- 1602 Okunma
- 15 Yorum
- 0 Beğeni
Artık Gün Kolleksiyoncusu
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Yol tam buradan başlıyor; iki ağacın gölgesinden, bir çiçeğin kokusundan; bir de adını unuttuğum o kızın isminden; belki bu yüzden gittiğim her yer bir öncekinden muaf... Kim bilir ki yolun tozuşunun silinişi olmadığını ya da yolun ömrünün tek adımlık olmadığını? Üzerlerinde gökkuşağı yeşeren şu ağaçlar, ben çocukken yoklardı; sadece birer fısıltılardı. Yıldızların üzerime damladığı gecelerde işitirdim seslerini; bir de ne demediklerini!
Yaprakların getirdiği şehirleri bilirim; o şehirlerin içinde damar damar tıkanan insanları görürüm; bir de boğazımda çürüyen âdem elmasını! Ve o elmanın içinde yitip giden yolları; kurtlanmış,çürümüş, uçurumları ve mesafeleri kemirilmiş yollardır onlar. Biraz da Sebahat’i anımsatır; nereden geldi ki aklıma şimdi?
Bilmem kaçıncı yolculuğun arta kalan bir günüydü Sebahat; yollardaki uykulardan, biraz da otobüsün tepe lambasından sızan ışığın değmediği kitabın üzerindeki karanlıktaki cümlelerdi; en çok da uzaklıktı. Seçilemezdi bardağın içine sızan yağmurdan ve sis kokusundan! Bir müddet gece olarak çalışmış bir devlet dairesinde. Sonra gündüz gözüyle bir şehire isim olmuş. türlü yolculuklardan anımsardım da çıkartamazdım onu. Defterime çizili pek çok öyküden biri olma ihtimâli de var ama ben bunları düşünmüyorum. Daha çok bir çay bahçesindeki ispirto kokan defterinin arasındaki gaz lambasıyla anımsıyorum. Biraz da yanında gezdirdiği gölgesinin -sırtı farzettiğim- üzerinde diktiği mumu; mumun öyküsünü bilmem ama gölgenin biliyorum. Gece vardiyasında yetiştirmesi için yanına verilmiş, "kaderime zimmetli" derdi; birlikte çalışıp, ayrı ayrı yorulurlardı.
Gün bazen birkaç dakikadan ibarettir; Sebahat’ten öğrendim bunu. Hayır, o söylemedi bana, o fısıldadı; aynı yollar gibi, aynı ağaçlar gibi... O şehirde bir yudumluk vaktim vardı; ve o bir yudum boyunca onunla -yani Sebahat’le- konuştum. Elma çayından bahsetti; o elma çayını içmek için bardağı nasıl ince ince soyup dilimleyeceğimden bahsetti. Biraz da yalnızlıktan...
Birkaç yudum sonra ben bir otobüste, o bir rivayetin içindeydi; hangi kente gideceğimi biliyordum ama Sebahat’in hangi hikâyesiyle karşılaşacağımı bilmiyordum; işte bu belirsizlikti onu - yani Sebahat’i - var eden. İşte yol tam buradan başlıyor; bir öykünün son satırından, bir ismin belirsiz hat’larından.
YORUMLAR
yara terbiyecisi
yara terbiyecisi
yolun başladığı yer bittiği yerin yarasından çıkartıyor özünü!
bu tarif içimdeki bitmeyen bir hikâyenin saçlrını tarıyor sanki...
hem samimi hem özgün hem başka bir anlatımdı...
kutladım...
yara terbiyecisi
sebahat,guzel isim.
fahriye gibi,piraye gibi,firuze gibi.
kutlarim oscar odulunu,cay bardaklarina hurmet ve selamlar.
yara terbiyecisi
yara terbiyecisi
Feyza Can
uyari levhasi as evin camina.
"lutfen siirle yaklasmayin" :)
yara terbiyecisi
Feyza Can
bu yazinin sarkisi da benden olsun,hadi yine iyisin :p
quand tu fermes les yeux:))
yara terbiyecisi
http://www.youtube.com/watch?v=WIVh8Mu1a4Q
Feyza Can
(Clementine)
:)
yara terbiyecisi
Feyza Can
elmali cay demle bir de.
niye konusturuyorsun ki beni bir saattir.
