- 706 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Reenkarnasyon
Şu sıralar Ankara’da yaşamını sürdüren 30-35 yaşlarında günlük normal yaşantısına devam eden adam bir gece rüya görür ve bir önceki hayatını hatırlamaya başladığını fark eder. Sonrasında yaşamı normal olmaktan çıkar ve konuyu araştırmaya başlar. Zaman zaman Polonya anadili olan Lehçe konuştuğunu fark eder. Öteki yandan, 1900-1970 yılları arasında yaşamış yine Polonyalı olarak hayatını kaybetmiş yaşlı bir kadının ruhunu taşıyan bir bayan daha yaşamaktadır Ankara’da.Aslında bu iki kişi defalarca bir araya gelmiş olsa da birbirlerinden haberleri yoktu. Eski yaşamlarında aynı sokakta komşulardı, hayat onları yine komşu yapmasa da Ankara’da yaşamalarını sağlamıştı.Adam, eski hayatında köprü inşaatında başları kesilmiş birkaç ceset bulunduğunu ve çok sıkıntılar yaşadığını, gözaltına alındığını, komşusu yaşlı kadındaki tuhaflıkları ve bahçesinde hemen hemen her gün bir yerin kazılmış olduğunu, o zamanlar dikkat etmediği ayrıntıları da hatırlar. Artık adam iki hayatını birbirine karıştırmaya başlamıştır.Bir gün yaşadıklarını anlatmak ister, ama sorun şu ki eski hayatındaki komşusu yaşlı kadının ruhunu taşıyan kişide aynı toplantıdadır.Derdinin anlatamayacağı endişesiyle, anlatmaktan çekinir. Bu toplantılar edebiyat kisvesi altında hemen hemen beş yıldır yapılır. Genellikle Ankara, arada İstanbul’da toplanırlar. İlk katıldığım toplantıda kullanıcı adımın mezarlıklar_müdürü olmasından olacak ki bana hep ölüm ve sonrasındaki yaşam hakkında sorular sorulmuştu, o günden dikkatimi çekmiş ilgilenmeye başlamıştım.Birkaç gün sonra diğer adam gibi, Ankara’da yaşamakta olan bayanı da önceki hayatında yaşadığı ruhu kontrol altına almaya başlar, ama taşlar bir türlü yerine oturmaz. Diğer adam gibi rüyalar görmeye, olayları anımsaya başlar. Her gece bir kişiyi rüyasında görmektedir. Bu kişiler kimdir, Avrupa’da bir evin bahçesini neden rüyasında görür, neden sürekli rüyalarına yarım bir çocuk yüzü girer? Hatırlayacak gibi , zorlar kendini ama hatırlayamaz. Yaşam artık eskisi gibi değildir, her ikisi içinde çekilmez bir hal almaya başlayan yaşamları, kendilerini aramakla sürer.
Adamın ruhu tamamıyla değişmiştir. Eski hayatındaki karısını, çocuklarını, yaptığı bütün projeleri hatırlar. Artık anadili gibi Lehçe konuşmaktadır.Türkçe konuşurken zorlanmaya başlamıştır. Bir yandan da iç dünyasında yarı sevinç yarı kinden oluşan, sıkıntıya benzer daralmalar yaşar, bir tuhaflık vardır. Yaşlı kadının ruhunu taşıyan kişiyi gördüğünde kalbi garip bir duyguyla kaplanır. Aşk mıdır? Nefret midir? Belki biraz içi rahatlar ama hiç ciddi bir şekilde oturup konuşmadığı birine neden âşık olsun, neden nefret etsin anlam veremez.
