- 742 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
yeter ki..
Yığınca ses vardı kapı eşiğinde/irkildi.. omuzlarına yapışmıştı geçmişin izleri.. sonra göğüslerine ve kasıklarına ki derin bir iç çekti ve karıştı teninin tuzlu sularına karıştı birbirine geçmişin gölgeleri..biz ki sevgili; aşka doğru gidiyorduk anımsa..bir göç bir taşınma heyecanı vardı bahardan yaza..mola yerlerinde ilk sözü kimin alacağını bilmeden su-su-yorduk/ kana/kana.. demli çay tadında.. küs olduğumuzu düşünüyordu essizliğimizde dem tutan herkes ki takvim yapraklarını yırtmayı bırakalı çok olmuştu lakin unuttuğumuz bir şeyler vardı yinede anımsamak isterken korktuğumuz sahi
ilk hangimizdik?
adımızı hatırlayan
derin bir kuyuya
usulca fısıldayan..
bir bakış mesafesinde..bir küs uzaklığındaydık..sen gibiydim biraz..ben gibiydin..kabuğunu soyduğum bir sessizliği portakal tadında masanın üzerine bırakıp.bir sorudan çıkıp..bir cevabın derinliğine düşmüştük..ıslaktık kabul etmelisin bunu..ıslaklık lakin ıskalamıştık ki kanıksadığımız ve benimsediğim bütün yüzleri görmedik sayamadık bu yüzden..ve işte bu yüzden bırakıp gidişlerimizde hatıralarımız gibi baktık sokaklara..bir perde aralığı mesafeden.. işaret parmağımla gösterdiğim yere bak..bak hadi lütfen bak burası seni yutkunduğum yer..ne ümit burnu..ne boğaz..burası gırtlağım..ve devamında köprücük kemiğim kırmak yada kalmak..boğmak yada doğmak sana kalmış ki biz değerlerimizi ne içinde ne dışında aradık..istemedik!! umarsız bir rüzgarın savurganlığında..işte bu yüzden soğumasına izin verdin sıcak bardakların..oysa odandaki camdan baktığında gördüğün/ hissettiğin/yaşadığın/yaşattığın ve tattığın bütün her şeylerin toplamıdır hayat ve sen ya içindesindir çizdiğin çemberinin yada dışında..yüreğimizde izleri silinmiş kesikler oluşmaya başladığından beridir..hiç bir savaş inandırıcı gemiyordu artık ki biz “sığınağın” anlamını biliyorduk.. her savaşta birbirimizin sığınağına kaçarken anlamıştık bunu..ışığı kapatmadan uyuyordum yokluğunda çok mu belli oluyordu sahi yokluğunun karanlığından korktuğum.. yokluğun acı..yokluğun kalabalık..yokluğun kavgalı..ıslaktık..sahiden çokça ıslaktık..ıslak ve sırılsıklam susmuştuk..ilk ateşi sen yakmıştın sönmüş sigaramın son sözü ben söylemek istedim.. kapalı olduğunu düşündüğüm bütün ışıkları açıyorum şimdi tek tek
ve şimdi..
hani şimdi..
olabilecek hiç bir şeyden korkmuyorum
korkmayacağım..
yeter ki..
(...)
tufan ve el-ham
sorsaydın,
hiç bir cevap dillenmeyecekti
alt dudaklarında aklının
ve es tadında bir günah,
bir gece çöreklenecekti ki
suçluda değildin,
savururken rüzgar
tel tel saçlarının kırıklarını
kayıpsın...
beklediğim en kalabalık yolculuklarda/
tabelası çıkmazlara çıkan yollara,
hiç bir işaret konulmadı
geri dönmen için ki
kaviminden kovulmuş ruh gibi
ilk tövbeni duyuyorum şimdi..
sus emrinde bir biad yutkunuyor
bezleri tükürüğümün,
sol göğüsümün altında ince bir sızı
vakitsiz ötüşüyle başlarken horozun
en eski ahitler ezberimde sana
tufan ve el-ham..
sorsaydın,
geride kalan tüm kelimelerini
bir cüzamlı gibi yakıp
en sevdiğin canı bırakıp
kirlerini arındırır gibi hücrelerinden
su dilinde yıkayarak adımı
seni dilsiz
ve dinsiz bırakan
tüm suçlarına
tanıklık eder gibi zamAN
sürüklenirken bir SONbahar
hüneriyle kurumuş bir yaprağın
soyunurken renklerinden mevsimsiz
ve bırakarak herşeyini geride
huzurunda yaşamadığın günlerinin
huzursuz günler dilerken bana
uçlarını dilinin
ve ipuçları sokulmasın/
bulmasın seni diye
bıçağın keskinliğine sürtünürken
kAN
asla içilmiyordu yutağımda kördüğüm olan
bir bakış ki
hederan
en uzak köşelerinde aklımın...
sorsaydın,
asla söylenmeyecekti hiç bir şey
ve sende
sormamıştın
bir ANsızlık ve zamansızlık
karaıydı
ki ölümünün hatırlayacağı
kaçışın
repliksiz en erken provasıydı
yarı açık omuzlarındaki
sarnıçlardan düşerken sesin
ki dileğin kuyularındı
düştüğün kuytularında
sakladığın sahipsiz bakışlarının
ardında
kimse görmedi
gizli kalmış bir şeydi sesin
en eski olan
ve hiç olmayan kimbilir
sadece hissedilen bir şeydin
görülemeyendin
sürgün edilmiş ıslak bir beden
ve bunu en son
sen öğrenen....
(...)
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.