- 547 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
dedikoducu gençlik
DEDİKODUCU GENÇLİK
Yazıma önce okulunda başarılı olan, sonrasında dershanesinde öğretmenlerini ciddiye alan, en sonra okulunun ve dershanesinin sosyal çalışmalarına katılarak hem okulda hem de sosyal hayatta başarılı olan, bunu yaparken asla dedikoduya bulaşmayan kendinden yaşça ve bilgice büyük insanlardan faydalanmaya bakan lise ve Üniversite gençliğini candan tebrik ediyorum.
Bunun yanında okulunda “geçer not” aldığı halde sosyal çalışmalarda vurdumduymaz, mesleğe giriş sınavlarını ciddiye almayan, bu sınavları ciddiye almasını söyleyen, onlara yardımcı olacağını anlatanlara kulak verecek yerde onlarla alay eden , dedikodusunu yapan bu gençleri son zamanlarda gördükçe onların düştükleri trajikomik durumları kaygı endişe ile izlemekteyim.
Çevresindeki insanlardan ve olaylardan ders çıkaracak yerde her olay ve insanın davranış ve tutumlarına cinsellik yorumları katmaya çalışan,, bunların dedikodusunu yapan ve bunu da normalmiş gibi algılayan ve böyle yansıtan gençlere acıyarak bakıyorum.
Bu gençlerin aynı zamanda çoğunun öğretmen olacak olması benim endişelerimi artırmakta. Kendilerini sürekli eğiterek geliştirmelerini söyleyen büyüklerine kulak asmadan davranışlarına cinsellikle alakalı yorumlar getirmesi bence psikolojisi çok kötü gençleri göstermekte. Bunlara kızsam kızamam . Kızmak bir işe yaramaz ki? Çünkü onların amacı da “ Biz şaka yapıyoruz” savunmaları altında çok zaman bizi öfkelendirmek galiba. Bizi öfkelendirmek ile ellerine ne geçecekse. Ben bu durumlarda hemen öyle saçma düşünen insanlar ile ilişkimi kesmeye bakarım. Belki bir çözüm değil ama .Başka çare de bulamam.
Hayata ve olaylara olumsuz açıdan bakmak, her iyilik eden insanın bu davranışının arkasında bir maddi çıkar olduğunu düşünmek, ya da cinsellikle alakalı yorumlar getirerek bunu çevreye yaymak, eğlenmek ancak hastalıklı kişiliklerin yapacağı bir davranıştır.
Gelişim bir ömür boyu sürecek bir süreç benim için. Gelişimimize katkı sağlayacak kitaplar okumak , gelişimimize katkı sağlayacak konferanslara gitmek, Gelişimimize katkı sağlayacak dergiler okumak ve uygulama imkanı olanları uygulamak bana büyük zevk vermekte her zaman. Tabii ki gençlerin hepsinin aynen benim gibi atak olmasını ,benim gibi ilgili olmasını beklemek hakkım yok ama gençlerin her şeye olumsuz yorum getirmesi onların ilerde iş yaşamlarındaki verimli olma, başarılı olma durumlarını olumsuz etkileyeceğini bildiğimden üzülmekteyim tabii ki. “Ben bu vatanın sorumlu vatandaşıyım” diyen insan da “Boş verelim” demeden geleceğin büyüklerinin bu tutumlarını gücümüz oranında olumlu hale getirmeye çaba harcamalıyız.
Eli kalem tutan, gelişen, seven, sevilen ve söz söylemesini bilen gençler yerine durmadan dedikodu yapan, gelişen insanlara kulplar takmaya bakan , onları anlamak yerine olumsuz yorumlar takınarak eğlenmek günü kurtarmak gençleri görmek “ ben bu ülkenin sorumlu ve bu ülkeyi seven insanım” diyen insana hiç olmazsa üzüntü vermeli.
Gelişmiş insan ile alay etmek, onunla kafa bulmak sonradan da ortaya çıkarak “ ben onu sevdiğim için biraz takılayım dedim” diyerek işi sulandırmak hangi sağlam kişilikli gencin işi olabilir sizce?
Dedikodudan bugüne kadar kazançlı çıkanı görmedim ama , bir hiç yüzünden asılsız dedikodular yüzünden işlenen cinayetler, yıkılan yuvalar, sona eren dostluklar ve kırılan kalpler gördüm. Dedikodular yüzünden ben de çok dostluklar noktaladım. Dostluklar kolay kolay noktalanmaz ama güvenilen dostlar işi dedikoduya döker ve bunda da ısrar ederlerse dostluk falan da kalmaz ortada değil mi?
İnsanın konuşmayı sevmesi gerçekten güzel ama konuşurken dedikodu yapmak yerine faydalı şeyler konuşmalı. Tabii ki konuşmak için insanın konuşacak lafı, anlatacak bilgisi olmalı. konuşmayı seven ama bilgisi de sağlam olmayan insanlar da işte çevresinden duydukları boş lafları , dedikoduları, iftiraları da başkalarına anlatarak güya iş yaptıklarını zannederler ama bu dedikodular ile dostluklarının neye bittiğini anlamaz, dostlarına “Yargısız infaz yapma” diyerek sitem etmeye devam ederler.
