- 433 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Ager Ve Bükin'in Maceraları (Giriş)
Bundan yılar yıllar önceydi, öyleki o günlerden günümüze pek bir şey kaldığı söylenemez. Tabi tarih ve eski masal kitaplarının satır aralarında geçen peri ve cin masallarını saymazsak. İşte bizim hikayemizde böylesi unutulmuş bir zamanda geçiyor. Şöylede diyilebilir; evvel zaman içerisinde kalbur saman içerisinde ...
Hikayemizin kahramanının adı ise Ager, aslında Ager ismini pek hoş karşılamasada uzun ömürlü olması sebebiyle ismini yıllar önce benimsemişti bile. Uzun yıllar diyorum çünkü bu hikayedeki cinler çok uzun yıllar yaşayabiliyorlar ve eğer ömürlerinin sonuna kadar ağlamazlarsa ölümsüz dahi olabiliyorlar. Neyse biz biraz daha Ager’i anlatalım; Ager fiziksel olarak tüm masallardaki gibi kısa, aslında cüce mi desek, sanırım cüce demek daha doğru bir tanım olur, kulakları ise peri masallarında anlatılanların aksine sivri ve uzun değil, aksine küçücük ve sanırım bu yüzden birçok kelimeyi benzer kelimelerle karıştırdığı da olur. Yoksa yaşlılık mı desek daha doğru olur varın onada siz karar verin. Ager tüm cinler de olduğu gibi keskinmi keskin gözlere sahip, hafif göbekli ama son derece hızlı ve atletik yapıdadır. Yüzü kilolu olmamasına rağmen biraz topluca ama çok sevimlidir. Ha bu arada Ager giyimine son derece önem veren bir cindir ve tüm genç cinler gibi oyuna ve şakalara bayılır.
Ager’i anlatmaya bolca vaktimiz olacağı için sizlere biraz da onun yaşadığı büyülü ve hiç bir insan oğlunun bulamayacağı cin şehrinden bahsedeyim. Kadim cin ataları oraya Yura demişler ve bizim için bile eski olan bu diyarın adı bizlere kadar aynen kalmayı başarmıştır. Yura bir dağın hemen ön kısmına oyulmuş bir şehirdir. Şehir dediysek günümüzdeki gibi betonarme evler yok tabiki, tamamı ağaçlardan oluşan ve oymacılıkla yapılmış muhteşem evler. Şunuda hemen hatırlatalım cinler uzun ömürlüdürler fakat bir şeyi yapmaları onların ölmelerine sebep olurdu; yaşayan bir ağacı kesmek. Bu yüzden Yuradaki tüm ağaç evler kurumuş ağaçlardan yapılmıştı. Yurayı bizim dünyamızdan farklı kılan bir çok durum vardı, öyleki o diyarın bitkileri sanki efsunluymuşçasına özellikle geceleri gün ışığı saçarlardı, işte bu yuzden olsa gerek Ager Yurada geceleri gezmeye bayılırdı. Nasıl bayılmasınki zaten konuşan ağaçlar sadece geceleri uyanırdı ve ayrıca yürüyen papatyalar yine geceleri yer değiştirirlerdi. Yuranın hayvanları da bitkileri kadar ilginç ve merak uyandıran cinstendi. Yani tavşanların şarkı söylediğini ve uçan yunusların olduğunu görseydiniz eminim sizlerde heyecana kapılırdınız.
Yurada hayat çok güzel geçmezdi tabiki günümüzde olduğu gibi orada da zenginler ve geçimini binbir emekle sağlayanlar vardı. Cinler de bizler gibi okullara giderlerdi fakat onların okullarında bizimkiler gibi dersler yoktu, onlar daha çok büyü ve sihir üzerine eğitim alırlardı. İşte bizim Ager de bu büyü okullarından en meşhuru olan Olsarda eğitim alıyordu.
Olsar bilinen tüm zamanların en iyi sihir ve büyü okuluydu, anlatılanlara göre sırf orada eğitim almak için birçok başka diyardan canlılar gelirdi. Tabi cin diyarı büyük bir efsunla gizlendiği için orayı sadece diğer cin diyarlarından gelinebilirdi. Aslında cin diyarına girmenin çokta zor olmayan bir yolu daha var ama bunu hikayenin ilerleyen bölümünde anlatacağız.
Ager büyü okulundaki eğitiminin son aşamasına gelmişti. Son sınav için herkesin mutlaka gitmesi gereken ama yolculuğu çok zor ve ilginç olan bir yer olan Ay’a yolculuk etmesi gerekiyordu. Olsardan mezun olupta en son Ay’a gitmeyi başaran cin birkaç asır önce bunu başarmıştı. Aslında cin diyarında bu yönde bir beklentide pek kalmamıştı. Ama kahramanımız gizemi seven biri olduğu için Ay’a gitmenin bir yolunu bulmaya çalışacaktır.
Sizlere bir de sihirli sopa Toykayı anlatmak gerek. Olsardan mezun olupta Ay’a gitmeyi başaran Basagar’da bu sopanın çok yardımını görmüştü. Söylentiler oki bu sopa Olsarda bir yerlerde gizliydi. Toyka sahibinin gücüyle güç bulan, sahibinin hisleriyle efsununun gücü artan bilinen tüm sihirli sopalardan daha güçlü büyü gücüne sahiptir. Ayrıca Toyka cin diyarının en kadim ağacı olan Mabet Ağacının köklerinden yapılmıştır.
Cin diyarına ve orada yaşananlara ve tabiki yaşanacak olanlara biraz ara verip sizlerle Ay diyarında bulunan ve uyuyan çocukların gittiği bir oyun parkından bahsetmek istiyorum. Bu oyun parkına gitmek için çok fazla şeye gerek yok, çocuk olmak ve uyuyor olmak yetiyor, tabiki bu parka annelerini üzmeyen çocuklar daha kolay gidiyor olabilir ama yine de tüm çocuklar rayı mutlaka ziyaret eder.
Aydaki oyun parkına gitmenin birkaç yolu var ama ben sizeşimdilik bir yolunu söyleyeceğim ki zaten en güzel ve en eğlenceli yol budur. Aya gitmek için ay ışığına ve ayın denizde bıraktığı yansımaya ihtiyaç vardır, bir süre denize ve yakamoza bakan her çocuk aya giden gizli geçidi görebilir. Tabi oraya gitmenin en kolay yolu uykuda olandır.
İşte hikayemizin bir diğer kahramanı da aydaki bu oyun parkında fazlasıyla eğlenen ve hatta eğlenmekten de fazlasını yapıp aydan aşağı dünyaya düşmeyi başaran Bükindi. Bükin eğlenmeyi çok seven, meraklımı meraklı, yaramazmı yaramaz bir kızdı. Tüm çocuklar gibi oda uykusunda Aydaki bu büyülü ve görenlerin ağzını açıkta bırakan oyun parkına gelir, güneş doğmadan önce de dönerdi. Çocukların güneş doğmadan önce buradan gitmesi gerekirdi yoksa aya giden sihirli deniz yolu kapanır ve ertesi gün ay çıkana kadar da açılmazdı.
Aydaki oyun parkı çok eğlenceli bir yer, sizlere orayı anlatmak, orayı göreceğinizde alacağınız hazın yanında hiç kalır ama yinede en güzel yol sanırım bu. Ayın bu bilinmeyen yüzün de adı Basagar olan bir büyücü tarafından idare edilirdi.
Devam Edecek ...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.