Bir eksiklik hisseder! Birine vermesi gereken sevgiyi verememiştir. Bir kayıp vardır ama nedir hatırlayamaz. Hatırladığı, kaybettiğini ararken kendi hayatını kaybettiğidir. Biraz Türk gibi, biraz Polonyalı gibi… Artık hayat yaşama sevincinden çok azap verir gibi olur.Öte yandan yaşlı kadının ruhunu taşıyan beden artık öyle cana yakın, sevecen kişiliğini kaybetmek üzeredir. İnsanları sevmekten daha çok kafalarını kesmek gibi düşüncelere sahip olmaya başlamıştır. Neden rüyasında her gün birini görür, her gece rüyasında gördüğü yarım çocuk yüzü neyi anlatıyor, neden çocukluğundan beri yarım çocuk yüzü görüyor, anlam verememektedir.Oturduğu evinin bahçesi olmaması onu hiç bu kadar rahatsız etmemiştir. Kısa zamanda bahçeli bir ev bulmak ister. Rüyasından daha çok uyanıkken kâbuslar görmeye başlamıştır. Sürekli bir bahçe, parçalanmış çimler, hepsi normal! Normal olmayan kâbuslarında gördüğü çift ağızlı kazmadır., Kendini çok yalnız ve çaresiz hisseder.Birini arasa beraber bir kahve içse iyi olur diye düşünürken telefonu çalar, arayan adamdır. İçinde bir sıkıntı olduğunu söyler ve biraz kafa dağıtmak için bir kahve içebilir miyiz diye sorar. Aaynı şekilde sıkıntılı olduğunu ve bir kahve içecek birini arayayım diye düşünürken onun aradığını söyler, tabiî ki içebiliriz der. Ama bir kafede içmek değil de birinin yanına gidelim orada içelim der adam. Peki o zaman bir saat sonra bizim Ogün hocanın dershanesinde buluşalım orada içebiliriz der telefonu kapatır, sanki içinde bir huzur vardır. Yaşlı kadının ruhunu taşıyan kişide, yüz yıllardır aradığı bir şey gibi gelir, biraz tuhaflıklar vardır telefon konuşmasında, düzgün Türkçe konuşmaması ve arada kaçan birkaç Lehçe kelimenin anlamlarını bilmesi çokça rahatsız etmiştir yaşlı kadının ruhunu taşıyan kişiyi.Yola koyulur, giderken artık bir psikoloğa da gitmeliyim diye hesap yapar. Aklına edebiyat kisvesi altındaki toplantılara katılan Dr. Müge gelir, derdini anlatacak bir uzman bulmuştur, arar ve sonraki gün için randevusunu alır.
Öte yandan adam Ogün hocanın dershanesine varmıştır, bir tedirginlik bir ölüm korkusu sarmıştır delirecek gibi olur, tam o sırada yaşlı kadının ruhunu taşıyan kişi kapıda belirir.
Adam- Hoş geldin Yaşlı kadının ruhunu taşıyan kişi- Hoş buldumOgün hoca- Hoş geldiniz dostlar, kahvelerinizi nasıl alırsınız?Adam- Orta şeker lütfenYaşlı kadının ruhunu taşıyan kişi- Şekersiz istiyorumOgün hoca- Silah zoruyla bile şekersiz kahve içmezsin sen hayrola diye sorarYaşlı kadının ruhunu taşıyan kişide şaşırmıştır, doğru ya şekersiz kahve sevmez ama neden şekersiz istedim diye düşünürken, içi dışı her yeri kin ve nefret dolmuştur, kontrolden çıkmak üzeredir, daha fazla durursa kötü şeyler olacağını düşünerek hızla gitmek ister.Ogün