın kürek çeker gibi hareket etmesinden eylemin ciddiyeti ve niteliği çok açıktı.
Vaziyeti görünce önce bir öksürdüm, eyleme son vermesi gerektiğini hatırlarsam da kime söylüyordum.
Adam bir yandan kürek çekiyordu, bir yandan da bana eliyle git başımdan der gibi hareket yapıyordu.
Adamın yaptığı terbiyesizlik aşikarkren bir de beni başından savmak istemesi canımı sıkmıştı.
Vaaaayy dedim, benim nöbetimde vukuat haaa.
Yok efendi, biz burada pezevenk başı değiliz.
Derhal bu işe son vereceksin dedim ve son verdirdim.
Nöbet bekleyen erin gözü önünde cinsel ilişkiye girmekten çekinmeyen kadın ve erkek, benim uyarımla ilişkiye son verse de yüzlerinin kızarmayışı son derece düşündürücüydü.
Görev bitiminde durumu üstlerime rapor ettim ve adamın gerekli uyarıyı almasını sağladım.
Komutanımız, adama, iş bitireceksen suç işlemeyecektin, evinde her gece kürek çekecektin
Madem suç işledin, cezaevine düştün; buradaki kurallara uyacaksın demesi ve bir süreliğine zevk sahibi adama görüş yasağı uygulaması unutulmayacak bir anıydı.
Aynı konuda ve aynı eşin bir başka gün ve başka mahalde ve ne enteresandır ki bir başka kişiyle cinsel ilişki esnasında yakalanması da bir başka ilginçlikti.
Benim gözümle görmediğim ve fakat bizim bölükten bir erin görerek durumu bölük komutanımıza aktarmasıyla uygunsuz durumda yakalattığı çiftin yaptığı densizlik o kadar sıradışıydı ki kısa zamanda 5. üsde duymayan kalmamıştı.
Açık görüşler hafta sonları olmasına rağmen, bahse konu hatun kişi masayi günü falan demeden sık sık üsse gelir olmuştu.
Üs nizamiyesi bize çok yakın olduğundan ve nizamiye nöbeti de bizim bölük erleri tarafından tutulduğundan, bizim gelenleri görme ihtimalimiz çok yüksek olsa da kadının ziyaretlerina anlam veremiyorduk.
Kadın her gelişinde Oto taburunda görevli Astsubay Çavuş rütbesinde olan biri tarafından karşılanıyordu ve nizamiyen girişinin sol tarafındaki 2 katlı, sarı boyalı, Nöbetçi Amirliği olarak kullanılan ahşap binanın 2. katına çıkarılıyordu.
İlk katında benim de bir ara Hava Polis olarak görev yaptığım Polis Komutanlığı odası ve bitişiğinde ziyaretçi odası bulunan ahşap binanın 2. katının bir bölümü, Nöbetçi Amirliği olarak kullanılsa da, bir bölümünde de cezaevine dönüştürülen tutukevinin devre dışı kalmasıyla disiplin cezası almış subay ve astsubayların kaldığı yataklı odalar vardı.
Otocu Astsubay, Hanım arkadaşını odaya sokmuş, o esnada binadaki çay ocağında görevli arkadaş, durumdan işkillenip kendilerini izlemeye başlamış.
Takip edildiğini anlayan Astsubay rütbesini ortaya koyarak arkadaşı paylayınca da olanlar olmuş!
Bir kaç dakika kendi işiyle ilgilenen arkadaş, odadan gelen garip sesi merak etmiş, anahtar deliğinden içeriyi gözlemeye başlamış ki bir de ne görsün?
Astsubay ve partneri anadan üryan yatakta alt alta, üst este güreşmiyorlar mı, birbirlerine elense çekip, tuşa getirmeye çalışmıyorlar mı?
Durumun vahametini gören arkadaşımız,az önce yediği paparanın da canını yakmasıyla bir koşuda bizim bölük komutanımızın odasına koşmuş,anormal durumu ihbar etmiş.
Bölük komutanımız her ne kadar önce arkadaşımıza inanmasa da, koruması kendi umdesinde olan bir binada böylesine büyük vukuat işlenmesinden duyduğu endişeyle sözü edilen odaya çıkmış, kapıyı çalma nezaketini bile göstermeden paldır- küldür odaya dalmış, çılgın aşıkları uygunsuz durumda suç üstü yakalamış.
Güreş sporuna meraklı kadını bir daha bizim üssün civarında bile göremedik.
Astsubay ise işlediği büyük vukuat nedeniyle disiplin cezası aldı ve ne garip bir tecillidir ki cezasını da suç üstü yakalandığı zevk odasında çekti.
Alemci Astsubay cezasını çektikten sonra kendisini yakalayarak mağdur ! olmasına sebep olanları unutmadı.
Yüzbaşımıza diş batıramayınca da, intikamını Muhafız bölük erlerinden çıkarmaktan da kaçınmadı.
Nöbetçi olduğu günlerde de işini gücünü bıraktı, sanki kendi bölüğündeki erler dört dörtlükmüş gibi, askerliği savsaklayan Muhafız bölük erlerinin peşine düştü, en ufak bir olumsuzluk gördüğü erleri kıyasıya dövmekten çekinmedi.
Filler tepişiyordu, çimler eziliyordu.
Madem askerdik, insafsızların insafına terk edilmiştik, bizlere reva görülen haksızlığa bile karşı koyamayacak konumdaydık..
’’Gel tezkere gel’’ diye gün saymaktan başka elimizden bir şey gelmiyordu...
(Devamı var)
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.