- 1102 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
KENDİN OLMADIĞIN ZAMANI ÇIK ÖMRÜNDEN BUĞULU CAMLARDAKİ ADLAR KADAR KALICISIN
Çevremizde mutlu gibi görünen ama birbirleriyle neredeyse hiç konuşmadan oturan çiftlere baktıkça “hayatlarını değiştirmeleri için gökten bir taş düşmesini mi bekliyorlar acaba?” diye düşünmeden edemediğimiz yıllar geçip gider ömrümüzden bir rüzgâr hızıyla.
Heyecanımızın bitmesiyle birlikte bir düşten uyanırız yavaşça. İlişkimizin renkleri solar. Sakinlik yormaya başlar. İlkbaharımızda heyecan içinde görmeye alıştığımız aşkın seneler sonra “o heyecanlar” kaybolup gittiğinde; Sıkıcı, tekdüze ve hatta belki yüzsüz bir hal almasını sorgularız.
Yakınımızdakilerin, eşimizin dahi bir zamanlar çok sevdiğimiz bazı özellikleri bizi boğmaya başlar. Belli-belirsiz, sebepli-sebepsiz kavgalar, huzursuzluklar yaşanır. Sıkıntımızın dışa vurum halleridir bunlar. Vicdan-cüzdan ile örf-adet Araf’ında bir türlü ne yapacağımıza karar veremeyiz.
Gençlik yıllarımızın hakkını yeterince verememişsek, hele bir de yaşayamadığımız o derin duygular gelip çalmışsa kapıyı, evde kimse yok demek ne mümkün? Geçmeliyim sapmak istediğim fakat yıllarca dümdüz gittiğim yollardan. Yaşamalıyım ertelediğim duygularımı demeye başlar iç sesimiz. Saklı düşler besler koynunda yürek. Bazen ne kadar günah varsa işlemek isteriz aşk adına. Küçük bir çocuğun şekere düşkünlüğü gibi can atarız, romantik anlara.
“Hayat şartları bizi ne kadar ciddi görünmeye zorlasa da hepimiz çılgınlıklarımızı paylaşacak birini arıyoruz.” diyor Can Dündar.
Bazen öyle duygular besleriz ki, kendimiz bile şaşarız. Bırakın uygulama ve yaşamayı, düşüncesini bile açamayız kimselere. Geleneksel, ezberci tanımlara toslarız. Kıskançlığın kıskacında çırpınır, kalıpları kırmaya, duvarları aşmaya uğraştıkça, el âlemin namlusu bize dönük silahıyla vurulacağımızdan korkarız. Benliğinizi yok sayar çelik telli kafeslere hapsederiz. Sonra ansızın Şair Kul Hüseyin’in “hangi günü gördün, akşam olmamış” dizeleriyle kafesin aslında içimizde olduğunu fark ederek uyanırız derin uykumuzdan.
Yaşamalıyım yürekteki her duyguyu satır satır, kalırsa içimde bir derin sızı kalır diyen içsesimiz, doğanın çağrısını alır bir gün mutlaka. İşte o vakit yolların sonunu düşünmeden valizimize doldurduğumuz sımsıcak duygularla rötarlı yolculuklara çıkarız, dar vakit son bahar yolculuklarına. İkiyüzlüdür zaman, bizden bazı şeyleri alırken, cesur olmayı da öğretir. “El âlem ne der” sözü duvarları yüksek bir hapishane olmaktan çıkmıştır artık. Umudumuz ve heyecanlarımız yeşermeye başlar yeniden.
Hüseyin Çelikten H/Ç
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.