- 1155 Okunma
- 5 Yorum
- 1 Beğeni
Uyan dede!
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Çocuk yüzünde ayrılığın hüznü okunuyordu. Gözlerinde bulanık bir resim, sözlerinde anlam dolu onca anlamsız cümle. Birbirinden apayrı, noktasız, virgülsüz; hıçkırıklarla kesik kesik yükselen ağlama nöbetleri.
Otobüsün camları karanlığın çökmesiyle kararıyor, kucağında oturduğu dedesinin sakalları yüzüne batıyordu. Şu yaşlılar da ne uykuculardı, uyudular mı uyanmak bilmezler...
-Uyan dede, uyan! Babaanneme gidelim. Gitmek istemiyorum ben o yere. Hem ben babaannemi çok özledim.
Uyann! Bak akşam oldu, herkes uyuyor.Hem tamam alma bana o şekerden, o kurdelayı da istemiyorum. Geri dönelim, n’olur!
Karşıdaki dağlar niye yürüyor dede?
Dede, uyan!
Yolculuğun henüz başında, ortasında ya da bilinmeyen bir zaman hatırlanması güç bir saat diliminde, hangi yıldı, hangi mevsideydik, hatırlamıyorum ki.
Kalabalık bir mola yerinde ;
"O ayıcığı almazsan, o otobüse binmem ben."diye direnen bir kız çocuğuydum galiba. Ön dişlerinden biri olmayan özensiz kesilmiş kısa saçlarıyla, inatçı ve galiba biraz da huysuz.
O direnişim bile yetmedi senin güçlü iradeni kandırmaya. Sahi dede, bana o ayıcık yerine aldığın o küçük gelin ile damadın el ele tutuştuğu oyuncak daha güzeldi.
Hem daha küçüktü, gittiğim her yere götürüyordum.
"Bu yollar bitmiyor, dede."
Bitmiyordu, hiçbir yol bu kadar kolay bitmiyor, bu kadar çabuk gidilmiyordu. Kucağında geçirdiğim o uykusuz ,ağlamaklı yolculuk gibi çocuksu değil hiçbir şey. Hiçbir gözyaşı o mola yerindeki gibi masum ve bir oyuncakla durdurulacak gibi değil.
Sahi, bu öykünün devamı nasıldı?
Sen hatırlarsın dede, nereye götürüyordun beni?
O oyuncak hala bende,
ben kocaman bir kız oldum,
otobüsler hala aynı,
ne zaman bir yolculuk yapsam dağlar yürüyor,
otobüstekilerin umrunda değilim ben.
ağlasam, ilk mola yerinde beğendiğim bebeği almanı istesem;
duyar mısın beni ,dede?
Bak, bütün yolculuklar aynı,
bütün dinlenme tesislerinde bu öyküyle canlanıyorsun karşımda.
Bu öyküde küçük bir kız çocuğu ağlıyor;
susturuyorsun onu.
Uyuma dede, uyan!
o küçük kızın öyküsü yarım,
o küçük kızın oyuncağı kayıp.
O küçük kalbin dünyası aydınlık değil yokluğunda.
Anlat dede, yeni bir öykü anlat;
ceplerinde şekerlerle gel yine,
bana kağıt para verme hem,
demir paralar daha çok...
Yarım kalmış bir öyküm var, hangi zaman hangi mevsime ait, hatırlamıyorum. Bunu tamamlayacak tek kişi sensin.
Hem bak, yine o otobüsle gidelim neresi olursa olsun,
bana istediğin oyuncağı al,
hem sakalların da batsın seni öperken.
Uyursan da kızmam ben, uyu yine.
Dağlar da yürüsün biz otobüsteyken.
Söz hırçınlık yapıp, seni uyandırmayacağım.
Ama şimdi uyan dede!
Uyan!
"Yaşarken son bir kez göremeden kaybettiğim için kendime defalarca kez kızmaktan öte bir yerlerde ölümsüz kıldım seni...)
Nuray Kaçan- Hatırlanmayan Öyküler’den.