Bunu yazarken aklıma geldi. Gençler okulda aldıkları notları başarı zannetmekteler. Okulda alınan notlar kesinlikle başarı olamaz ki. Okulda yüksek not alsan da uygulama yapmazsan başarı sana ne kazandıracak? Öyle olsaydı okul 1. Si olan herkesin iş yaşamında da her zaman en 1. Olmaları lazımdı. Araştırsak okulda hep 1. Olan insanlar iş yaşamında kaçıncı olmuşlar ? Sanırım ilginç sonuçlar çıkardı ortaya.
Lise de okul 1.si olan arkadaşım. Hukuku kazanmıştı da. Hukuk okurken bana demişti ki “ ben çok çok ünlü bir avukat olmak istiyorum” demişti. Şimdi nerede ne iş yapar bilemem. Galiba çok ünlü avukat olsaydı sanırım bende nerede olduğunu bilirdim ve sizinle paylaşırdım. Bu yüzden okulda elde edilen başarılar insanları aldatmamalı sosyal hayatta dedikodu yapmayan, insanlar ile sosyal ilişkileri kuvvetli insanlar olmaya gayret etmeli insanlar.
Öğrencinin eğitim hayatında tutunacağı tavır, iş hayatının bir provası bence. Okul hayatında dedikoducu olan insan büyük ihtimalle iş hayatında da dedikoducu olacak ve hayatta büyük sıkıntılar yaşayacak. Belki de yetenekli, bilgili olmasına rağmen dedikoducu olması, kendini işine vermek yerine dedikodu yapması, dedikodulara kulak asması sayesinde beklenen verim olmayacak ve beklediği pozisyonlara ve gelire kavuşamayacaktır.
Bunu okuyan gençler benim atıp tuttuğumu zannedecek ama iş yaşamının içinde olan insanlar az da olsa beni mutlaka anlayacaklardır. Yetenekli olduğu halde kişiliğini geliştiremediği için kendini geliştiremeyen ve hayatını dedikodular, onun bunun başarılarına kulp takmakla geçiren ama bir defa olsun” O başarılı olduysa bende başarılı olurum. Bana fayda vermeyen dedikoduları bırakayım da bir an önce işimde başarılı olmanın yollarını arayayım” diye düşünmez ve bu düşüncesinin gereğini yapmazlar. “hayata bir defa geliyoruz, eğlenelim, gülelim. Milletin onuru haysiyetinden bize ne biz onların iyi niyetini de belden aşağı yorumlar ile geçiştirelim. O aptal anlamaz” derler. Kimin aptal olduğunu gerçekler bir gün dank diye kafalarına sertçe vurunca anlarlar.
Hayatımızda böyle insanlara çok rastlarız ve halimize şükrederiz. Tembel dedikoducu bir adam olmaktansa başarıları örnek olan “ meyveli ağacı taşlarlar” misali herkese destek olan ama dedikodusu çokça yapılan insan olmak vardır. Meyveli ağaca mutlaka taş atar yaramaz çocuklar. Bu dedikoducu gençler de bu yaramaz çocuklarıdır hayatın.
Dedikodu yapanlar öğrenim hayatlarında sıkıntı yaşamasalar da gün gelince iş hayatında altından kalkamayacakları haklarında bolca dedikodu yapılan ve bu yanlış ve ahlak dışı tutumlarının altında ezilen , horlanan ve dışlanan insanlar olacaklardır.
Artık iş veren lafa değil iş yapan , değişen rekabet ortamında dedikodu yapan insanlara taviz vermeyen , iş bilmeyen, konuşma bilmeyen, iletişim dediğin zaman dedikoduyu anlayan insanlara asla pirim vermemekte. Sık sık iş değiştiren, iş bulamadığından yakınan insanların tamamı olmasa da çoğu böyle insanlardan oluşur. Çalışan, üreten ve doğru işler yapanlar mutlaka geç de olsa hak ettiklerini alıyorlar çünkü.
Günü kurtarmak için , eğlenmek için kendisine yardım eden , başkalarına yardım edenlerin dedikodusu ile uğraşan insanlardan hem kendimizi uzak tutmak , hem de çevremizi uzak tutmak bizlere de başarı kapıları açacaktır. Akrabamız da olsa, komşu falan da olsa böyle insanlara asla taviz vermemek lazım. Çünkü yanımızda onun bunun dedikodusunu yapan insan gün gelir bizi en rahatsız eden , en asılsız dedikoduları bizim için de başkalarının yanında yapmaktan kaçınmazlar. Bunu yaşayarak öğrendiğimden gelişimini istediğim gençler ile de bu yazımda paylaşayım bu duygularımı dedim.
Bu durumlarda, şikayet etmek yerine dedikoducu insanlara verilecek en güzel ceza onları yanımızdan uzaklaştırmak ve yüzsüzlük yaparak yanımızdan uzaklaşmıyorlarsa bizim hemen onların yanından uzaklaşmaya bakmamız lazım. Çünkü dedikoducu insan kolay kolay ıslah olmaz ve tek çare kangren olan uzuvları atmak gibi onları da kökünden sökerek atmak gibi dedikoducuları da aniden hayatımızdan dışarı atmak gerekir. Bu onlara en güzel ders olur.
YORUMLAR
güzel bir konuya değinmişsiniz dedikodu yapanları allah bile sevmezken biz se bu işi sanki miras gibi çocuklarımıza bırakıyoruz eğitim aile de başlar bence bu konuda sonra kitap okutmakla devam eder kitap okutmayı sevdirirsek çocuk zaten kendi kendini geliştirerek farkında bir birey olur bence ...aklınıza sağlık