hoca- Dur ne oldu?Adam- Dur gitme sorun nedir?Yaşlı kadının ruhunu taşıyan kişi, döner bakar tek kelime etmez çıkışa doğru ilerler, o sırada kızan adam Lehçe dilinde konuşur.Adam- Do widzenia (güle güle)Ogün hoca- Noluyor lan, nece konuşuyorsun?Yaşlı kadının ruhunu taşıyan kişi bir anda şok olur ve Lehçe konuşmayı anlar ve geri döner.Yaşlı kadının ruhunu taşıyan kişi- Hejka (merhaba)Adam- Ama sen lehçe biliyor musun?Yaşlı kadının ruhunu taşıyan kişi- Jako tako (şöyle böyle)Adam- Ben bilmiyorum aslında, yaklaşık bir ay önce aniden konuşmaya başladım.Yaşlı kadının ruhunu taşıyan kişi- Jak masz na imię? (adınız nedir?) Adam-StephanYaşlı kadının ruhunu taşıyan kişi- Milo mi (tanıştığımıza memnun oldum) Ja jetsem dorothea (ben Doroti)Ogün hoca- Lan noluyor, ne diyorsunuz? Siz kimsiniz? Nece konuşuyorsunuz lan?Adam- Hocam ben de bunu anlatacaktım aslında.Yaşlı kadının ruhunu taşıyan kişi- Gdzie jest toaleta? (tuvalet nerede?)Ogün hoca- Ne?Adam- Hocam tuvaleti sordu nerede diye.Ogün hoca- Sağa dön, ikinci kapı, çabuk gel neler oluyor bir anlatın bakalım. Yaşlı kadının ruhunu taşıyan kişi, durumu biraz anlar gibi olur ve tuvalet bahanesi ile kaçar, yolda tekrar psikolog Dr. Müge’yi arar, acilen görüşmesi gerektiğini söyler sonraki gün için olan randevusunu bir saat sonrasına alması için ikna eder.Ogün hocanın kafası karışmıştır sorar adama.” Dostum ne iş bir anlat bakalım.”
Adam- Hocam, 1890- 1946 yılları arasında Polonya’da yaşadığımı düşünüyorum ve oradaki bütün her şeyi anımsıyorum. Bir karım, üç çocuğum vardı. Şimdi hatırladım! Benim bir çocuğum kaçırılmıştı ben onu ararken öldürülmüştüm, aman Allahım!Ogün hoca- Ne diyorsun sen kafayı mı yedin? Seni acilen bizim papillona (Dr. Müge)gönderelim o bir baksın.Adam- Hocam inanmıyorsun değil mi?Ogün hoca- Lan oğlum manyadınız ha, ne diyorsunuz bir anlasam, anlamadım ki inanayım, kahve içmeye geliyorsunuz, biri gelir gelmez gitmeye kalkar, öteki ardında bilmediğim bir dile konuşur, lan oğlum ne iş?Adam- Hocam ben bir inşaat mühendisiyim eski hayatımda, meşhur Polonya köprüsünü ben inşa ettim, hatta araştır görürsün inşaat halindeyken orada üç tane başsız ceset bulundu bununla ilgili gözaltına alındım, bu olaydan kurtulduktan sonra en küçük kızım kaçırıldı ben de onu ararken öldürüldüm.Ogün hoca- Hönk! Lan senin konuşmana ne oldu, yurtdışından yeni gelmiş gibi kırık Türkçe ile konuşuyorsun düzgün konuş, kafamı çorbaya çevirdin, dur ben bir kafa mı toparlayayım, yok yok kalk gidiyoruz.Adam- Nereye hocam?Ogün hoca- papillona Adam- Yok hocam, öyle direkt gidersek kabul eder mi ki?Ogün hoca- papillon, o bizi kırmaz yürü kalk, kalk.Dr. Müge’nin yolunu tutarlar, bir şeyi atlamaktadır adam, kaderiyle yüzleşmekten kaçamayacaktır. Ogün hoca yoldan