KALENİN ANAHTARI
İnsanların iç ve dış dünyalarında aşamadıkları üç sorun vardır. Oysa önümüzde duran kaleye girmek için sadece giriş kapısını bilmek yeterliydi. Ama “en güzeli zor olandır.” Sözünden yola çıkarak, kalenin kapısını aramak yerine önümüze surlar dikiyorduk, aşılması zor olan. Zorluğu bizi hiçbir zaman kale kapısının önüne getirmeyecek olmasındandı. Bazen bunu yolu bildiğimizi düşünüp biraz zaman öldürmek için bazen de yolu hiçbir zaman bulamayacağımızı düşündüğümüz için yapardık.
Bu arada bırakın güneşin doğup ve batmasını, mevsimlerin geçtiğini bile algılayamazdık. Sert rüzgârların ve buz tutmuş karların arasında kendimize kardan adamlar ve evler yaparak koştururduk sağa sola.
Hepimizin yaptığı “kardan” olmasına rağmen havucu olanlar böbürlenir, havuçsuz olanlarsa feryad-ı figanı basıp vâveylalara boğarlardı etrafı.
Arayınca bulacaktı insan. Neyi aradığına bir türlü karar verebilseydi. Bulurlarsa neyi bulduklarını bilmeden koşuyorlardı hamamdan.
Oysa aramak ve bulmak için “kaybettiğini” bilmesi gerekiyordu. Neyi kaybettiğini bilmeyen neyi bulduğunu da bilmiyordu.
Bilmediğimiz şeylere isimler koyuyorduk. Yeni doğmuş çocuklar gibi. Üzerine yorumlar yapıyor, bin türlü tarifini yapıyorduk ansiklopedik köşelerde.
Yaz sıcağında kaynayan, sularla yıkıyorduk günahlarımızı, bol deterjanlı. Bir türlü çözülmüyordu, kanayan ellerimiz. Yorulduğunda bir arpa boyu yol almadığımızı görüp şaşırırken.
Bu arada bazılarımız kaleyi bulmaktan vazgeçip kendi kardan adamlarını yapıyordu. Karın yağmasını sabırsızlıkla beklerken. Dere kenarında oturup günahlarını yıkıyordu sonra. Bol deterjanlı sularla ikindi gölgesinin serinliğinde.
Bazılarımız kumdan kalelere koşuyordu. Her med- cezir vakti denize katılıp giden. Her defasında denizin, kumdan kaleleri alıp gitmemesi için setler kuruyordu yine kum tanelerinden.
Sadece birkaç tanesi mutluydu içimizde. Kar ve kum tanelerine aldırmadan, kaleyi bulmaya çıkmış olanlardı bunlar.
Üç sur vardı önümüzde aşılması gereken.
Bir, benin kumdan ördüğü , kendi surları.
İki, insanlar birliğinin – toplumun- imece usulü kurduğu kumdan setler.
Üç,bir tarafını benin ördüğü, bir tarafını da imece usulü toplumun kurduğu kumdan setler.
Kalenin kapısını açacak anahtar, içimizdeydi oysa.
M. Ö./ 2008
kahramanmaraş
YORUMLAR
'Üç sur vardı önümüzde aşılması gereken.
Bir, benin kumdan ördüğü , kendi surları.
İki, insanlar birliğinin – toplumun- imece usulü kurduğu kumdan setler.
Üç,bir tarafını benin ördüğü, bir tarafını da imece usulü toplumun kurduğu kumdan setler.
Kalenin kapısını açacak anahtar, içimizdeydi oysa. '
Anlamlı,güzel bir yazı.Tebrikler.