YARIM KALAN SEVDA
Bazen içimdekileri haykırmak istiyorum. Kanayan yüreğimi, acıyan ruhumu ve en çok da ipe asılmış sevdamı… Başlamak istiyorum susmadan, yorulmadan, ağlamadan sadece haykırmak istiyorum. Kanadı kırılmış güvercin gibiyim. Uçmak istiyorum, uçamıyorum ama asla vazgeçmiyorum. Ulaşmak istiyorum ruhuma, güneşime, ışığıma, sevdama, ulaşmak istiyorum hem de hiç bırakmamak üzere. Susuz kalmış toprak gibi yüreğim her geçen gün biraz daha çatlıyor. Çatladıkça damarlardan kan fışkırıyor. Aşk, kalbin damarlarından akan kan gibidir. Canına can katar. Sevmek bazen mutluluğa yol vermek, bazense kefeni diri diri giyinmektir. Kimileri ise bu iki duygu aynı anda hisseder. Tıpkı benim gibi…
Her masalın bir sonu vardır iyi ya da kötü. Kimileri hayatın acılarına dayanamaz kimileri ise asla pes etmez. Onu gördüğüm günden beri tek bir şey istiyordum, onunla tekrar karşılaşmayı. Günlerce belki de haftalarca annemi aldığım tren istasyonunda yatıp kalktım. Onunla ilk kez annemi almak için gittiğim tren istasyonunda karşılaşmıştım. Annemi beklerken dalgın bir şekilde bankta oturuyordum. Yanıma genç bir satıcı kız gelip, “Çay içer misiniz?” diye sordu. “Hayır” diye cevap verdim. Kız gülümseyerek yanımdan uzaklaştı. Evet, ben o günden sonra hep o kızı bekledim. Sebebini bilmiyorum ama o kızı gördükten sonra tuhaf bir şekilde titriyordu yüreğim. Onu tanımlayamıyorum, adını yüreğime sığdıramıyorum. Aradım her gün bulma ümidiyle çıktım yola. Evet, en sonun da bulmuştum. Bir parka oturmuş ağlıyordu. Yanına gidip “Neyiniz var hanımefendi?” diye sorduğumda yüzüme bakıp “Annem, annemi kaybettim” diyip hıçkırarak ağlamaya başladı. Gözyaşlarını ellerimle silip, “Hadi kalkın! Üşümüşsünüz, sizi evinize bırakayım” dedim. Hayır der gibi başını sallayıp ev sahibinin onu evden kovduğunu söyledi. Onu alıp evime götürdüm. Kötü bir niyetten götürmemiştim onu evime sadece gidecek yeri olmadığı için götürmüştüm. Annem kızmıştı bana ama onun yanında bir şey söylememişti. Gülümseyerek “Bu arada benim adım Aras peki ya senin ismin ne?” diye sordum. Başı yerde “İsmim Evrim” dedi. Annem ona bir oda gösterdi. O da odaya çekilip dinlenmek istediğini söyledi. Annem Evrim odaya gidince bana bağırmaya başladı. Anneme saygım sonsuzdu bu yüzden söylediği hiçbir kelimeye karşılık vermeyip susuyordum. Sabaha kadar düşünüp durdum. Biraz dalmışım sonra tekrar uyandığım da annem, “Senin kız gitmiş, bir teşekkür bile etmeden. Bunu da sana bırakmış.” diyip elime bir kâğıt uzattı. Titriyordum sadece bir gün yanımda kalmıştı sevdiğim kadın. Evimi sadece bir gün aydınlatmıştı. Korkarak açtığım mektupta,”Aras, biliyorum şuan kendini kötü hissediyorsun bende öyleyim. Yüreğim seni isterken bedenim senden kaçıyor. Eminim sen de beni seviyorsun bunu hissetmek hiç de güç değil. Bakışların o kadar masum o kadar aşk dolu ki, bunu görmemek için kör olmak gerek. Ben ne desem bilmiyorum; ama annenin yüzünden gittiğimi düşünme. Anneler her zaman haklıdır. Ben aslında söyleyecek söz bulamıyorum. Kalbim sızlıyor ilk kez aşk duygusunu hissettirdin bana. Ben sana hüzün yaşatmak istemiyorum. Ben gidiyorum, dönmemek ve karşılaşmamak üzere gidiyorum. Sana benim için artık tek değerli olan seni bırakıyorum. Hoşça kal…” yazıyordu.