papillonu arar görüşmesi gerektiğini olayı anlatır, papillon şaşırmaz olur gelin der ve ekler, biraz öncede Yaşlı kadının ruhunu taşıyan kişinin geldiğini onunla kısa bir terapi yaptığını hiç bir şey anlamadığını Yaşlı kadının ruhunu taşıyan kişinin Lehçe dilinde konuştuğunu çok az bir İngilizce bildiği için kısa bir terapi olduğunu söyler.Ogün hoca neredeyse devreleri yakmak üzeredir, farkında olmadan şaşkınlık içerisinde adama kilit soruyu sorar ve taşların yerine oturmasını sağlar.Ogün hoca- Bu bayanda senin gibi olmasın?Adam- Nasıl yani?Ogün hoca- Biraz önce kahve içmeye geldiniz ya, o bayan senin gibi ruh değişikliği yaşıyor olmasın?Adamın kafası iyice karışmıştır, kimdir Yaşlı kadının ruhunu taşıyan kişi? Neden Lehçe konuştu, neden karşılaşınca geri gitmek istedi?Ogün hoca- Sana bir soru sordum? Adam- Buyur hocam, evet hatırladım soru sordunuz.Ogün hoca- Cevaplasana o zaman.Adam- Olabilir hocam ama ona karşı kin gibi bir duygu var içimde, ondan duraksadım.Ogün hoca- Tamam kapatalım konuyu, bu iş uzar papillon birazdan çözer.Adam kafasındaki taşlar yerine oturmaya başlar. Yaşlı kadının ruhunu taşıyan kişi terapiden sonra Polonya’da yaşamış bir kadının ruhunu taşıdığını fark eder.Eski hayatında suç vardır, onun için son zamanlarda sıkıntılar çekmektedir.Gördüğü Avrupa’daki bahçe onun Varşova’daki evinin bahçesidir, biraz önce Ogün hocanın dershanesinde konuştuğu adam Mr. Stephan’da eski hayatında komşusudur.Bir korku sarmıştı adamı. Yaşlı kadının ruhunu taşıyan kişiyi, rüyasında gördüğü kişileri hatırladı, olamaz hayır diye haykırdı.Dr. Müge- Bana mı dedin?Yaşlı kadının ruhunu taşıyan kişi- Yok doktor sana demedim.Dr. Müge- Sen içeri git biraz uzan kendini toparlaYaşlı kadının ruhunu taşıyan kişi- Peki doktor.Panik sarmıştır Yaşlı kadının ruhunu taşıyan kişiyi, ama o rüyamda gördüklerim hayır ben öyle biri olamam olmamalıyım, yeni hayatında çok sevecen olduğunu son zamanlarda insanlara karşı bir şiddet içerisinde olduğunu, eski hayatındaki ruhu yeni bedenine oturduğunu, Ankara’da yaşayan bir bayan olarak değil kendini her şeyiyle eski hayatındaki Doroti olarak görmeye başladığını düşünür.Tehlikeli bir sona doğru gittiğini kendini kontrol edemez ise kötü sonuçlar doğacağını anlamıştır, ya öldürecek, ya da ölecekti.Adam ve Ogün hoca kliniğe gelmiştir, kısa bir sohbetten sonra, Ogün hocada olmak üzere hipnozla terapiye başlar, Dr. Müge tıp etiğine aykırı davranmıştır, bu aykırı davranış konuyu kısmen anladığından biraz da korktuğu içindir.Adam, hipnoterapi ile, Dr. Müge’nin sorularına cevap vermeye başlar.Dr. Müge- Sen kimsin?Adam- Ben Mr. StephanDr. Müge- Ne iş yapıyorsun, nerede çalışıyorsun?Adam- İnşaat mühendisiyim, Varşova’da yaşıyorum, Dr. Müge- peki Ankara’da ne arıyorsun?
