- 474 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Rab Rabbulalemin Algısı
Rab Rabbulalemin Algısı
Ruh Rabbulaleminden insana yüklenen bilgi, hayat ise bu bilgiyi işleyen açığa çıkaran donanım. Ruh yazılımını beden ile işletmek ve ortaya bir şeyler çıkarmak ise kişinin bilinci ve "Zat"ı oluyor. İnanç bilinç olmadan sadece hedef olarak kalır...
Rab, Rabbulalemini algılayan bir bireysel bilinç. Bu nedenle her insanın Rab algısı farklıdır. Rabbulalemini ise tek bir insanın bu boyutta tam algılamsı mümkün değildir! Bu nedenle inanç devrededir. Rabbulalemine inanırsa insan Rab algısını genişletmek için bilinç elde eder! Yani inandıkları okyanus, bilinci damla. Bu Peygamberler için daha kapsamlı olsa da işleyiş aynı. Bireysel bilinç ile "Rab" algısı oluşuyor, inanç ile de "Rabbulalemin" Yani her birey inandığı kadar bilinç elde edemiyor. Marifetullah ise bu inancı bilince çevirmek içindir.
Rab algısı iyi anlaşılmaz ise Rabbulalemin algısını sınırlar! Bu nedenle bazı insanlar kendi Rab algısını başkalarına Rabbulalemin algısı olarak sunmak eğiliminde olur! İnanç ve bilinç burada önemli. Bireyin inancı çok kapsamlı olabilir, bilinci ne kadar; o önemli.
Tüm dinlerin kaynağı aynı.
"Sana ancak, senden önceki peygamberlere söylenenler söylenmektedir. Hiç şüphesiz senin Rabbin hem bağışlama sahibidir, hem de elem dolu bir azap sahibidir." Fussilet/43
Eski Mısır ve Sümerlerdeki kaynaklar gelişerek yeni dinlere kaynak oluyor. Bu dinler tahrif edildikçe yenileniyor...
"İnsan" Ruhsal açıdan bir yazılım. Rabbulalemin’in ona ruh üflemesi olarak ifade edilir. Beden donanım ile "Rab" algısı oluşur. "Zat" ise yazılım ve donanım ile bireyin bilinçle ortaya çıkardığı iyi/kötü göreceliliğindeki tüm veriler. Yani tercihleri; bir sonraki boyutta Cennet’i de olabilir, Cehennem’i de... Hayır ve şer diye tarif edilen tercihlerin yani "Zat"ın oluşmasındaki görecelilikten başka bir şey değil. Aslen şer yoktur. Şer tercihlerin insana fayda zararı ekseninde ortaya çıkar. Bireye görecelidir. Evrenden hoşuna gideni al gibi.
Tüm din kavgalarının altında "Rab" algısı yatar! Yani insanlar kendi algısını diğerinin algısından üstün gördüğünde kavgaya tutuşur; oysa bireysel algıların tamamı evrensel Rabbulalemin algısına göre okyanustan bir damla. Bu nedenle Yunus, Mevlana gibi zatlar din kavgası içinde yer almazlar. kendi "Rab" algılarını Rabbulalemin algısı olarak dayatmazlar! Din kavgası seçilmişleri de doğuruyor. Bazı soy üzerinden bu dava güdülür! İnsanlar arasında daha bilinçli olanlar mı desem yoksa uyanık ya da akıllı olanlar kendi soylarının diğerlerinden daha bilinçli olduğunu bu nedenle o soydan gelenlere tüm insanların itaat etmesi gerektiğini söyler...
Her insanın ruhsal potansiyeli var ve bunu açığa çıkarması performansına göre. Yani insan "Zat" ını açığa çıkarırken esmayı da yansıtır. Evrende esma yansıması önemli. Bu açıdan insanların kendi potansiyelini bizzat kendisinin kullanması da önemli. Toplumun potansiyeline talip olanlar da olacaktır. Bu potansiyel paylaşımı olursa ortak paylaşım zaten insanı geliştirir. Eğer birilerini baş yapıp, o kişiyi kutsallaştırarak tüm potansiyeller o kişiye aktarılırsa tarihsel süreçteki; Firavun, hanedan, hükümdarlar gibi daha pek çok "Kutsal" makamlar üretilir!
Son tahlilde; bireysel algı, bilinç "Rab" algısını, evrensel Rabbulalemin algısı da inancı temsil eder. O halde bilinç inancı bastırmamalı. Yani insanların bilinci "Kutsal" sayılan birilerinin bilinci ile bastırılmamalı. Hepsi Rabbulalemin algısını açığa çıkaracak çünkü. Bir kabile ya da bir soya has bir bilinç evrensel Rabbulalemin inancını temsil edemez. Etse idi milyarlarca insan bu manada yaratılmazdı.
Selametle,
Ahmet Bektaş
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.