- 837 Okunma
- 7 Yorum
- 0 Beğeni
Karanfilli Çay 1. Bölüm
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Evet sevgili başucu kitabım. Nerede kalmıştık? Kız oğlanı sevmişti de oğlanın başka bir sevgilisi olduğunu mu öğrenmişti? Yok canım o dün geceydi. Biz şimdi oğlanın da kızı sevdiğini anladığı bölümdeyiz. Bak ayraç bile koymuşum sayfaya.
Kısık ışıkta kitap okumayı seviyorum iyiki. Yoksa o mu uyanır bu mu bir şey der diye devinip duracaktım şimdi. Aslında kendi odamda ve yalnız olduğuma göre, kimseyi ilgilendirmemeliydi kitap okurken kullandığım ışığın ne kadar yoğun olduğu. Ama olur mu? Çocukluğumdan beri hayatımın hep sahipleri vardı. Giydiğim elbiselerden yürüdüğüm yolun çamuruna, attığım adımdan gözlerime çektiğim sürmeye kadar her şeyimin bir yaptıranı ettireni vardı.
Gözlerim dedim de, ne diye torba torba oldu bunların altları? Yaşlanma etkileri mi ki bunlar? Artık sayamayacağım kadar fazla beyaz saçım varken yaşlanma etkilerinden söz etmem ne kadar da manasız.
Offf yine o yatak gıcırtısı. Neyse ki en üst katta oturuyorum. Ya bu gıcırtıya tepemdeyken katlanmam gerekseydi? Her gece nasıl bulabiliyor insanlar böylesi bir enerjiyi? Hem sevişmek için ille de geceleri mi tercih etmek gerekir? Hani çoluk çocuk okuldayken, herkes televizyondaki kadın programlarına dalmışken gıcırdasa bu yatak, kimsenin ilgisini çekmeyecek.
Sahi kızlarım da duyuyorlar mıdır bu gıcırtıları ki? Duyup da kendilerince manalar türetiyorlar mıdır olan bitene dahil? Acaba kendilerini keşfetmeye başladı mı benim kızlarım? Ben hala neden konuşamıyorum onlarla bu konuda?
Haklısın sana geri dönmeliyim başucu kitabım. Kafamın içinde onca uğultu varken yazılanları anlamlandırmakta güçlük çekebileceğimi biliyorum ama, olsun. Olmazsa bir şeyler içeyim ben. Hem o zamana dek şu yatak gıcırtıları ve iniltiler de sona ererler.
Çayı sade içemiyorum. İçine ille de bir şeyler karıştırmam gerekli. Kekik, limon, ama favorim karanfil. Hem hoş kokuyor, hem de karanfil tanelerini süzgeçten geçirmeden bardağa bıraktığım için dişlerimin arasında onları çiğneyebiliyorum. Acımsı ve uyuşturan bir tat bırakıyor karanfil taneleri. Sigara içmeme de engel oluyorlar.
Geçen akşam üstü şu anda yatak gıcırtılarından anladığım kadarıyla şehvet dolu bir sevişmenin sonuna erişmek üzere olan kadını eve davet ettim. Konuyu yatak gıcırtılarına getirecektim ki, başka bir komşu daha uğrayıverdi. Belki o da bu konuda konuşmak isterdi. Yatak gıcırtılarından bıkmışlığını dile getirmekten mutluluk bile duyardı belki.
Ama biz her zamanki gibi basenlerimizden, kocalarımızın gündelik hallerinden, çocuklarımızdan konuştuk. Albümlerime baktık birlikte. Her gece sevişmelerinin neredeyse en mahrem anlarını bizlerle bölüşen bir kadının şimdi benim yıllar önceki halime bakıp neler düşündüğünü merak ediyorum. Bizim yatağın neden hiç gıcırdamadığını merak ediyor olmalı. Aslında uzun zamandır kocamla ayrı odalarda uyuduğumuzu duysa nasıl da bahtiyar olurdu? Apartmanımızın sevişmeyi becerebilen tek kadını olmanın gururuyla hepimize tepeden bakardı mutlaka.
Alımı çalımı da bulunmayan böylesi bir kadının her gece kocasıyla sevişebilmesinin nedeni ne olabilirdi sahi? Adam doymak bilmez bir seviciydi belki. Belki de sadece aşklarıydı onlara bunu yaptıran. Apartmanımızın sevişemeyen biz bahtsız kadınlarının o kadını kıskanmamız da bundandı demek. Bak şu karanfilli çayın ettiğine sen. Aklımı açıverdi...
YORUMLAR
Birbirine aşık insanlara hep imrenmişimdir. Ellerini birbirine kilitlemiş, birbirlerinin gözlerinin içine bakan mutlu çiftler.Aşkın kendisi zaten güzel şey. Yalnız TV'deki yarışmalardaki çiftlerin "aşkım" sözlerinden de gına geldi bana. Antipatik bir laf oldu bana çok kullanıla kulanıla bu sözcük.Sözü bayağı uzattım afedersiniz.Sonuç olarak söyleyeyim insanlar birbirine sevsin, saysın ve yataklar gıcırdasın.Selamlar...
Hakikaten güne gelmesi, iyi olmuş ve şiirlerden çok yazıları okurum tabi zaman buldukça.
Baştan söylemeliyim, öykü çok zarif kelimlerle örülü, özgün, farklı bir çalışmaydı bu da gösteriyor ki hayatı iyi aanaliz etmiş ve gözlemlemiş bir ustanın sayfasında öykü sofrasındayız,
günümüzde herkes şiir yazabilir(tabi deyim yerindeyse şairler) tabi bu kötü şairler kategorisinde ben de varım, fakat herkes yazın(öykü, hikeye, deneme vb.) yazamaz diye düşünüyorum. Çünkü herkesin 'vakit dardır'ları ve bahaneleri çoktur veya haklı olarak uzay çağında olmamızdan dolayı jet hızıyla yaşamaktayız.
Yazarın dil şöylesisi harikaydı; sade, duru ve günlük güncelerden derlemelerdi, ki çok başarılı bir anlatım aksiyonu içinde olup kendini okuttu.
Başarının devamı temeni ederken yüreği kutluyor ve teşekkür ediyorum
Selametle kalın efendim
Fırat Avcı
Malzemeden çalına çalına binalar bu hale gelmiş demek ki...bazıları abartıp iç duvarlara kağıt kullanmaya başlamış sanırım...
Ben kimseleri duymam kendi sesimizden.Hatta komşularım sesimiz geliyorsa kusura bakmayın çocuklar şöyle böyle derler ama inanın hiç duymam.
Şiir yazdığım anların dışında. sinek uçsa yapraklarını koparasım gelir ayrı konu olsa da .yine de duymam başka bir komşunun sesini kaldı ki mahremi konusunda böylesi düşünce üretebilecek kadar ...
Zaten radyo eve girdiğim andan itibaren açılır mutfakta, holde...her yerde
Özel hayatların müstehcenliği diye de birşeyin kalmadığı çağlara kalmışız.yazık.
farklı bir içeriği vardı ...kutlarım.