:)
hadi tutma beni.
selamlar.
yara terbiyecisi
Feyza Can
yara terbiyecisi
yara terbiyecisi
Feyza Can
"aclik oyunlari"ni izlemissindir diye tavsiye etmiyorum,ben yeni izledim de :(
yara terbiyecisi
ah sebahat
sende kabahat
elmadan çay olur mu
kaştan yay olursa olur der gibisin ama ben duymadım.
yara terbiyecisi
"Yıldızların üzerime damladığı gecelerde işitirdim seslerini !"
Çocukken yağmurlu gecelerde dinlerdim damlaların sesini...
Sebahat falan değil umrumda, bu yazı beni çocukluğuma aldı götürdü...
tebrikler...
yara terbiyecisi
(( Seçil Nimet ))
Peki...
Bu arada kullanıcı adınız ilk gördüğümde gülümsetmişti beni...
:)
yara terbiyecisi
(( Seçil Nimet ))
Almeida da daha profesyonel olmadan öyle koşarmış, şen şen... :)
yara terbiyecisi
Sebahat, yüzü olmayan astar gibi geldi bana. Kuru dalların, kitap aralarının, yolların, ağaçların ve dahi mumların yansıttığı gölgelerin aralarından sızıp, tenini arayan bir tin gibi. Heyecanlı bir yolculuk, belki sonsuz bir arayış. Belki bir gece vardiyasında bedenlenecek, belki hep çıplak kalacak bir gölge...
Her zaman derim: Okuyucu anladığından sorumludur. Çok büyük bir sorumluluk üstlendim yine : )
Sürükleyici ve hücre aktifleştirici bir yazı : )
Tebrikler.
yara terbiyecisi
Zeynep Süberk
Hiçbir şeyin içinde=Yüzü yok
Her şey=Astar ( Astarı beğenmemezlik etmeyelim, astar aslında her şeydir :) )
Manaya kılıf geçirme çabası ne boştur zaten öyle değil mi?
Tema süper, dil akıcı, bence de bu burada kalmamalı.
Almeida için de bir kahroldum ki tüh tüh. :D Acil şifalar diliyorum.
sebahat elma şehir efsane yol yolcu yolculuk terbiye edilmemiş yaralardan artakalmış kabuksuzlara inat ön karmaşalar...yazara sağlık...şerefine elma çayı
yara terbiyecisi
ah sebahat dedim bende..gece kokuyorsun git gelme düşlerime...
başarıların daim olsun ..saygılarımla
GÜLESEN SANCAR tarafından 1/22/2013 10:41:46 AM zamanında düzenlenmiştir.
yara terbiyecisi
Gül ESEN
yara terbiyecisi
Nobel goes tooo :)
Sebahat'in ruh hatları, ince belli yazardan...
Cıklar cıklar cıklar... Küçümsedik ve hatta küfür şeftalisi yaptık...
Kıllı bir sürtünme olmazsa sevişmek güzel olmaz...
Traşsız seviyorum seni Yaram...:)
yara terbiyecisi
DilevindelaL
Tüy problemine geleneksel çözüm:
Hürrem Hamam Otu Yağı...:)
yara terbiyecisi
Gün birkaç dakikadan ibaretti. Yıllar içinde bir hesap yapsak,gerçekten kaç dakika yaşadığımızı
anlarız.
Biraz yaprak gölgeli mum ışığı bir ses fısıldadı. Yalnızlığımıza bir bardak elma çayı içecek kadar
zaman dilimi sığıyor.
ve hayat başlıyor oradan..
yara terbiyecisi
Uyurken kulağıma fısıldayan seslerin sahibini aramadan kelimelerin manalarını merak ederdim. yanlış yaptığımız yıllar sonra kulağıma fısıldamayı kesen sesin sahibini yitirince anladım.
manalardan önce sesin sahibini bulmam gerekiyormuş.
her seste ,ve kartanlıkta bir suskunluğun ,ve aydınlığın öyküsü gizlidir.
Selam ve saygı ile.