Adam- kızımı arıyorum.Dr. Müge- kızını mı arıyorsun? Sen evlenmemiştin hiç yanlış mı biliyorum?Adam- Eski hayatımdaki kızımı arıyorumDr. Müge- Buldun mu, bulabilme ihtimalin var mı?Adam- Kızımı kaçırdılar, yaşayıp yaşamadığını bilmiyorum, ama kızımla ilgili bir şey var Ankara’da.Dr. Müge- Mesela kim veya ne vardır?Adam- Kızımı kaçıran kişi olabilir, son zamanlarda sürekli bu konuyu görüyorum.Dr. Müge-Kaç yaşındasın?Adam- 1890 doğumluyum, öldürüldüğümde 56 yaşındaydım.Dr. Müge- Nasıl öldürüldünüz?Adam- Bahçedeydim göremedim sırtımdan bir şey saplandı, orada öldüm.Dr. Müge- Ama söylediklerinin çoğunu anlamıyorum, Türkçe yada İngilizce cevap ver.Adam- İngilizcem iyi değil, Türkçe konuşmakta da zorlanıyorum.Dr. Müge- Tamam terapiyi bitirelim, sonra yine devam ederiz, üçe kadar sayıyorum uyanıyorsunuz.Dr. Müge çok olmasa da, Ogün hoca büyük şoktadır, şaşkınlık içinde Dr. Müge’ye sorar.Ogün hoca- Hocam bu aradığını bulur mu?Dr. Müge- Bilmem bulur mu ama ben Polonya elçiliğinden tercüman isteyeceğim, bu kendini Mr. Stephan sanan ve içerde ki Doroti hanım ana dillerinde uzman bir ekiple terapi yapmak lazım.Ogün hoca- Tamam hocam, o zaman gidip haber vereyim elçiliğe.Ogün hoca elçilikten, Dr. Müge hocalarından yardım isteyerek yeni bir grup terapisi için hazırlık yaparlar,Adamın eski hayatındaki ruhu yeni bedeninde tamamıyla netleşmiştir, ruhunun huzur bulmasına az kalmıştır, diğer odada biraz istirahat etmekte olan yaşlı kadının ruhunu taşıyan kişi de aynı adam gibi içini huzur bulmuştur.Kendi kendine söylenir eski hayatımın cezasını burada çekmemeliyim, buna bir son vermeliyim diye. Artık gördüğü rüyalar, bahçe yarım yüz hepsini hatırlamaktadır, durumu anlamıştır, birazdan terapiye dâhil olduğunda bütün olaylar kontrolden çıkacak, vahim sonuçlar doğacaktır ama engel olamayacaktır. Ogün hoca elçilikten beraberinde iki tercüman ile gelir. Tercümanlar o tarihleri iyi bilmektedir.Dr. Müge de hocası Prof. Dr. Leyla’yı arayıp konu ile bilgi verdiğinde hocası koşa, koşa gelmiştir, konuyu biraz Dr. Müge’den dinler olayı anlamaya çalışır, artık karar verilip bir an önce bu sıkıntından herkesin kurtulmasını isterler. Sona yaklaşılmıştır, çaresiz olanlara seyirci mi olacaklar yada olayları iyi bir duruma mı getirecekler, büyük terapi salonu hazırlanmıştır. Önce adamı alırlar içeri. Prof. Dr. Leyla minik bir sohbet eder adam ile, ardından yaşlı kadının ruhunu taşıyan kişiyi çağırtır, herkes yerine oturmuş büyük bir sessizlik içinde beklemektedirler. Salonun havası ısınmıştır normal halleriyle konuşmaya çalışmalarını beklerler, sonuç yoktur, tercümanlar aracılığı ile sorular sormaya başlar Prof. Dr. Leyla.Prof. Dr. Leyla- Anlatın bakalım?Yaşlı kandının ruhunu taşıyan kişi- Ben değilim o ben değilim.Prof. Dr. Leyla- Sen ne değilsin anlat dinleyelim.Kırık ve kısık bir Türkçe ile Prof. Dr. Leyla’ya söyler,Yaşlı kandının ruhunu taşıyan kişi- Ben o değilim ben yapmadım, şu tercümanlar