Hayal-i Âmâ
Siyaha bakmaktan beyazı görmezdi gözleri, kırmızının cazibesi, mavinin gülüşü, sarının hırçınlığı... Onun için hiçbir şey ifade etmiyordu. Başını kaldırıp bana baktı, gözlerime daha önce hiç görmediği gözlerime... Öyle parlıyorlardı ki sanki karanlığa gizlenmiş yıldızlar gibi. Saçları dalgalı, gözleri kömür karası. Bir yanı karanlığa âşıktı, diğer yanı sitem etmekten usanmıştı.
Saat, beş geçiyordu dokuzu, sıcaklık yirmi dokuz derece ve elleri buz gibi olmuştu. Öyle ki titremekten ne gözleri ne de dudakları konuştu. Sessizce ayrılıyordu içimizden, an ve an ağır ağır...
Güneşi görmeden güneşe veda etmek, su içtikçe susamak. Ne garipsin be dünya! Sanki seni anlamak âmâ iken beyazı anlamak !
Şeref Uygun
YORUMLAR
Ama'lar herşeyi siyah mı görürler. bunun için mi "Ama iken beyazı anlamak" tabirini kullandınız?
Yada beyazı en iyi anlayabilecek kimsenin, muhakkak siyahı tam anlamıyla tanımış olması gerekiyordur belkide.
Ben görmeyen insanların renklerden haberdar olmadıklarını düşünmüyorum.
Rüyalarında muhakkak renkler ve cisimler görüyorlardır.
Geniş açıdan düşündürücüydü anlatımınız. Teşekkürler.