- 624 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
İlk Selam'ım
Seksenli yılların ortalarıydı. Ülkenin üzerindeki sağlı sollu karabulutlar yeni yeni dağılmış, insanlar sükuta erdik, huzura yelken açtık derken; farklı ve yeni karabulutların kucağında bulmuştu kendilerini. Bu karabulut sık sık kendini terörün diğer bir yüzü olarak göstermeye başlamıştı esaslısından. Lakin, gençliğe yeni adım atmak üzere olan çocuklar olarak, bunlarla hiç bir ilgimiz olmadığı gibi dünya bize oyundan, eğlenceden ibaretti yaşımız gereği...Akşam yemeğini yemiş, "küçük ev" isimli aile dizisi konu komşu hep beraber izlenmişti. Akşamın bize kalan bu bölümünde ev ahalisi olarak küçük çaplı hasbihalden sonra ders yapmaya köşeme çekilmiştim.Köşe dediğimde tezekle ısınmaya çalışan sobanın arkası idi. Kedimiz "pompon’la" ortak alanımzdı orası. Silip silip karaladığım ve başkaca yazacak sayfa lüksümün olmadığı defteri iki dizimin üstüne koymuş bir şeyler karalıyordum. Üniversitede okuyan ve parmakla gösterilen teyze oğlu Mehmet abi’nin hediye ettiği "Selam" dergisini bir solukta okumuştum. Hele hele de "Okuyucu mektupları" köşesinde kilitlenip kalmıştım. Oraya şiir, resim, makale, deneme gönderen benim yaşımda ki çocukların isimlerini görünce bir an için kalbimin yerinde kalkıp indiğini hissettim. Bundan sonra ki sayıda benim de ismim çıkmalıydı dergide. Yazdığım şiirin altında ismim, şehrim, ilçem, okulum, sınıfım v.s. olacaktı. Ne gurur verici bir durumdu benim için...Dergiyi kaptığım gibi sınıfa gidecek herkese gösterecektim. Muhtemelen ne olduğunu anlamaya çalışan Zeynep’te merak edecek ve marifetime; takdiri içinde pırıl pırıl parlayan yeşil gözleriyle bakacaktı. Derin bir iki nefes çektim. Başladım yazmaya;
"Çok değerli Selam Dergisi Yayıncıları,
İlk defa okuma şerefine nail olduğum derginiz beni son derece mutlu etti. Derginizi, daimi aboneniz olan Mehmet Biber abim’den aldım. Gerçi derginize abone olma gibi bir lüksüm yok. Çünkü, babamın maddi durumu buna yetersiz. Ama harçlıklarımdan biriktirip önümüzdeki sayıyı mutlaka alacağım. Bugün yazdığım bir şiirimi göndermek istiyorum. Eğer yayınlarsanız çok ama çok mutlu olacağım. İnanın bu mektubu yazarken bile elim ayağım birbirine dolaşıyor. Mektup size ne zaman ulaşır bilmiyorum ama daha şimdiden heyecanlanmaya başladım bile. Size yalvarıyorum ne olursunuz bu şiirimi yayınlayın.
Şiirim;
AŞIĞIM
Aşığım yarin mestine yandım
Vira dönerim viraneler gibi,
Bilmem ki onun nesine yandım,
Zira dönerim viraneler gibi,
O bir tebessüm o bir bakıştı,
O ruhuma sessizce akıştı,
Daha bir gün yüzünü görmeden
Hicran derdi yakama yapıştı.
İsim, Soyisim
Şehir,okul,sınıf,numara,
İmza
Tarih:14.03.1986
Selamlarımla "
Derginin Nisan sayısını almak için kırtasiyeci Ali abi’nin dükkanına sabah erkenden gittim. Dükkan daha açılmamıştı. Epey bir zaman bekledim. Üşümüş ellerimi birbirine sürterken Ali abi’nin hızlı adımlarla geldiğini gördüm. Derginin parasını verip son sürat yapraklarını açmaya başladım. "Okuyucu mektupları" bölümü sayfasına gelince gözlerimi kapadım. Sonra, yavaş yavaş açtım. Aman Allah’ım! Şiir’im yayınlanmış hem de etrafı süslenmiş ve kendine ait bir bölüm içine çerçeveyle alınmıştı. İsmimi görünce;
-Ali abi bak! Şiirim yayınlamış...Ali abi sayfaya baktı ve;
-Aferin dedi.
Heyecanımı tarife cümleler yetmiyordu. Belki de kasabada bir ilkti bu durum. Ayaklarım birbirine dolanıyordu. Hemen anne ve babama göstermek istiyordum. Sonra, sınıf ve Zeynep...Vakit gelmişti. Sınıfa girer girmez herkesi yanıma çağırdım. O sayfayı açtım ve gururla herkese gösterdim. Tebrikler, tebrikler...ancak sabırsızlıkla beklediğim iki kişi yanıma gelmiyordu. Biri Zeynep diğeri Aydın’dı. Aydın’ı anlıyordum. Çok kıskanç bir çocuktu, aynı zamanda öz dayı’mın oğluydu. Ama, Zeynep neden gecikmişti? Bütün hevesim kursağımda kalmıştı. Durumu çaktırmadan şiiri sesli bir şekilde okumaya başladım.
’O bir tebessüm o bir bakıştı...’ derginin bir anda elimden çekildiğini hissettim. Gizlice arkamdan gelip dergiyi alan Aydın, olanca hızıyla dergiyi yırtmaya başladı. Neye uğradığımı şaşırmıştım.Diz üstü çöktüm ve gözlerimde ki yaşları gizlemeye çalışırken bağırdım;
"Nedennnnn???"
YORUMLAR
:))) ben de bir zamanlar bir gazetde şiirler ve yazıları neşredilen ve bunları görünce hala utancından yerlerin dibine giren bir kişi olarak o yaşta çok güzel bir şiir yazmış olduğunuzu belirteyim değerli kardeşim.
Küçük ev dizisi sayesinde insanımız "infak" ı unutup "kek-kurabiye-dolma-sarma" hayırları yapmaya başladı.
Tam imana gelip istavroz çıkarıyorduk ki dizi bitti...
fakat biz her fatihadan sonra yine de "Amen" demeye devam ettik şükür.
Aydın olması gereken bir malzeme bence.
Herkesin yanıbaşında bir tane olması lazım öyle bir tip.
Yaralısın anladığım kadarıyla..
Gelmeyenlerin en önemlisi gelmemiş ya..
Yaralısın...
Vay "yaran yim gardaş" derler ya Dadaşlar...
yarası olana..
Hee işte..
Selam ve muhabbetle...