Kafam dolu bir kazan gibiydi, yüreğim volkanların içinde yanıyordu sanki. Evrim; güneşim, ayım, sevdam, hayallerimin sahibi gitmişti. Tek bir gün bile aşkı yaşayamadan gitmişti. Aşk ne? Vazgeçmek mi yoksa uğrunda ölmek mi? Ateşler içinde yanmak mı unutmak mı? Yanıyordum, gün gün ölüyordum. Aramadığım, bakmadığım, sormadığım yer kalmamıştı; ama onu bulamamıştım. Birkaç yıl olmuştu ama onu unutamamıştım. Bir gün gözlerimin yandığını hissedip doktora gittim. Doktor bende göz tümörü olduğunu ameliyat olmazsam kör olacağımı söylemişti. Doktoru dinlemeyip eve döndüm. Birkaç ay sonra gözlerim görmemeye başlamıştı. Kalbim körken gözlerimin görmemesi bir şey fark etmiyordu. Ama annem, o yaşlıydı ve benim ona bakmam gerekiyordu. Annemin ısrarı üzerine hastaneye yatıp birilerinin gözlerini bağışlamasını bekledim. Birkaç hafta sonra birinin göz bağışı yaptığını duydum. Mutlulukla mutsuzluk arasında kalmıştım. Ameliyatla göz naklini yaptılar. İyileştiğimde ilk yaptığım şey gözlerini bağış yapanın kim olduğunu sormak oldu, hastaneye. Başta söylemediler ama sonra gözlerini bağış yapan kişi ‘Evrim Genç adlı bir kadın’ dediklerin de kalbim duracak gibi oldu. Sesim titreyerek “Ona ulaşabileceğimiz bir adres var mı?” diye sorduğumda hemşirenin biri elime, bir adres sıkıştırdı. Heyecanla ona gitmek için hazırlık yapmaya başladım. Annem “Yapma Aras, gitme oğlum!” diyordu. Bu kez kulaklarım annemi duymuyordu. Kalbim bir uçurtmaydı sanki. Yerinden çıkacak gibi hissediyordum. Annem kapımı tutup “Gitme o kıza, gitme oğlum!” dedi. Dayanamayıp “Anne önümden çekil, yapma! Eğer ben bugün görüyorsam o kızın sayesinde. Ölüyorum anne görmüyor musun? Onsuz olmuyor anne, yoluma çıkma ne olur! İzin ver o kızı getireyim elini öptüreyim!” dedim. Annem dayanamayıp “Git getir, oğlum!” diyip önümden çekildi. Sevdama gidiyorum. Topraktaki toz gibi savrularak gidiyordum. Kefeni giyen ben, onu artık çıkarıyordum. Evrim’in evine geldim. Kapı açıktı, kalbim heyecanlıydı. İçeri girdiğimde baygın halde bulmuştum onu. Hemen bir hastaneye götürdüm. Doktor umutsuz bir şekilde ‘Kalbindeki damarlar artık perişan halde yaşaması bir mucize’ dedi. Durdum, söyleyecek söz bulamadım. Onu bir daha mı kaybedecektim? Doktora tedavisini sordum. Umutsuzca “Kalp artık bitmiş yapacak hiçbir şey yok” dedi.
Onu kaybetmek istemiyordum. Yanına gitmekten korkuyordum; ama onunla olmak istiyordum. Evrim’in yanına gidip ellerini sımsıkı tuttum. Gözleri yaşlı bir şekilde “Aras” dedi. Heyecanla “Buradayım aşkım!” dedim. Tükenmiş sesiyle “Seni çok özledim. Ama sana acı çektirmek istemedim. Ben ölüyorum Aras. Ben sonsuza dek uyumaya hazırlanıyorum. Ama senden hiç ayrılmıyorum. Sana kalbimin aynasını verdim; sende hep yansıyayım diye. Ben seni çok sevdim. Yaşayamadık belki aşkımızı; ama aşk beraber olmaktan ibaret değil öyle değil mi?” diye sordu. Gözlerim dolu bir şekilde “Evet Evrim öyle. Beni bırakma sakın, olur mu? Beni hiç bırakma!” dediğim sırada Evrim fenalaşmıştı. O ellerimden kayıp gidiyordu, arkasında yaralı bir sevda bırakarak. Çığlık atıyordu yüreğim, artık o yoktu. Arasam da, dağları delsem de artık onu geri getiremezdim. Şimdi bende de yarım kalmış sevda ve yaşamaya mecbur bir yürek yapayalnızdı.
Aşk: Ateşler içinde yansan da sevdiğinden asla vazgeçmemektir…
YORUMLAR
Arasam da, dağları delsem de artık onu geri getiremezdim. Şimdi bende de yarım kalmış sevda ve yaşamaya mecbur bir yürek yapayalnızdı.
Aşk: Ateşler içinde yansan da sevdiğinden asla vazgeçmemektir…
sevdanın büyüklüğü ve niceliği gözlerim yaşlar içinde okudum.Okurken geçmişin güzelliklerinde takıldım işte sevda buydu anlatımınız ve çoşkunlu bir düşünce yarattığın için sonsuz teşekkürler saygılarımla kalemin daim olsun
Ayla FİL
Saygıdeğer Şairim