- 552 Okunma
- 5 Yorum
- 0 Beğeni
Can Sıkıntısı
Gerçekte insan, Rabbine karşı çok nankördür. Âdiyât, 6
Konuşuyor biri, diğerleri de onu dinliyor. Uzun zamandır bugün ki kadar fazla yemek yemediğim için, uyku erkenden bastırdı. Resmen uyuyordum o biri konuşurken. Anladın mı diyordu, on dakika önce en son duyduğum şeyi tekrar ediyordum. Kendime gülmek istiyordum, ama orada bıraksalar saatlerce uyuyabilirdim. Çayı görünce dayanamadım. Ünlü yazar diyor ki:’ Çay sadece bir haz alma işlevi, yaşama ait! En fazla tarifini yaparsın ve biter. Fazla uzatamazsın. Orada kalır; tadı, adı, yapılışı, sohbeti…’ Kadına benzer bir tarafı da yok şu çayın. İnce belli çay bardağında da içmiyordum. Nihayet kendime gelmiştim.
Defalarca kaşındım, kaşındım… Uyuz olsa insan bu kadar kaşınabilirdi, ancak can sıkıntısı, depresyon, stres… Artık ne kadar lüzumsuz gevremiş ruh halini yansıtan şey varsa, benim adıma çalışıyordu. Kaçak çalıştıkları için, ayrı bir tadı vardı her birinin. Hiçbiri, hazlarıma küfür etmedi ve etmediği müddetçe seveceğim onları.
Rukiye Hanım aklıma geldi. Vay be, güzel Rukiye, endamlı, gençliğinde aynı senin gibi yürürdü. Bilirsin bizim oranın kadınlarını. Gençken o kadar hızlı olurlar ki, yetişemezsin onlara. Ancak yaşlandıklarında, yürüyemez hale gelirler. Rukiye hanımda şimdileri öyle, bazı zaman iki büklüm yürüyecek gibi, yüreğim kaldırmıyor.
Ona deseydim canım sıkılıyor, çatardı kaşlarını, toprak lehçesiyle başlardı kızmaya:
‘Eee… Ne yalandan canım sıkılıyor, bunalıyorum diyorsun. Allah’a inanmıyor musun? Le bu dünya fanidir. Git abdest al, namazını kıl, bir Tebareke oku. Uyurken de Felak Nâs oku, ahanda tamamdır. Ne ofluyon, pufluyon. Müslüman’ın ağzı dualı olmalıdır, dualı!’
Duyuyordum, bana ders verdikten sonra, Felak ve Nâsı okuyordu.
‘Bismillahirrahmanirrahim. Kul e’uzü birabbilfelak. Minşerri ma halak. Ve min şerri ğasikin iza vekab. Ve min şerrinneffassati fiyl’ukad. Ve min şerri hasidin iza hased. Bismilah… Kul e’uzü birabbinas. Melikinnas. İlahinnas. Min şerrilvesvasil hannas. Elleziy yüvesvisü fiysudurinnas. Minel cinneti vennas. Oh, Âmin. Çayı demleyeyim de, içeriz di mi?’
Gülüyorum. Rukiye Hanım böyle yapar çünkü. Önceleri bir kadını incitebilecek hassas bir damarına bastığım için, benim dediklerimden dolayı hırslanarak, altmışından sonra çayı daha güzel demlemeye çaba gösteriyordu.
Biliyor musun, sen de çok güzel çay demliyorsun. Ne oluyor, nasıl yapıyorsun bilmiyorum ama senin saçlarında çay kokuyor. Ensende bir Gürcü barı, Allahuekber dağlarından esip, Batum olan bir tenyüzü. ‘Amin’ demek için, ellerim yetmiyor şimdi. Hâlâ kaşındığım için, panik atak hastalarına verilen, genelde iyi bir sakinleştirici olan ilaçtan içmeye karar verdim. Saatlerce gözlerimde kapanmıyor, ama uykum at koşturuyor deli divane hayal âleminde.
Öykülerim vardı yarım kalmış onlarca. Hiçbirine geri dönme arzusu taşımıyorum da. İşte bu yüzden canımın sıkıntısına binlerce Felak Nâs okumam gerektiğini iyi biliyorum. Bol bol su içmeli bu ilacı içtikten sonra. Böbreklere zarar vermesin. Küçükken böbrek ile böreği, tespih ile tepsiyi hep karıştırırdım. Yumurtaya fa dediğim yıllardan çok sonra olmasına rağmen.
Üniversiteli kızın biri, sevgilisinden bahsediyor. ‘Ya bu sevgililik de çok can sıkıcı bir şey! Daha yılbaşı yeni bitti. Şimdide sevgililer günü geliyor. Ne alacağımı bilmiyorum. Saat alacağım diyorum üç yüz, dört yüz liralık, ama beğenmez onu. Zaten saati de var. Of, ne yapacağım ben ya!’ Rukiye Hanım olsaydı o an: ‘ Allah affetsin, bu nedir lo? Allah affetsin…’ Ama Nezaket Hanım, pek de nazik davranmazdı böyle durumda: ‘Boynu devrilesice! Toprak başına gele, baba parasıyla elin oğluna hediye alıyor. Namusuz.’
