- 777 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
milyoon haşa...
aklımın kıyısında düş kuruntularını süsleyen bulutlar
tefekkür denizinde tesbihlenmiş içimde
yeni cıkmış esin kaynağını terliye verdim
bir güneşli günün yağışlı mor güzlerinde solunan kelebekler kaldı kendine acınan
derin bir haşr meydanında
kadar aldım seni okumaya kadar verirken
lahzamda diz boyu bir siren sesinde sina yağmuru
ben_i ademden kalma sürurumu içimde yıkarken
tozlanmış bir bulutun gagaları arasında temiz bir ağıt yaktım üzerine
ölmeden öldüğüm anların içinden
sarı saclı salıncaklara binmemiştim o zamanlarda
ben derdenizin coluk cocuklarını
düş bileğimde haksızlık solucanlarına kaptırırken bermuda kırıntılarıyla
elbisesi yırtık bir dilencinin soluklanmış hayaliyle karşı karşıya kaldım
andan çaldığım sıralarda
aklım aklın aklımız değil yüreğim yüreğin yüreğimiz
tırnağın ucundan terbiye edilmiş örtümüzü hiç acmadan
patikalarını soluklandığımız yerlerin ucundan sarıkladık
ben fena derdim gözlerine
sense baki kalsa...
catısı aldındayken fesübhanın
cakal sürülerinin bilincini unutmuş ısrarlarımla yürüyordum
sen diyordum elifin diz kapakları
aşkın öbür yüzünü sıçrayan
felsefik tanrıların büyütülmüş esintileri aktıkça
attırır asimana deliklerine kendini
okudun mu şimdi seni
ya da boşver kas karınlarında oz/az...
uykusuz büyüteclerini ekiyorum
beni benim kılığımda sev diyorum
beni benden üstün bir yarayla sarma
yüzüne güller sactırsın sen gözde bir gelinliğin içinde akmalısın
esaret çiçeğinin delinen kıyafeti
milyon haşa
yunus tapancı
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.