- 572 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Yak Bakalım
Ferit iğde dalının altında ki masaya oturmuş sabah çayını içmeye hazırlanıyordu ki oğlu Veysi gözlerini ovuşturarak yanına gelip oturdu.
-Günaydın babacığım.
“Günaydın Paşam.
-İyi ki uyandın. Seninle çay içmek bana ayrı bir keyif veriyor.
Teşekkür ederim, babacığım.
Baba –oğul sohbet ederken anne Sevgi Hanım da çayları dolduruyordu. Baba çayından birkaç yudum aldıktan sonra cebinden çıkardığı sigara paketinden bir tane alıp yaktı. Sigarasından birkaç nefes çektikten sonra oğluna dönüp;
-Bir tane de sen yak bakalım. Dedi.
Anne;
“Sen ne yapıyorsun Ferit. O daha altı yaşında çocuk. İçirecek, alıştıracak bir şey bulamadın mı?”
-Erkek adam sigara da içer, içki de içer.
“Sen içtin de ne oldu. Bak daha kırkına gelmeden çöktün. Nefes almakta ne kadar güçlük çektiğini geceleri uyuyamadığını sen biliyorsun. Madem çocuğa bir şeyler öğretmek istiyorsan spor kurslarına gönder ki kötü alışkanlıklardan uzak olsun, hem de sağlıklı olsun.”Dedi. Bir şeyler almak için mutfağa gidince;
Ferit, eşi Sevgi hanımın söylediklerini duymazlıktan gelerek “bir tane de sen yak bakalım. Sabah sabah karşılıklı tüttürelim.” Diyerek Veysi’ye elinde ki yanmış sigarayı verdi. Veysi sigaradan daha bir nefes çeker çekmez öksürmeye başladı. Veysi’nin öksürdüğünü duyan anne mutfaktan dışarı fırladı.
-Sen yaptın Ferit.
“Ne yapmışım? Karşılıklı birer sigara tellendirdik. Bak içemez o daha çocuk diyordun, vallahi içmeyi bırak dumanı burnundan bile çıkarıyor” dedi.
Annesi bir hamlede Veysi’nin elinden sigarayı aldığı gibi yere attı, ayağı ile toz olana kadar çiğnedi.
Anne;
-Bu ilk ve son olsun. Bir daha böyle bir şeye kalkışırsan sonu çok kötü olur.”
O günden sonra Veysi annesinin olmadığı anlarda zaman zaman babasıyla sigara içmeye başladı. Bu durum birkaç ay böyle devam etti. Ancak ara sıra içmeler Veysi de alışkanlık yapmıştı. Veysi ilerleyen zaman içerisinde babasının olmadığı zamanlar cebinden gizlice sigara alıp dışarıda içmeye başladı. Veysi iyice sigara müptelası olmuştu. Sigara yüzünden emsalleriyle oynamıyor kendinden daha büyük sigara içen çocukların yanına gidiyor onlarla vakit geçiriyordu. Ailesinden gizlice sigara içen çocuklar para bulup sigara alamadıkları zamanlar Veysi’yi babasının cebinden sigara almaya zorluyorlardı. Bu durum Veysi’ye sigara içme alışkanlığı yanı sıra hırsızlık yapma alışkanlığı da kazandırmıştı. Ferit aldığı sigara paketinin her zamankinden daha erken bitmeye başlamasıyla Veysi’den şüphelenmeye başlamıştı. Emin olmak için evden çıkarken sigara paketlerini ve cebinde ki parayı sayarak çıkmaya başladı. Şüpheleri doğru çıkınca bu durumu önce eşiyle paylaşmak istedi.
-Sevgi, sana bir şey söylemek istiyorum. Oğlumuz galiba cebimden gizlice sigara ve para alıyor.
“Ne, sigara ve para mı alıyor? Eyvah, eyvah korktuklarım başımıza geliyor desene sigaranın yanında birde hırsızlığa alıştırdın masumu”
-Ne? Ne diyorsun sen hanım. Ben ona sigarayı devamlı iç mi dedim keyif olsun diye bazen içirdim. Devamlı iç demedim. Hele cebimde ki parayı hiç çal der miyim? Bu nasıl söz? İnsan öz evladının hırsız olmasını hiç ister mi?
