CAN'A
Günaydın canım, diye bir mesaj geldi telefonuna Doğu’nun. Doğu ki aşkın bilfiil yaşayan resmidir âlemde. Aşkın hareket eden halidir, gözün yaşıdır, kalbin süveydasıdır, aklın zorudur ve Papatyam dediği sevgilinin olmazsa olmazıdır.
Bana eskimiş sözlerle değil yeni sözlerle yaz, demişti Papatya.
İsteğin kalbim üstüne demişti Doğu.
Sen iste ben romanın olurum.
Kahramanın olurum bu aşkta, mekânın, zamanın beni ihata etsin. Satırların olurum, sana satır satır yazarım, dize dize dizilirim aşkına, damar damar sana akarım.
Sen iste! Aşkına kurban olurum. Anbean hem de… Yılda bir kez değil!
Ve bu yazı Papatya’ya ithaftır.
Herkesin Papatyası vardır, seviyor diye biten son yaprağı hem de!
Doğu yüreğinden mürekkep doldurdu kalemine, duygularını iyice açtı, kalbini Papatya’ya olan aşkına odakladı ve yazmaya başladı içten içe.
Can olana…
Yani Papatyam’a…
“SEN CAN DESEN BANA
ANSIZIN ÖMRÜN OLURUM
YAŞARSIN BİZİ” diye bir şiir yazdı ilk.
Papatya’ya gönderdi.
Doğu aşk adamıydı.
Ve bu aşk Papatya ile zirvedeydi.
Âlem umurunda değildi. Aşkın ayıbı olmazdı, yaşanması icap ederdi hakkıyla. Can olmak dururken, can çıkarana, can alana, can devirene, can yıkana, cana kastedene değil! Can verene, cana can katana, can olana, cana yakın olana, cana renk katana ve de cana dokunanadır bu hitap!
Devam etti aşkına, namesine, nağmesine. İstiyordu ki yâre değsin ruhu, yâre dokunsun sözü, işlesin kalbine Papatya’nın nakış nakış aşkı, sarsın sarmaşık sarmaşık hislerini ömrüne Papatya’nın.
Ah Doğu,
Ne kadar da dolusun, bahar bulutu musun? Yağıyorsun kalp kalp Papatya’nın üstüne. Kalıp kalıp aşk dökülüyor ağzından Papatya’nın canına isabet ediyor. Ve değdiği yeri aşka sarıyor.
“Gönlümün bitmeyen açlığı
İste kapında kölen olayım
Seni sevmeye bir ömür memur olayım” diye bir mesaj daha gönderdi Doğu.
Devam etti meramı aşka,
İlanı aşk ediyordu.
Malum olsun istiyordu aşkı.
Onurlandırsın, gururlandırsın ve en önemlisi Papatya’yı güldürsün istiyordu. Çok ağlatmıştı Papatya’yı, çok kanatmıştı. Papatya mutlu olsun istiyordu. O nazlı kırılgan güzel ömür boyu açsın ve rayiha rayiha, ıtır ıtır, mis mis Doğu’nun kalbinde yaşasın istiyordu.
Doğu Papatya ile doluydu.
Papatya kokuyordu.
Ey can, sana katılasım var, yaşamına sirayet edesim, ömrüne bulaşasım var.
Sana canım var vereceğim, ruhuna değeceğim canım var.
Değil mi ki canan can’dan gelir. Kan olur bedene, renk olur, tat olur. Bir yaşam olur tadından yenmez, bir lezzet olur yaşanmaktan bıkılmaz.
Değil mi ki canım der ol afet o an can olur insana.
Hava değişir kışken yaz olur; hazanken bahar olur.
Renkler solukken canlı olur, çiçekler kururken çiçeğe durur.
Ölürken yaşama durur insan.
Doğu son cümlelerini şöyle yazdı:
Sen bana canım dersin ben yaşamaya başlarım. Papatyam, sen bana can olursun ben ölmem bir daha.
Kalemini çekti yüreğinden. Sözlerini okudu defalarca. Doğu mutluluktan ağlıyordu. Çok şükür diyordu. Çok şükür rabbime ki Papatya açtı yüreğimde. Bugün günlerden Papatya, seviyor diye çarpıyor yürekler. Bugün günlerden Papatya, hiç bitmesin istiyordu Doğu. Papatya’yı yaşamak iliklerine değin, solumak ciğerlerine kadar ve dokunmak hücrelerine dek! İnanmak var olduğuna, kanmak yaşadığına, sevmek inadına… Doğu seviyordu Papatya’yı. Çeker gibi Papatya’nın ruhunu, bir süngerin suyu çekmesi gibi… Doğu Papatyasız bir hayat düşünemiyordu artık.
Aşkın yönüydü Doğu, Papatya’nın güneşine döndüğü.