Rukiye Hanım, Nezaket Hanım, sen ve ben, kahkaha atıyoruz.
Yatsı ezanı okunuyor. Bakışlar namaz için erkekleri camiye göndermede. Zamanında Yunanların ahır yaptığı bu camiye gitmeye bayılıyorum, ama ürperiyorum. Osmanlı’dan kalma, küçük camilerin ayrı bir yeri var hatıralarımda. Bu hatıralar, ruhumun arka sokaklar. Dokunulmamış, girilmemiş yakuttan mağaralarıma giden sokaklar. Sen deriden kefenlerimiz ardınca, bende ki seni görebildin mi?
Üniversiteli kızın canı sıkılıyor, benim de sıkılıyor, herkesin canı sıkılıyor. Bir senin sıkılmıyor. Böyle düşünmek haz veriyor yaşamak adına, ama şakayı pek uzatamayanlardanım.
‘Çevrenizde bir zavallı varsa ahkâm kesmek o kadar da zor değildir. ‘ derler. Zora gelemediğim için, yakınımda zavallı senlerden, vazgeçilmez benler çıkartınca, duru bir aşka sarılıp uyuyorum her gece. İşin garibi, bu kar kokusunu her gece burna çekmek, diş etlerinin arasında kalmış nikotini yalamak ve… Lanet olsun, o kız kadar olamadığım için canım sıkıldı bak şimdi! Üniversiteli kız, şaşırmış ne alacağım diye. Ben ise alamadığım için, almak istediği şeyi bilmeyene şaşırıyorum. Ama gerçeğin, o ağızdan hiç çıkmayan, gönle dantelâ gibi işlemiş nüshasını aşka boyamayı bilmediği içinde can sıkıntısına acıyorum.
Biliyor musun, dua ederken yeni bir dil buldum. Basit olmayı, böyle kalmayı yeğliyorum her zaman ve bunun haricinde derdimin bile derde değer, değecek bir şey olmasını diliyorum.
Rukiye Hamım hem uyuyamadığım hem de kaşındığım için ilaç aldığımı ne derdi biliyor musun? ‘Üç Kevser oku, üfle kendine, Allah’ım beni şu saatte kaldır izninle de ve gözünü kapat. Bak hemen uyursun.’
Kevser’in verildiği dünyanın yaratılma gayesine bir selam gibi! Rabbin için namaz kıl diyor. Kötü olanın o yüce peygamberi kötüleyenler olduğunu söylüyor. Arada kurbanda kes diyordu değil mi? ‘Venhar…’ ‘Fe salli li Rabbike venhar.’ Rabbin için namaz kıl ve kurban kes.
Kurban, senede bir defa bir yana, sanırım mutluluklarımızı da kurban etmeye kadar geliyor. Kurban oluyoruz hâr ile nâr içre!
Tutulmayan, koklanmayan, görülmeyen, işitilmeyen bir aşk uğruna bu kadar kurban olup, çoğu zevklerimizi biz adına kurban edebiliyorsak, sanırım göremediğimiz, bilmekte hep eksik kaldığımız, cahilliğimizden dolayı varlığını tanımak istemediğimiz Allah’a da kurban olabiliriz. En azından bir kere de olsa, öyle ya da böyle, denemeliyiz!
Belki o zaman canlarımızı sıkan şeyler, bu soğukta dışarıda kalanlar, yemek yiyemeyenler, hastalıktan takati kalmayıp, oturduğu yerde eriyenler olabilir.
YORUMLAR
Hocam uyuz öyle defalarca kaşınma ile geçmez.sabaha kadar kaşınır insan. Hem de kaşınan yerlerini uyurken bile etrafta bulunan sert ve kazıtıcı bir materyale sürerek. Uyurkaşınır olur yani.
Yazının bütününde alınması gerekenleri alabilmek ,ve uyarıları bir kenara yazabilmek iyi geldi bana.
Selam ve muhabbetle.
Hay bu dualı ağız daim olsun. Bu saatte ne güzel geldi, ilaç gibi. Ben senaryosu çok güzel yazılmış bir filmin içindeki bir karakter oldum birden. Okurken yaşadım.
Ne güzel bir türkçe ile yazılmış, Rukiye Hanımın lehçesini de katarak.
Strese rahmetli annem edepsizlik derdi.
Depresyon sa çağın hastalığı. Ben bi girdim hele daha çıkamıyorum !!!
Bunlardan çıkmanın ilacı; Namaz ve duadır üstadım.
Çok beğendim.
Saygımla.