problem bana bir şey yapacaklar gibi geliyor beni katil sanıyorlar.Adam- Ben hatırlıyorum biraz sen bu olayın içindesin.Yaşlı kandının ruhunu taşıyan kişi- Ne hatırlıyorsun sen, bildiklerin yanlış ben gördüm.Tercüman kimliği taşıyan gizli servis ajanı, o dönemde Varşova bölge sorumlusu olduğunu ve olay hakkında tahkikat yaptığını söyler, Mr. Stephan’ı (adam) öldüren kişinin kim olduğunu neden öldürdüğünü bildiğini söyler. Adam heyecanla sorar.Adam- Kim o kim?Tercüman- Boy boy resimler çektirdiğiniz çok sevdiğiniz karınız Eva.Adam- Ama biz birbirimizi çok seviyorduk onun yapması mümkün değil.Tercüman- Belgeleri, cezaevi kayıtları mevcuttur, 14-02-1946’da sizi öldürdü, 16-02-1946’da yakalandı, otuz yıl ceza aldı ve 14-02-1967’de cezaevinde öldü, resimleri yazdıkları hepsi mevcuttur.Adam- Ama nasıl olur, bir yanlış vardır yanılıyor olmayın?Tercüman- Yok yanılmıyoruz, olay doğrudur.Adam- Peki neden öldürdüğünü de biliyorum dediniz, neden?Tercüman- Biliyorsunuz çocuklarınızın içinde en çok küçük kızınız Lisa’yı severdi, bunu fark etmediniz mi yoksa?Adam- Biraz sanki ama öyle ciddi bir şekilde dikkat etmedim, ama bu beni öldürmesi gerektirmez öyle değil mi?Tercüman- Sebep o değil zaten, sebep kızınız Lisa’nın kaçırıldığı tarih sizi öldürdüğü tarihten tam bir yıl önce idi, 14 Şubatta kaçırıldı tam bir yıl sonra 14 Şubatta sizi öldürdü. Bu sizi öldürme sebebi değil, asıl sebep, köprünün şantiyesinde bulunan başsız cesetler ve ardından yapılan aramalar, incelemeler.Adam- Ama onları benim öldürmediğim ispat edildi.
Tercüman- İspat edildi doğru, ama köprünün beton ayağının içine üzerine beton dökülmüş bir kız çocuğa ait yarım yüz bulunmasıydı, cesede ait parçayı bulduğumuzda siz yolda evinize gidiyordunuz, sizi bulamamıştık, o yüzden evinizi arayıp Eva hanıma olayı izah ettik Polonya köprüsünün beton ayaklarının içine üzerine beton dökülmüş halde bulduğumuzu ilettik, o günün tarihi 14 Şubat yani sizin öldürüldüğünüz gün.Yaşlı kandının ruhunu taşıyan kişi- Ben demiştim size ben değilim diye.Tercüman- Bir saniye Doroti hanım, size birkaç sorum olacak, Mr. Spethan ile komşuydunuz değil mi?Yaşlı kandının ruhunu taşıyan kişi- Neden sordunuz?Adam- Evet komşumdu.Tercüman – Doroti hanım sizin bahçenizdeki kazılarda 70 kafatası bulundu, ne ilginçtir ki bir tanede başı olmayan ceset bulundu, bu konuda hatırladıklarınız var mı?Adam-Ben hatırlıyorum, çift ağızlı bir kazması vardı, arada görüyordum, bahçesinin her yeri kazılmış çimleri hırpalanmıştı.Olanlar karşısında Prof. Dr. Leyla, Dr. Müge ve Ogün hoca, şok üstüne şok yaşarlar.Tercüman- Evet Mr Stephan doğru ama bu küçük kızınız Lisa’yı öldüren Doroti hanım değildir.Adam- Peki ya kim kaçırdı kim öldürdü?Tercüman- Mr Stephan, küçük kızınız Lisa’yı kaçıran, öldüren ve parçalarını suçu atmak için birini komşunun bahçesine gömen birini sizin şantiyeye beton altında gömen, en büyük kızınız Sara’dır. Mutlu aile tablonuz sadece hatıra