- 746 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Uyanış
Az evvel anlatacak olduğumuz hikaye bir gencin manen çöküşüdür.
Yine her zamanki gibi kahvaltısını yaptıktan sonra okula gitmek için yola koyuldu. Yolda giderken ki düşünceleri, bugünkü derslerle ilgili kitapları yanına alıp almadığı, okulda yeni bilgi olarak ne öğreneceği merakından ibaretti. Aslında her günü böyle gelip geçiyordu...
Onun dünyası ailesinden ibaretti. Onun için hayatından ailesinden daha ulvi bir şeye sahip değildi. Özellikle bu hal annesi için geçerliydi. Annesi hayatında sahip olduğu en değerli şeydi.
Ailesinin de en büyük gayeleri ona öğrettikleri gibi yaşamasıydı. Nitekim bu da böyleydi. Hayattaki her şeye ailesinden aldığı eğitimle ilişkilendirerek mana verirdi. O çevresindeki her şeye sadece fikir olarak bakardı. Her fikrinde hayata dair farklı bir mana vardı. Mesela; yaşıtları sevgi kelimesini her durumda rahatlıkla kullanabiliyordu. Örneğin; sevişmek de onlar için sevgiydi. Halbuki ona göre sevgi bu değildi, olamazdı. Ona göre sevişmek cinsel ve şehvani arzuların, doyurulması ya da paylaşılmasından başka bir şey değildi. Sevgiye böyle yaklaşmak sevgiye karşı büyük bir haksızlıktı. Oysa onun için sevgi onun için dünyada insanın sahip olabileceği en ulvi hislerden biriydi. Onu herhangi bir şekilde anlatmak mümkün değildi...
Okuldaki hayatı gün geçtikçe sıradanlaşıyordu. Bu dersler için de geçerliydi. Dersler ona öylesine basit ve sırdan geliyorduki en zor konuyu bile kısa bir çalışmayla en iyi bir şekilde kavrayabiliyordu. Hatta öyle ki bazı öğretmenler onun soru sormasından bile çekinirlerdi. Çünkü her soru soruşunda öğretmeni bilgi olarak biraz daha zorluyordu. Öyle ki bazen dersler sadece o soruyla geçerdi.Hocalarla olan ilişkisi artık derslerle de sınırlı değildi. Bu sınır giderek genişliyor ve ders dışındaki hususlarda bile hocalarla çok rahat sohbet edip, tartışıyor, kendini çok rahat ifade edebiliyordu. Okuldaki hayatı böylesine hafifleyince kendisini biraz boşlukta görüyor, bu boşluğu arkadaşlarıyla vakit geçirerek zaman geçirmeye çalışıyordu.
Hafta sonları arkadaşlarının içki meclislerinde zaman zaman bulunurdu. Fakat kendisinin böyle bir alışkanlığı yoktu. Çok defa ısrarlarına rağmen ısrarlarına rağmen bu prensibinden hiç bir zaman ödün vermemişti. Hayatında bu gibi bazı prensipleri vardı. Bu gibi prensiplerinde kimseyi tanımazdı. Ailesini bile.
Yine böyle günlerden birinde arkadaşlarıyla birlikteydi. Onlar bu alışkanlıkları sürdürürken o mekandaki kitaplıktaki kitaplara göz gezdiriyor, çevredeki insanları seyreyliyordu. Daha sonra bir anda biriyle göz göze geldi. İlk anda hiç farkında olmaksızın bu devam etti. Daha sonra dikkatini topladı. Bu kişi, bulundukları yerin en köşesinde yalnız oturan bir bayandı. Aralarında beş metre kadar bir mesafe vardı. Bu sade giyinişli, bulgar tenli, sevimli ve bir o kadar da güzel bir kadındı. Bir anda nutku tutuldu, korkuya benzer bir ürperti hissetti. Bu duygular böyle bir durumla ilk defa karşılaştığı için böyle olsa gerekti. Ona o anda arkadaşlarından henüz yeni öğrendiği bir anda, istemeden bir işaret etti. Saniyesinde aynı işaretin karşılığını o kadın daha rahat bir şekilde vermişti. Az evvel hissettiği duyguları iki kat daha artmıştı. Daha sonra kadın bir anda kalkıp gidince peşine düştü fakat yetişemedi. O gece eve gidince sadece onu düşündü. Hayatında ilk defa yaşadığı o iki dakikalık hadise defalarca gözünün önüne gelip gitti. Uyuyamadı. Bu hal bu şekilde üç gün daha devam etti.
Artık sadece onu tekrar ne zaman görebileceği ihtimalini düşünüyordu. Acaba nasıl, nerede, ne zaman ne şekildeydi ? Günlerce bunu düşündü. Tekrar aynı yerde görebilceği ihtimalini düşünerek o hafta sonu tekrar onu ilk defa gördüğü yere gitmeye karar verdi.
Sabah bu kez yalnız olarak oraya gitti. Yine aynı yerinde, sadece tekrar onu görebilme ihtimalini düşünerek orada öylece oturuyordu. Saatler geçmişti fakat hala yoktu. Artık uyuklamaya başlamıştı. İçtiği kahveler, okuduğu kitaplar üzerindeki yorgunluğun etkisini göstermeye başlamıştı. Ve bir an gözlerini tekrar dikkatlice açtığında bir anda yine aynı yerinde onu görmüştü. Fakat bi an inanamadı. Kitabın arasından gizlice tekrar bakmaya çalıştığında yine gözleri gözlerine değmişti. Yine aynı kalp çarpıntılarını, aynı heyecanı tekrar yaşamıştı. Sadece ona bakıyordu ve bu sabaha kadar bile devam ettirebilirdi. Ve derken garson önüne bir kağıt bıraktı. Ve o anda da kadın kalkıp gitmeye hazırlanıyordu. Kağıtta aynen ’ Tenhada görüşelim... ’ yazıyordu. Ve bir anda kendini yolda hızlıca koşar vaziyette buldu. Gitgide bir ağacın gölgesine geldiler. Delikanlı, olduğu yerde yere yığılmamak için ağaca dayandı. Bir an bir sessizlik hakimdi... Kadın söze ruhundaki gizli zafer hoşnutluğu hisseder söze başladı :
- ....
D e v a m E d e c e k