- 806 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
ZİNCİRLEME KAZA
Sabah işe geç kalmıştı. Kahvaltı yapmadan alelacele çıktı evden. Havanın yağmurlu olduğunu ve şemsiye almadan evden çıktığını arabaya binip ıslanan gömleğinin sırtına yapışmasıyla anladı. Sonra şirkete götürmesi gereken bir dosyayı evde unuttuğunu fark etti. Tekrar eve çıkması gerekiyordu. Asansöre binmeyi düşündü, elektrikler kesikti. Merdivenleri koşar adım çıktı. Elini cebine soktu anahtarını içeride unutmuştu. Zile basmayı düşündü, elektriklerin kesik olduğu şimşek gibi çaktı aklında. Telefon açmayı düşündü telefonun da şarjının olmadığını fark etti. Önce bir la havle çekti. Ters tarafından mı kalktın be kardeşim! dedi, kendi kendine sonra; bunda da var bir hayır. “Bakalım beni bu kadar tersliğin sonunda neler bekliyor.” diye mırıldandı. Uzunca bir süre kapıyı çalınca; evden çıkmadan önce tartıştığı karısının asık suratı ile karşılaştı kapı açıldığında.
İçeri telaşla girdi karısına bir şey söylemeden akşamdan hazırladığı dosyayı çalışma masasının üzerinden aldı. Aynı hızla evden çıktı. Saatine baktı epey geç kalmıştı. “Şimdi buna bir de trafik sıkışıklığı eklenir, toplantıya iyice gecikirim.”diye geçirdi içinden.
İşe giderken zaman kaybını asgariye indirmek için her zaman yaptığı gibi bugün de ana caddeye çıkmayacak ara sokakları kullanacaktı. Aklında bütün bunların muhasebesini yaparken nereden çıktığını anlamadığı genç bir bayan ara sokağın birinden arabanın önüne atmıştı kendisini. İntihar etmek istemişti herhalde genç bayan. Yoksa bu saatte de alkol alınmazdı. Hızı yavaş olduğu için bayana çarpmanda durabilmişti. Bozuk yolları yapmadığı için her zaman kızdığı belediyeye bu kez içten içe minnettarlık duyuyordu. Henüz bozuk zeminden çıkıp hız yapmaya fırsat bulamamıştı kaza meydana geldiğinde. Arabadan indiğinde genç bayanın kanlar içinde yerde yattığını fark etti. Bayana çarpmamıştı; çünkü arabasında en ufak bir çizik bile yoktu. Zaman kaybetmeden çevredekilerin yardımıyla hemen genç bayanı hastaneye kaldırdı. Sağlığından endişelendiği için bir süre hastane koridorlarında bekledi.
Hastane koridorlarında bir süre dolaşırken sinirleri iyice gerildi. Başını ellerinin arasında gezdirdi, elleriyle saçlarını taradı. Sonra gözü karşı duvardaki saate ilişti. Doktora hastanın durumunu sorup gitmeyi düşünmüştü ki, doktorun odasına giren hastane polisi ifadesinin alınması için kendisiyle gelmesi gerektiğini söyledi.
Yanında iki polis memuruyla hastane polisinin odasına gittiğinde öğrenmişti gerçeği. Meğerse hastaneye getirdiği genç bayan hamileymiş ve çocuğun babasının kendisini hastaneye getiren adam olduğunu söylemiş. İfadesini alan polis memuruna iddiaların yalan olduğunu söylese de alaycı bir bakışla karşılaştı. “Memur bey, ben şerefimle para kazanan dürüstçe çalışan bir iş adamıyım, böyle bir iddia benim itibarımı zedeler. DNA testi yapılsın gerçek ortaya çıksın dedi.”
Talebi üzerine kan örneği alınarak test için laboratuvara gönderildi. Suç aydınlanıncaya kadar gözetim altında tutuldu. Aradan ne kadar zaman geçtiğini oraya ne zaman geldiğini bile unutmuştu. Artık saate de bakmıyordu. Yanına gelen polisin ayak sesiyle uyandı daldığı kâbustan. Yanında bir doktor ve yüzünde ifade verirkenkinden daha koyu bir alaylı gülümseme ile içeri giren polis memuru: Kadın size iftira atmış nikâhsız yaşadığı adamdan hamile kalmış. Ailesinden korktuğu için evlenelim deyince de adam tarafından dövülüp sokağa atılmış.“Gözünüz aydın, gidebilirsiniz.”dedi. Doktor ise elindeki mavi dosyadan çıkardığı test sonuçlarını göstererek zaten sizin baba olmanız imkânsız; çünkü siz kısırsınız.” dedi. Duyduğu bu son haber az önce aldığı güzel haberin üstüne ateş gibi yağmıştı. İyi de nasıl olur benim iki çocuğum var biri 18 öbürü 22 yaşında .”diyebildi. Giden doktorun ardından bakarken.
Artık iş umurunda değildi. Eve gidip bu muammayı çözmesini isteyecekti karısından. Sabahki trafik sıkışıklığı kalmamıştı eve dönüşte ya da ona öyle gelmişti. Hastaneden çıktıktan kısa süre sonra evdeydi çünkü. Apartman kapısından hışımla girdi. Öfkesinden asansöre binmeyi bile unutmuştu. Merdivenleri koşarak çıktıktan sonra kendini evinini kapısının önünde buldu. Bir eliyle zile basıyordu, ayağıyla ise kapıyı tekmeliyordu. Eve girdiğinde karısını sorguya çekti. Önce inkâr etse de sonunda itiraf ettirdi. Yıllarca oğlum kızım dediği çocuklar meğerse can kardeşim dediği en samimi arkadaşındanmış. Karısı yıllarca boynuzlamış kendisini. Zaman kaybetmeden avukatını arayarak boşanma davası açmasını istedi. Böyle durumlarda canı sıkılınca her zaman yaptığı gibi yine annesinin mezarına gitti. Bir fatiha okuduktan sonra annesinin mezar taşına başını yaslayarak bir süre uzaklara baktı. Sonra annesinin ona her zaman söylediği sözler geldi aklına. Bizim kötü gördüğümüz şeylerde hayır vardır. Kötü başlayan bir gün bazen çok güzel biter. En güzel saadetler en büyük felaketlerin neticesinde gelir. Hazret-i Yusuf( AS) kardeşleri tarafından atıldığı kuyuda geçen felaket saatlerinden sonra Mısır azizliği gibi bir nimete erdi. Hayır da şer de Allah’tandır oğul. Bize düşen sabretmektir.”derdi annesi. Kaderden bize atılan musibet oklarına karşı zırh olan imanı, bize bağışlayan Allah’a hamdolsun.” diyerek ayrıldı annesinin kabrinden.