olarak çektirdiğiniz fotoğrafta vardır, onun dışında ailenize eşit davranmayan bir anne, işkolik bir baba, sonuç olarak katil bir abla çıktı. Bu arada küçük kızınız Lisa’nın yüzü yarım bulundu beden komşu bahçeden çıkarıldı, yüzünün diğer yarısı hala bulunamamıştır.Adam- Ama benim ortanca çocuğum James, o nerede?Tercüman- Olanları öğrendiğinden itibaren akli dengesini kaybetti, en son hastaneye ben teslim etmiştim, son durumu hakkında bilgiye sahip değilim.Adam eski hayatında veremediği sevgiden dolayı yeni hayatında azap çektiğini anlar.Yaşlı kandının ruhunu taşıyan kişi- Gördünüz mü? Ben değilim o.Tercüman- Evet siz değildiniz, ama sizin bahçeden çıkan kafataslarına ait bedenler bulunamadı, evinize girenlerin yarısının geri çıkmadığı tespit edildi, kısacası Doroti hanım eski hayatınızdaki takma adınızı biliyor musunuz?Yaşlı kandının ruhunu taşıyan kişi- Hayır hayal meyal gibi yaptıklarımın çoğunu hatırlıyorum ama takma ad kısmını hatırlamıyorum.Tercüman- Eski hayatınızda katil nine olarak tarihe geçtiniz ve Mr. Stephan’da kaçık mühendis olarak bilinir, ünlü bir mühendistir, zavallı bir aile babası ama başarılarla dolu bir mühendis. Hiç konuşmayan diğerine göre yaşlıca olan tercüman, zaman zaman Yaşlı kandının ruhunu taşıyan kişiyle göz göze gelir, bir tuhaflık vardır, Yaşlı kandının ruhunu taşıyan kişi dayanamaz sorar.Yaşlı kandının ruhunu taşıyan kişi- Ne bakıp duruyorsun, hiç mi kadın görmedin?Sessiz kalan hiç konuşmayan tercüman, elinde tuttuğu zarf açacağını bir bıçak gibi tutarak bağırır. Tercüman 2- Sen şimdi katil nine denilen kişi misin?Yaşlı kandının ruhunu taşıyan kişi- Evet ne var bunda, iki saattir beni kesiyorsun, gözlerinle taciz ediyorsun, derdin ne?Hiç konuşmayan tercüman ayağa kalkar beklenmedik bir hamle yapar, elindeki zarf açacağını Yaşlı kandının ruhunu taşıyan kişinin kalbine saplar, salondakiler şok içindelerdir, bu olay karşısında kilitlenip kalırlar, nefes dahi alamamaktadırlar.Yaşlı kandının ruhunu taşıyan kişi- Bu intikam bir günlük karın için değil mi?Tercüman 2- Evet biricik bir günlük karımın intikamı bu.Hiç konuşmayan tercüman, hak ettiğini buldun senden intikamımı alacağımı biliyordum, iki değil üç defa daha gelsen dünyaya seni yine öldüreceğim, sen bir günlük karımı öldürdün bu ölümü hak ettin der geriye doğru çekilerek bir sigara yakar. Adam (Mr. Stephan)şaşkınlık içinde, hayatının büyük bir bölümü azap içinde geçtiğinden dayanamaz pencereyi açar kendini o özlediği betona bırakır. Ogün hocanın bünyesi daha fazla dayanamaz orada bayılır, Prof. Dr. Leyla sükûnetini korur Dr. Müge çaresizlik içinde biri bir şeyler yapsın diye bağırır, durum ağırdır.
Mezarlıklar Muduru
YORUMLAR
Sayın Yazarım,
İki gramlık beynimin yarısını sizin yazınıza vererek, aslında daha basit anlatılabilecek olduğunuz , düzenlenmesi ve yazım tarzı beni çok yoran yazınızı okuyabildim.
Güzel bir konu karışık halde olmasa daha zevkli okunabilirdi.
Saygılarımla.