- 1595 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
Seni Seviyorum Enne
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Ayağı kırık masanın bir ucunda kedi tırnağı denilen saksı bitkisi, diğer ucunda kelebek ölüsü. Oda yarı karanlık, perdeler baygın renkte.Annemin çeyiz sandığından ev hizmetine terfi eden sadık hizmetkârlar.
Yatak örtüsü hemen hemen bir asırlık ninemin elleriyle işleyip kapladığı sarı sırmalı yorgan kadar berbat görünüyor. Yerdeki kehribar rengi halının üzerine önceki akşam hem kitap okuyup hem de yemek yiyeyim derken yanlışlıkla döktüğüm bir kase çorba da cabası, oda leş gibi kokuyor.
Çok temizim fakat sadece üstüme başıma...Şiştt.İdare edin yaa ne olacak sanki kıyamet mi kopacak, Bakteriler de gereklidir efendim,ne diyorum ben ya.Neyse ne işte.Size anlatmak istediğim temizlik, hijyen mijyen değil.Esas konu daha mühim.
Çevremdekiler bana komik kız diye dayalı döşeli bir lakap takmışlar.Aslına bakarsanız gayet ciddiyimdir ama onlar eğlenceli olsun diye böyle uygun görmüşler.
Neymiş efendim iki de bir rahatsız etmesinler diye" Dış kapının üzerine "hokus pokus evde yokuz "diye yazdığım not bile yeterince komikmiş... Bu fikir vişne reçeli ile tereyağını ekmeğe sürdüğüm sabah aniden aklıma gelmişti. Mucit değilim ama zekam ara sıra sinyal veriyor. Sinyal dedim de aklıma geldi.
Ayakkabılarımı eski diş fırçasıyla boyadıktan sonra annemin "saçlarımı da boya kızım, fırçalar ziyan olmasın (Fırçalar bahane tek derdi kuaföre para vermemek)"demesi yok muydu ifrit oluyordum vallahi.
O’nun saçlarını boyuyacağıma evi boyamayı tercih ederdim.Ama nerde bende o şans boya kabını elime tutuşturup "şuraya da sür buraya da sür off... canım acıdı bu boyaya ne kattın böyle" deyip dırdırlanması ömrümden ömür alıyordu.Neyse ki, geçenlerde bu olaya da dahiyane bir çözüm buldum.
Havanın kasvetli olduğu bir gün salonda oturmuş televizyon izliyordum.Güya izliyordum hangi kanalı açıyorsam saçma sapan programlarla karşılaşıyordum.
Nihayetinde televizyon kumandasının düğmesine basıp işe yaramaz teknolojik aletin sesini kestim. Can sıkıntısını gidermek için minik ve rengarenk çilek, karpuz, muz gibi meyve aromalarıyla tatlandırılmış sakızlardan üçer beşer tane ağzıma atıp çiğneyip çıtlatmaya başlamıştım ki, gözlerim kanapedeki yastığa sımsıkı sarılmış vaziyette uyumakta olan anneme takıldı. Mübarek yastığı altın kasasıymış gibi sahiplenmişti.Eh bu arada sinyallerim açıldı ve ...
Sonrası malum, çiğnediğim sakızları elimde hamur gibi yoğurdum yavaşça yanına yaklaşıp nefesini dinledim çok derin uyuyordu. İnce bir operasyonla sakızı belli bölgelere pay ettim.Uyandıktan sonra banyoya gittiğinde aynadaki halinden kendisi bile çok korkmuş olmalı ki, attığı çığlıklar karşı evlerin camını patlatacak kadar kuvvetli idi.
Yıllarca kestirmeye kıyamadığı dere otu gibi saçlarını evdeki terzi makası ile kırpılırcasına keserken bir yandan ağlıyor diğer yandan da bana beddualar savuruyordu.
Ellerin kırılsın kötü evlet, hekkım sene herem olsun!..’ a’ harflerini inat edercesine kullanmıyordu.Çocukken babasının şivesini ezber etmişti.Mesela rahmetli dedem (ama yerine) eme (vanaya )vene (anasına) ene (babasına)bebe dermiş.Eh o da babasının kızı sonuç itibariyle e harflerine sempati duyması gayet doğal.
Seni seviyorum enneciğim, eme seçıne sekız yepıştırdığım için de pişmen değilim. beni effet eve döneyim.Bebemın kerısı bene eziyet ediyor, çemeşır yıketıyor, cem sildiriyor kurter beni cenım enneciğim ellerinden öperim.Boynu bükük, derbe yemiş yevrucuğun beher.
NOS
Nurcan TALAY
17.01.2013
Saat:24:05
YORUMLAR
Sevgili şiir perim, anne kızın tatlı inatlaşmasını,çekişmesini hoş bir dille anlatan yazını beğeniyle okudum.
Kutluyor,saygı ve sevgilerimi yolluyorum canım.