Ebemle Dedem Çırılçıplak
Bey sana zaman, zaman kızıyorum, tam kırk yıl oldu evleneli.
Çocukları çoktan evlendirdik, leylekler yuvadan uçalı yıllar oldu..
Edi ile büdü kaldık baş başa, Allaha şükür maddi olarak, bana ve çocuklara hiç sıkıntı çektirmedin.
-Hanım, hanım! Lafı uzatma!
Ben lafı yine nereye getireceğini biliyorum, seyrettiğin o dizilerde gördüklerini benden yapmamı istiyorsun.
Yaa! Ben geldim yetmiş yaşına eskiler ne demiş!
’’Yaş yetmiş iş bitmiş’’ sen de altmışbeş hala genç gibi davranmamızı bekliyorsun.
Hadi geç oldu yatalım artık.
-Sen yat!
Benim dizim var onu bekliyorum.
-Dizilerle zaten kafayı bozdun, ondan sonra efendim benim onlardan neyim eksik diye vır vır başımın etini yiyorsun.
-Aaa!
Haksız mıyım şimdiye kadar beni hiç şöyle lüks bir yere götürdün mü?
Karşılıklı şöyle bir gece boğazda kadeh tokuşturduk mu
Karun gibi zenginsin ama parana kıyamıyorsun.
Efendi efendi! Yıllardır o paraların turşusunu kuruyorsun,şu turşudan birazda biz yesek.
Anlaşıldı senden kurtuluş yok.
Her gün aynı terane yârin akşam hazırlan, senle şöyle felekten bir gün çalalım.
-Bey doğru mu söylüyorsun?
Yanlış duymadım değil mi?
Kulaklarıma inanıyım mı?
-Hanım söz yarın akşama hazır ol!
Seni yaşatacağım en kral yerlere götüreceğim, başka türlü bu laflarından kurtuluşum yok!
-Baba ikide bir saatine bakıp duruyorsun hayrola?
-Oğlum bugün anneni yemeğe götüreceğimde saatte ondan bakıp duruyorum.
-Baba bu yemek nereden çıktı!
Sen böyle şeyleri pek sevmezdin, yoksa bu yaştan sonra huyun mu değişiyor?
-Yok oğlum!
Annen uzun süreden beri, başımın etini yiyor, artık kaçacak yerim kalmadı.
Akşam yine evde aynı mevzuyu açınca tamam dedim, senin anlayacağın, ağzımızdan söz çıktı bir kere
O şimdi, dört gözle beni bekliyordur.
-Baba iyi olur, biraz şu monotonluktan kurtulursunuz ve hayatınıza renk gelir.
Annemi nereye götürmeyi düşünüyorsun?
İstersen benim bazı tanıdıklarım var.
Telefon edeyim de, sizi karşılasınlar.
-Oğlum gerek yok!
Boğazda bir yere otururuz.
-Baba hadi iyisin iyisin!
Annemle kumrular gibi, şöyle baş başa kırk yıllık aşkınızı tazeleyeceksiniz.
-Saat yaklaştı ben çıkıyorum anca giderim.
-Baba şoföre söyleyeyim de sizi alsın ve gideceğiniz yere bıraksın.
-Oğlum gerek yok!
Ben yavaş, yavaş giderim.
-Olmaz öyle şey, bak araba kapının önüne geldi bile.
-Oğlum hadi sana iyi akşamlar, torunlarımı benim yerime öp.
-Baba fazla oturmayın, gözüm arkada kalmasın, anneme de selam söyle.
-Oğlum sen merak etme.
-Bey hoş geldin, bende seni bekliyordum.
-Hanım ne bu kıyafet!
Allahını seversen!
Senin üzerinde elbise var mı?
Yoksa bana öyle mi gözüküyor?
-Bey şimdiden başladın, artık değiş, değiş, değişmenin zamanı çoktan geldi de geçiyor bile.
Bak dizideki bayanlar nasıl giyiniyorlar, benim onlardan neyim eksik.
Oh! Canıma değsin, kıydım paraya işte, bu üzerimdeki gece elbisesini aldım.
Bak şimdiden seni uyarıyorum,gecemi zehir edeceksen hiç çıkmayalım.
-Hanım keşke üzerine bir şey alsaydın, maazallah üşütürsün de.