YORUMLAR
"O küçük kızın öyküsü yarım, oyuncağı kayıp"
Çok içten, çok duyguluydu.
İçimizde eskilere dair yarım kalan öyküler hep bir yerlerde tamamalanmayı bekliyor
Kutluyorum güne düşen yazınızı.
Selam ve Saygılarımla,
Sihirli Kalem
Hepimizin aslında kayıp bir oyuncağı yok mu, çoğu kez aklımıza gelip şöyle bir geçmişe götüren.
Sevgiyle, nice paylaşımlara...
Kıpkırmızı
Selamlarımla,
sevgili dost
uzun zamandır ağlamamıştım; kim demiş erkekler ağlamaz diye
okuyunca dedemi düşündüm
ak sakallarının kokusu nur yüzü ve dupduru sevgisini...
geçenlerde yolculuk yaptığım yaşlı bir amca da ağlatmıştı beni " keşke şu tv ve elektrikler olmasaydı; ancak elektrikelr yokken torunlarım çocuklarım yanıma oturuyor" derken öyle üzüldüm ki...
ne olurdu yaşarken değerlerini bilseydik..onlar birer sevgi ve bilgi hazinesi.
aslında söylenecek çok şey var
susmak istiyorum gölge yapmadan...
kutlarım bu güzel hayat dersini
ben dersimi aldım
teşekkürler bu hazzı yaşattığınız için..
Sihirli Kalem
Ben de yazarken ağlamıştım. Kalemimden nasıl döküldü,ortaya nasıl bir şey çıktı inanın okuyunca anladım. Yine ağladım, yine ağladım.
Hayatımızda aslında bir yerlerde yarım kalmış öykülerimiz, vurucu bir cümle gibi güzel şeylerin timsali olmuş ne zaman hatırlasak; dökülüyor gözlerimizden.
Ne zaman bir otobüs yolculuğu yapsam yan koltuklarda oturan yaşlı dede ile kucağında bir çocuk arıyor gözlerim...
Hayatın yaşattıkları, öğrettikleri aslında birebir yaşadıklarımızdan, tanık olduklarımızdan ibaret.
Nice paylaşımlara...
sevgiyle.
Ne babamın babasını,ne de annemin babasını bildim...Her ikisi de benden önce terketmişler dünyayı...Baba anneme yetiştim sadece...Uzun yaşadı...Üzerimde emeği çoktur...Dedemi sorardım bazen...Hüzünlenip dalardı uzaklara...Çakır gözlerinde yaşlar dökülürdü...Anlatırdı bir masalın,ya da ne bileyim işte bir öykünün içine katarak dedemi...İçine çokca sevgisini ve özlemini katarak elbet...Masal ustasıydı ebem...Eski dedeler ve ebelerimiz hep öyleydi...Şimdilerde çok az kaldılar...
Dedem küçükken çiçek hastalığını zorlu geçirmiş...Yüzlerinde derin çukurlar kalmış...Çopur Ahmet derlermiş O'na...Bu yazdıklarınızı okuyunca yüzünü hiç görmediğim ama ebemin anlatımlarıyla gözlerimde canlandırdığım hali geldi aklıma...Saygı ve şükranla andım her ikisini de...
sevgi ve saygılarımla...
Sihirli Kalem
Diyorum ki keşke aklımızda yarım kalmasa öykülerimiz. Dedemin ak sakallarının bürüdüğü o sıcacık gülümsemesiyle yüzünü anımsayabilsem...Onları bir ömür hak ettikleri öykülerle yaşatabilsek.
Gelin dedelerimize ,o temiz yüzlü, temiz kalpli değerlerimize atfedelim bu öyküyü.
Nice paylaşımlarda buluşmak dileğiyle...
Sevgiyle.
Sihirli Kalem
Nice paylaşımlarda buluşmak ümidiyle...
Sevgiyle...
Sihirli Kalem
Önemli olan bundan sonra onlara olan sevgimizi böyle ölümsüz kılmak ve anmak aklımızdaki en güzel resimlerle.
Okuyan, hisseden yüreğinize sağlık...
Sevgiyle kalın...