4
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
912
Okunma
Kendimi ne zaman bir cami avlusuna bırakıp kaçtım, hatılamıyorum! uzun yıllar görmediğimi, kendime rasladığım bir anda anlamıştım...tuaf biriydim...ama iyi biri...hatta gülen biri...seven biri...sevilen biri...neden gömmüştüm değerlerimi? nereye ve kimlerin arasına? neden böyle davranarak üzmüştüm kendimi? hiç bilmiyorum...
Kendime rasladığımda, tıpkı kemendi boynuna geçirilmiş bir idam mahkumu’nun boyuk sesiyle irkiliyordum, konuşmayı unutalı çok zaman olmuştu! bir cinnet anında ardımı önümü gözetmeksizin, dövünüyor yerlerde debeleniyordum...bana kim yapmıştı bunu? kim zorlamıştı kendimi terk etmeye?
Bir rock konserinde, gözlerim yuvalarından çıkarcasına büyülenmiş, şaşkın bakışlarla kendimle gözgöze gelmiştim! ! hesap soran bakışlarımın önünde bir suçlu gibi eğildim bir an..o güne kadar hep başkalarının isteğine boyun eğen, onlar gibi olmaya çalışan bir nesne olduğumun farkında değildim...üstelik ne onlar benzeyebilmiş ne de kendim olabilmiştim! belkide bu yüzden sevmiyorlardı beni hiç, belkide kendimi terk etmemiş olsaydım eminim en azından bir kaç dostum olurdu, oysa şimdilerde büyük yalnızlıkların ve boşlukların içinde kimliksiz bir insanın silik gölgesi gibi, hiç bir şeydim...
Kendi değerlerinden vazgeçmek mi yaralar insanı, toplumda göze batan ve anlaşılmayan fikirlerin mi? halbuki konuşmaya başladığımdan beri doğruluğuna inanan bir çok insana raslamıştım, yazarların ve şairlerin arasında! bizler kalplerin derinlerinde arıyorduk tıpkı mevlana gibi gerçeği, onlar sorgusuz kapılıyordu kendilerini korumak amaçlı bilmedikleri her şeyi...Koskoca bir deryada boğulmadan baştan başa geçtikten sonra inanıyorduk , suda bir balık olmadığımıza! onlar en baştan atmıyordu kendini suların ve sellerin derinliğine...bakılınca aynı yola çıkan bu gerçeği anlamak için görmemeliydik birbirimizi, resmimizi, kimliğimizi! evet bir gün aynı şarkıya ağlarken bulacaktık belki ,yinede kendimizden çok şeyi alacaktı bu deniz, bu aşk ve inandığımız her şeyin o derin sevgisi...
Ne yapmıştım kendime! bu öfkenin, bu kavganın, kalabalıklar arasında bana hiç benzemeyen insanların ve mekanların içinde yapayalnızlığımdı asıl bilinç altında yatan gerçeği...Mutsuzluğumun sebebi buydu! evet mutsuzdum...çok mutsuzdum...
Kendime sarılıp ağladım saatlerce...beni depresif bir karanlığın içine sürükleyen toplumun prangalarıydı, ve belkide bu en büyük tutsaklığımdı! sadece uyum sağlama adına kendimden verdiğim çok şeyi, geri almaya imkan yoktu, artık çok geçti! özgürlük, insanın istediğini yapma özgürlüğü değildi, düşünceydi ve inandığı ve olmak istediği yerdi, ruhun özgür bırakılmasıydı...