-Bir şey olmaz!
Ben eski toprağım,daha ölmedim, acı patlıcanı kırağı çalmaz.
-Ulan kadın, sana öyle bir oyun oynayacağım ki
-Ne konuşuyorsun, öyle kendi kendine..
-Tamam, tamam!
Oğlan şoförünü yolladı, kapıda bizi bekliyor.
Hadi hazırsan bekletmeyelim.
-Ben dünden hazırım.
-Oğlum, sen bizi şöyle boğazda lüks bir yere götür.
-Hanım nasıl beğendin mi?
-Bey ne yalan söyleyeyim, aynı dizilerde ki yerlere benziyor.
-önce balık yiyelim, yanında da kırmızı şarap içelim, bu menüye itirazın var mı?
-Ayol! Delinin zoruna bak!
Boğaza karşı kadehimi kaldırdıktan sonra neye itirazım olabilir ki!
Ben yıllardır, böyle bir yerin hayalini kurdum, durdum.
-Hanım bu daha ne ki!
Bu gece ikimizin gecesi seni yaşatacağım, senin anlayacağın, İstanbul kazan biz kepçe.
Hanım,hanım!!
Hızlı gidiyorsun! Bu gidişle sarhoş olacaksın!
-Haşmet keyfimi kaçırma!
Hadi, hadi!
Çın, çın.
-Hanım fazla kaçırma!
Bak! Buradan da Dilayda’’ya gideceğiz, orada sabaha kadar, vur patlasın, çal oynasın!
El ele, göz göze dansımızı yapacağız ve yılların kurtlarını dökeceğiz.
-Haşmet, bana kurduğum, hayalleri gerçekleştirme imkânı verdiğin için, seni çok seviyorum!
-Hanım üşümüyorsun değil mi?
-Ne üşümesi!
Yanıyorum yanıyor!
-Hadi Dilayda’’nın yolunu tutalım.
Garson bize bir taksi çağırırmısın.
Hanım koluma gir, şimdi düşeceksin, ben sana fazla içme demedim mi?
-Haşmet ama çok mutluyum, bu mutluluğumu bozma!
-Oğlum bizi Dilayda’’ya götür.
-Hayırdır beybaba orada ne işiniz var!
-Oğlum eğlenmeye gidiyoruz.
-Beybaba beni yanlış anlamada ora size göre değil, genelde oraya gençler takılıyor,arada kaynar gidersiniz.
-AAaa! Delinin zoruna bak!
Oğlum sen karışma! Bizim onlardan neyimiz eksik.
Biz eski toprağız eski toprak.
-Babaanne kızma! İşte geldik bile.
-Hanım hadi! Kurtları dökmeye var mısın?
-Haşmet benim biraz başım dönüyor, biraz şöyle otursak.
-Hadi, hadi! Mızıkçılık yok, aylardır başımın etini yedin.
-Hop! Moruk nereye?
-Haşmet kapıdaki goril sana moruk dedi duydun mu?
-Evladım!
Moruk diye bana mı dedin?
-Evet, sana dedim, tam gaz, içeriye damsız dalıyorsun da.
-Bak evladım, ben ünlü iş adamı Feyzoğluyum.
-Ne olursan ol, içeriye damsız giremezsin!
-Oğlum sen hiç merak etme, denizde kum, bende para.
-Moruk paran senin olsun, damsız girilmez!
-Haşmet dam diye yanında kadın olacak demek istiyor.
-Öyle miii!
Evladım bak!
Yanımda kadının kralı var, görmüyor musun?
-Bu naftalin kokulu kadın mı ?
-Haşmet bu uyuz, beni kadına benzetemedi, terbiyesiz adam işte, ne olacak.
Hadi evimize gidelim.
-Yook!
-Feyzoğlunu ve karısını Dilayda’’ya almamışlar diye yârin gazeteler yazarsa itibarım, iki paralık olur.
Hanım sen karışma!
-Ben bu kapıyı hangi anahtar açar, çok iyi bilirim.
-Oğlum şu dolarları al, benden bir çorba iç.
-Oooo!
Efendim özür dilerim, şimdi tanıdım, spot ışıklar gözümü alıyor da.
-Hanım gördün mü?
Paranın açamayacağı kapı daha yapılmadı.
