- 667 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
İNSAN OLARAK KADIN
İNSAN OLARAK KADIN
“Önce gelip elleriyle gözlerimizi oydular, şimdi de hiçbir şey görmüyorsunuz diye bizi suçluyorlar” Şehit Malkolm X
İnsan neslinin devamı için, sosyolojik, psikolojik, etimolojik olarak, ruhen ve fıtraten anne olmak eğilimindedir kadın. Bu gerçekle beraber doğurma kabiliyeti, imkan ve ikramı Yüce Yaradan’ın bir lütfudur kadına.
Kadın, insanoğlunu vareden en önemli parçanın yarısıdır. O yoksa diğer yarısı da yoktur. Ne kadının erkeğe mutlak üstünlüğü, ne de erkeğin kadın üzerine mutlak üstünlüğü söz konusudur. Her birinin birbirinden üstün ve zayıf yönleri vardır. Erkek fizikî yönden kadından güçlüdür ama kadın da sabır, hamiyet ve merhamet yönüyle erkekten üstündür. Ama her ikisi de kulluk açısında Allah katında eşit mesuliyettedir.
“Vahyin inşa ettiği ruhlar ve bedenler için kadının Allah nazarındaki yeri ve kıymeti o derece önemlidir ki bunun farkında olanlar, kadın olarak dünyaya gelmedikleri için hüzün ve hayıf duyarlar.” Mustafa İslamoğlu
“Cennet anaların ayakları altındadır” hadis-i şerifi hayatımız boyunca çok sık duyulduğu için sıradan bir sözmüş gibi geliyor, aslında cennet kokusunu da bu ayakların altında duymak pek muhtemeldir. Cenneti kazanabilmenin en kritik şartlarından birinin annelerin rızasını ve hoşnutluğunu kazanmak olduğunu bildiren bir sözdür. Anne, cennet rotasına girebilmek için, mutlaka incitilmeden, zedelenmeden katedilmesi gereken bir giriş yoludur. Zaten inancımıza göre önce Allah hakkı, Peygamber hakkı, sonra ana hakkı, en sonunda baba hakkı gelmektedir.
İslamın bu şekilde yücelttiği, manevi değer yüklediği kadını ve onun fıtrî özelliği olan anneliği sözde modern düşünenler (!) aşağıladı. Batılı zalimlerce sistemli bir plan ve program dâhilinde kadının doğurganlığı, anneliği elinden alındı ve zaman içinde çocuk doğurmayı istemeyen bir kadın nesli oluşturuldu. Bunun sebebi ise kadının etini serbestçe pazarlayabilmekti. Her akşam başka masalara meze olan kadını köleleştirerek, ailenin kutsallığına da, analık hukukuna da, kadının aslî hüviyetine de dinamit koymak, değersizleştirmekti. Şimdi senede bir günü, kadınlar günü ilan ederek, çiğnedikleri kadının izzet ve şerefini sanki kadına iade etmiş oluyorlar, kandırdık sanıyorlar.
Bu bağlamda beşeri ideolojiler kadını önce aşağılayıp, değersizleştirdi, eziklik ve aşağılık psikolojisi yaşattılar, ardından da feminist fikirler ileri sürerek güya kadını toplumda onore ettiler, erkek karşısında yüceltmiş oldular. Kadının kadınlık, analık ve eşlik vasıflarını çiğneyerek, aile yapımızdaki ve toplumdaki en güzide rolünü de yok ettiler. Düşünce kirliliği yok edilir veya tamir edilebilir ama duygu kirliliği asla tamir edilemez. En basit bir araba reklâmında, motosiklet reklâmında, hatta sakız reklâmında bile kadın çırılçıplak soyulup eti sergilenirken, o reklama çıkan kadın da farkında mıdır acaba boynundaki kölelik zincirinin ve gözleri kör eden şöhret hülyalarının perde arkasındaki süflî ve kirli emellerin.
Bakınız batı ülkelerinde evlerde beslenen köpek sayıları evdeki çocuk sayılarının dört katını geçmiş vaziyette. Anneliğe razı olmayan, doğurmayan, kendi çocuğuna vermediği fıtratında var olan sevgiyi hayvanlara veriyorlar, Avrupai düşünenler. Yaradılış olarak var olan şefkat duygusunu insan, kendi evladına yönlendirmezse, kediye kaydırır, köpeğe kaydırır. Yani bu duygu bir şekilde ortaya çıkar, tatmin yolu arar. Genç nüfusun gittikçe azaldığı Avrupa ülkelerinde artık doğumu teşvik için milyarlarca Euro hibe ediliyor.
