- 1003 Okunma
- 11 Yorum
- 0 Beğeni
Elif Gelin
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Kimbilir maviyi ,en çok gökyüzünde mi görüp, büyülenmişti? yoksa denizin azgın dalgalarının, kıyılara vuruşundan mı esinlenip yazmıştı en son şiirini? Oysa mavinin en güzeli gözlerinde saklıydı, en pürüzsüz en saydam haliyle...Bir şelaleden akan gürül gürül bir su gibi dökülmüştü yanaklarına gözyaşları, anne öldüğünde! sonra şelalenin yatağına varış anından, sakinleşip bir nehir gibi durulmuştu gönlü, baba öldüğünde...
*
Koşarak abiye bağırıyor, bir yandan kolunu çekiştiriyordu ;
-bende geleceğim işte,
tarlaya bende geleceğim...
Abi yüzüne en yumuşak tebessümünü takınıp;
-Yüzün güneş görmeyecek senin! Cildin bozulur, sonra o güzelliğe yazık olmaz mı Elif?
Elif şaşırıyor, yüzü kızarıyordu, güzelliğinden bahsedildiğinde! güneş, insanın neden çirkinlştirirdi , anlamıyordu...Saydam bir mermeri andıran bembeyaz yüzünün , güneşin etkisiyle bozulup, kararmasından korktukları için güneşe çıkarmadıklarını yıllar sonra anlayacaktı, bir köylünün beyaz bir ten’e duyduğu hayranlığıda! yinede çocuk aklıyla evde kalıp tarlaya gidemediği için fena kızıyordu abiye...
Elinde şık mağazalardan alınmış kırmızı poşeti, sırtında ki mantosuyla iyi görünmesine rağmen, ayağındaki ayakkabılar eski püsküydü ve temizliğe gittiğini anlamak zor değildi , zira gözlerini ortaya çıkaran, kızıl saçlarına yakışmıyordu bu temizlikçi kimliği...
Arada eskilere giderdi aklı...
annesi ve babası öldüğünde, evin kıymetlisi olmuştu ailede...Abilerinin onu sevip kucaklaması, yengelerinin de aynı sevgiyle bağlanmış olması fazla bir boşluk yaratmamıştı içinde.Çok sevilirdi evde, köyde, mahallede... güzelliğine akıl sır ermezdi , görenleri hayrete düşüren masmavi gözleri, saydam cildi, kıpkırmızı dudaklarıyla köyün biricik Elifi’ydi...
Bir ara anılara dalıp gitti;
Köyde düğün vardı ve bütün kızlar en güzel giysileriyle yarışıyorlardı sanki..Elif bir köşeye oturmuş olanları seyrediyordu hayretle...Ablası beliriverdi yanıbaşında gülümseyen tavrıyla;
-Bir de şu kardeşimin güzelliğine bakın, en ufak bir boya dahi yok...
Elif’i istemeye geldiklerinde bu kararı kendine sorulmuş olsa bile, ne olduğunu bilmeden hemen "evet" deyivermişti! hayatını etkileyen ve bir ömre imza atan defterin , parmağında ki yüzüğün, anlamını daha sonra anlayacaktı belkide! o an için anlamış değildi ne olup bittiğini, belkide hiç değilse maddi durumu iyi olan biriyle evlenseydim diyecekti!
Evlenmeyi bilmediği gibi, nasıl sevişilir onu da bilmiyordu, ya da öyle bir şeyi ummuyordu eşinden! arkadaşlarından öğrendiği kadarını bile düşününce gönlü bulanmıştı! "aman canım sarılıp uyusak ne var sanki" diye geçirmişti içinden! ilk kez topuklu ayakkabı giyecek olması heyecanlandırıyordu onu.Gelin çarşısına çıkacağını düşünüp bir sürü hâyal kurmuştu kendince, allıklar boyalar, yeni esbaplar v.s... Oysa onuda geçiştiren kayınvalidesine tek kelime etmesi ne mümkündü ! ayıp, sayıptı o yıllarda...
Sırtında çuval taşıyordu şimdilerde hasta haliyle, Bazende koca koca camları siliyordu kendini bir uçurumda hissederek... düğününde sürme bile çekmemişlerdi gözüne, ondört yaşında’ydı evlendiğinde, çocuk ne anlar evlenmekten diyordu şimdilerde, ayakkabı alacaklar diye evlenmişti aklınca, onu da almamışlardı ya! kocası bir gün bile güzel dememişti gözlerine , aşkı sevgiyi hiç tatmamıştı evlendiği günden beri,oysa çocukluğunda hiç değilse evin kıymetlisiydi ...Cam siliyordu Elif uçurumu andıran yüksek binalarda, güneş vuruyordu gözüne ablası geliyordu aklına..SENİN YÜZÜN GÜNEŞ GÖRMEYECEK!
. Üç çocuğu olmuştu Elif’in, ancak kocası eve bakamayacak kadar sorumsuz biriydi, "bende çalışmasam açız" diyordu kolu komşuya...Komşu acır sadece, ekmek vermez diyordu kendi kendine... hayatını gözünün önüne getirdiğinde, evlendiği günden beri tek derdi eve ekmek götürebilmekti...Temizliğe gittiği için onu horgören insanlara bakıp" beni bu hayata zorlayanlar utansın" diyordu.Bir kaç kez hırsızlıkla suçlanmıştı gittiği evlerde! bir hizmetçiye iftira atmak kolaydı! ne de olsa fakir bir insanın çalacağını düşünmek daha kolaydı! günlerce gözüne uyku girmemiş, ağlamaktan gözleri şişmişti..."Allahından bulsunlar" diye geçirdi içinden.Elif eve dönüyordu akşam olunca, parasını cebine koyup eliyle dokunuyordu, ekmek alacak parası vardı, çocukları doyacaktı...mutluydu...zaten başka bir hayat neydi? hiç bilmiyordu...
YORUMLAR
aysemujgan
aysemujgan
Oysa mavinin en güzeli gözlerinde saklıydı, en pürüssüz en saydam haliyle...Bir şelaleden akan gürül gürül bir su gibi dökülmüştü yanaklarına gözyaşları..Anne öldüğünde,sonra şelalenin bitiş noktasında sakinleşen bir nehir gibi durulmuştu gönlü baba öldüğünde... sayfaya düşen güzel bir yazıydı kutlarım
Oysa mavinin en güzeli gözlerinde saklıydı, en pürüssüz en saydam haliyle...Bir şelaleden akan gürül gürül bir su gibi dökülmüştü yanaklarına gözyaşları..Anne öldüğünde,sonra şelalenin bitiş noktasında sakinleşen bir nehir gibi durulmuştu gönlü baba öldüğünde... sayfaya düşen güzel bir yazıydı yazan yüreği kalemi gönülden kutlarım sevğilerimle uzaklardan uzaklara ..............
Güneş dahası insan görmeyen kadınların hikâyelerinden sadece biri... Duyarlı bir yürekten beklenecek kadar güzel... Dil anlamında birkaç kusur var ama bence hiç önemli değil... Kesinlikle yazmaya devam etmelisin. Ve konu senin oyuncağın oyna onunla.