-Haşmet bu yüksek müzik beni sağır edecek ne olursun çıkalım.
-Yok öyle! Buraya eğlenmeye geldik.
Şu millete baksana nasıl da çılgınlar gibi dans ediyorlar.
-Kızım yol verde, şöyle piste doğru yaklaşalım.
Lan moruk senin gözlerin de ayvayı yemiş, benim kıza benzer tarafım mı var?
-Sen şimdi gerçekten erkek misin?
-Moruk beni sinirlendirme şimdi çıkacam üzerine.
Dur oğlum kızma!
Uzun sarı saçlarını arkadan bağlamış görünce, birde şu kulaklarında ki küpeler beni yanılttı.
Bak! arkadaşın erkek gibi, onu niye karıştırmıyorum.
-Nuray bak, bu moruk, seni erkek zannetti.
-Şimdi bu kız mı?
Kafayı kazıtmış, burnuna halka takmış, ayağında asker botları, elinde sigara...
Moruk gergin görünüyorsun, şundan iki nefes çekte keyfin yerine gelsin.
Birazdan kafan bir milyon olur çek, çek!
-Haşmet gidelim, ben korkmaya başladım.
-Yok öyle! Biz buraya eğlenmeye geldik, pilavdan dönenin kaşığı kırılsın.
Takıl peşime şöyle kurtları dökelim.
Moruk şunları da yut, bunlar sana bulutların üzerinde gezinti yaptırır.
Helal olsun, moruğa bak be bütün millete Dilayda’’da önce halay çektirdi şimdide çiftetelli oynatıyor.
valla tam havaya girmiş, resmen uçuyor.
-Şimdi de ceketi çıkardı, çakmağı ile yakıyor.
Allah, Allah! Bütün millet üstündekileri çıkardı onlarda yakmaya başladı, şimdi de üzerinden atlıyorlar.
Bak bak!
Moruk hızını alamadı bu sefer pantolonu çıkartı, onu da ateşin üzerine attı.
Herhalde yanındaki de karısı onun da elbiseyi yırtıp ateşin üzerine attı.
Lan oğlum Dilayda, Dilayda olalı böyle çılgın parti görmemişti, valla helal olsun moruğa ulan bütün millet anadan üryan yanan elbiselerin üzerinden atlıyorlar.
-Yangın varrrr!
Herkes canını kurtarsın!
Panik yapmayın, birbirinizi ezmeyin itfaiye yetişti, kapıya doğru koşun, dışarıdan su sıkıyorlar, tavan çökmek üzere, dumandan zehirlenmeden, çabuk burayı tahliye edin.
Hanım çabuk, dışarıya çıkmanın bir yolunu bulalım.
-Haşmet ben utanıyorum, dışarı çıkmam, çünkü üzerimde bir şey yok.
-Lan karı, eğer çıkmazsak, sobanın üzerinde ki kestane gibi burada kavrulacağız.
Bırak üstü başı, sanki benim kıçımda don mu var?
Canımızı kurtarmamız lazım.
Bak! Şu aralıktan itfaiye arabasının üzerinde yanıp sönen ışıkları görünüyor, o tarafa doğru gidelim.
Tamam! Bizi gördüler ve üzerimize su sıkmaya başladılar.
Bu gazeteciler de nereden çıktı devamlı resimlerimizi çekiyorlar.
-Haşmet bir bizi çekmiyorlar, içerden kim sağ çıkarsa onu çekiyorlar.
Bak! Televizyoncular da geldi ve Kameralarını üzerimize çevirdiler, şunlar da bizi polise gösteriyorlar.
-Hanım hanım! Daha ne istiyorsun?
Sonunda dizi yıldızları gibi şöhret oldun.
-Beyefendi sizi emniyete kadar götürmemiz gerekiyor, çünkü hakkınızda şikâyet var.
Görgü tanıkları, yangını sizin çıkardığınızı söylüyorlar..
-Oğlum tamam gidelim de şu çıplaklığımızı örtecek, üzerimize bir şeyler verseniz diyorum.
-Emniyette bir şeyler uydururuz.
-Baba, Anne çabuk koşun!
Dedemle Babaannem, çırılçıplak televizyondalar, hem de Dilayda’’yı yakmışlar.
CENGİZ DAMAR