Vücudum bozulacak, kilo alacağım diye anne olmak istemeyip, yıllar sonra doğurganlık özelliği bittikten sonra pişman olan ve eline, yüzüne bir bebek eli değdiğinde “keşke ben de bir anne olsaydım” diye iç geçiren nice şarkıcı, modacı, manken vs. meşhur bayanlar var. Neler için nelerin feda edildiği anlaşılıyor bir gün, ama iş işten geçmiş oluyor.
Rusya Devlet Başkanı, dünya zalimlerinin en zalimlerinden biri Putin; “Benim islama düşmanlığım, tavrım bellidir, lakin Rus kadınlarının tekrar doğum yapmaları, anne olmaları için Müslüman olmalarını bile isteyebilirdim” diyor.
Senede bir günün özel olarak kadınlara hasredilmesi, kadınlar günü olarak takdim edilmesi de kadın sömürüsünün başka bir boyutudur. Dünyada elma biterse, armut yersiniz, ekmek biterse pasta yersiniz, su biterse ayran içersiniz, lakin insan biterse…. İnsanın yedeği yok. Bir neslin tüm kadınlarının doğurmadığını, tamamen analık vasfını yok ettiğinizi düşünün, insanlık destanı bitmiş demektir.
Şimdi şöyle bir hitabın yeridir sanıyorum:
Ey Kadın! İster Müslim ol, ister gayr-i Müslim,
Senin kadınlık onurunu garantiye alacak olan tek sistem islamdır. İnanmasan da islamın kadına bakış açısını, verdiği değeri ve toplum hayatında yüklediği misyonu bir irdele, incele.
Göreceğin gerçeğin ta kendisidir.
Gazi Hüseyin KILBAŞ
YORUMLAR
Dünya medenîleştikçe kadının konumu çağdaşlaşmayla ters orantılı değişiyor ve hiç de iç açıcı görünmüyor.
Kadın deşiğime oranla yine aşağılanıyor yine eziliyor. Hele hele yurdumda bir de töre cinayetlerine kurban ediliyor.
Hiç bir medeniyet kadına gerçek değerini veremiyor maalesef.
Zaten eski toplumlarda kadının yeri pek iç açıcı değildir. Özellikle bu günkü batı medeniyetinin atası kabul edilen Roma'da erkek putlaştırılmış bir varlıktır. Erkeğin putlaştırıldığı bu toplumlarda kadın meta olmaktan öteye gidememiştir.
Ataerkil aile modelinin kabul gördüğü bu toplumlarda, kadın aşağılanan bir varlıktır. Hiçbir sosyal güvencesi yoktur. Bu durum toplumsal alanların yanı sıra dinde de aynıdır. Bu zamanda tanrı ile kul arasındaki ilişkilerde cinsiyet ayrımcılığı çok belirgindir.
Öyle ki bu dinlerde, ahirette dahi sırf erkek olduğu için erkek kadından daha üstün konumdadır, üstün ayrıcalıklara sahiptir.
Fakat islamiyetle çarpık değer yargılarına ilahi bir reddiye çıkarılarak ve erkek asıl yerine getirilmiştir
İslami toplumların oluşmasında müslüman kadının çok önemli bir yeri vardır. Zamanımızda "çağdaşlaşma" adı altında sergilenen sapkınlıklar içerisinde bu görev daha da belirginleşir. Bu görev dahilinde kadın kendisinden ve terbiyesinden birinci derece sorumlu olduğu çocuklarını modern dünyanın tehlikelerinden korumak zorundadır.
Buna rağmen müslüman toplumlarda da yine en çok ihmal edilen varlıklardan birisi yine kadındır.
Oysa kadına toplumda özel bir yer seçen ve onu layık olduğu konuma yani "sevgili", yani "ana" olmak gibi en yüce konuma oturtan islami davranışlar yeterince uygulanmamaktadır. Oysa kadının yüce kitabımızda da en çok "ana"lık yönü öne çıkarılmasına rağmen günümüzde kadın toplum ve kaidelerin kendisine yüklediği bu asli konumunun yanında alanı dışına taşırılmıştır. Modern hayatıniçine dahil olmuştur! Bu kadın için karlı bir olay mıdır, çok tartışılır keza. Çünkü bu modern aile düzeninde kadın iki kat yük yüklenmiş, bu sorumlulukları altında adeta ezilmeye terk edilmiştir. Hem ev içindeki görevleri, hem de ev dışındaki sorumlulukları onu iki misli efor sarf etmeye zorlamaktadır.
Değerli Gazi Kardeşim;
Senin yazılarının nasıl bir emeğin ürünü olduğunu en iyi bilenlerdenim. O yüzden sıradan iki kelime ile geçiştirmek istemedim.
Zira okuduğum her cümleden bir sürü fikir çıkıyor. Adeta beyin fırtınası yapıyorum zaman zaman. Sağol varol.