Sevgi hanım;
“Hırsızlık yap demene ne gerek var. Sigara içmeye sen alıştırmadın mı? Devamlı içtiğini anlamayalım diye parayla almaya başlamıştır. Çalışıp para kazanmadığına göre parayı nereden bulacak? Ya senin cebinden ya da benim cebimden. Tez zamanda buna bir çare bul. Bak bir nefes çekmekle ara sıra içmekle alışkanlık olmaz diyordun, oldu işte.”
Ferit; baktı ki oğlunu bulaştırdığı bu illetten kurtaramayacak, bari hırsızlık yapmasın diye günlük sigarasını kendi almaya başladı. Veysi de babasının bu tutumundan faydalanarak artık kendinden büyük çocuklarla rahatlıkla oturup kalmaya başlamıştı. Bu arkadaşlıklar neticesinde Veysi’ kendini içki ortamında bulmaya başladı.
Veysi on altı yaşını bitirmek üzereyken babasını kaybetti. Artık kendi giderlerini kendi karşılamak zorunda idi. Babadan kalan ne bir toplu para, nede para edecek mal vardı. İşin daha kötüsü emekli maaşı da yoktu. Artık kendinden başka annesinin geçimini de temin etmek mecburiyetinde kalmıştı. Bunun için kendine uygun iş bulmak üzere büyük şehre İstanbul’a gitmeye karar verdi. Çünkü köyden daha önceleri oraya gidenler vardı. Gidip onların yanına sığınıp uygun bir işte çalışacaktı. Durumu annesine anlattı. Annesi çaresiz oğlunun teklifini kabul etti.
Veysi kararını verip annesinin de onayını aldıktan sonra İstanbul’un yolunu tuttu. Vardığı günün ertesi hemşerilerinin yardımıyla bir otelde temizlikçi olarak işe başladı. Şansı yaver gitmişti hem işi çabuk bulmuştu hem de yatacak yeri halletmişti.
İstanbul’a ve işine alışınca çok geçmeden annesini de yanına aldı. Artık yeni bir yerde yeni hayata başlamışlardı. Annesi bu durumdan hem memnun hem de çok korkuyordu. Memnun oluşu oğlu doğup büyüdüğü yerde ki içki ve sigara müptelası arkadaşlardan uzaklaşmıştı. Korktuğu ise bu koca şehirde yine kötü arkadaşlar edinirse oğlunu tamamen kayıp etme düşüncesiydi. Korktuğu gibi olmadı. Veysi işine zamanında gidip zamanında geliyor sigara içmeye devam ediyor içkisini de evde tek başına içiyordu. Anne Sevgi Hanım içki ve sigaradan vazgeçirme başarısını gösteremediğinden oğlunun evde tek başına içki içmesinden memnundu. Hiç olmazsa kazancını başkalarıyla çarçur etmiyordu. Sevgi Hanım oğlunun bu istikrarlı durumuna güvenerek onu evermeye karar verdi. Evlenince belki sigara ve içkide kurtulur düşüncesindeydi.
Evlilik kararının üzerinden çok geçmeden Veysi mütevazi bir düğün töreniyle memleketlisi Ayşe adlı bir kızla evlendi. Her şey yolunda gidiyordu bir yıl sonunda Veysi baba olmanın sevinciyle işene daha sıkı sarılıyor çok kazanıp az harcıyordu. İçki içmeyi bile azaltmıştı. Ne zaman annesini kayıp etti hayatı tersine dönmeye başladı. Artık içkisini çoğu zaman arkadaşlarıyla dışarıda içiyor, işe geç gidiyor, hastayım diye sık, sık rapor alıyordu. Bu durum onun işini kayıp etmesine sebep oldu. Düzenli işte çalışamayacağını anlayan Veysi kendine köfte arabası alarak akşamları kahvehanelerin önünde köfte satmaya başladı. Müşterilerinin çoğu sarhoş ve kumarcılar olduğundan ya parayı alamıyor ya da aldığını onlarla birlikte içip bitiriyordu. Evine ne ekmek götürebiliyor ne de kirasını ödeyebiliyordu. Artık iyice alkolik olmuştu. Çoğu gece eve ya karısının yardımıyla ya da başkalarının yardımıyla geliyordu. Şayet getiren olmazsa tezgâhın yanında sızıp kalıyordu. Karısı bu durumdan iyice bıkıp usanmıştı. Ne tedaviye götürebiliyor, ne de vaz geçirebiliyordu. Konu komşusunun yüzüne bakamaz olmuştu. Kira borcu, bakkal borcu iyice artmıştı.
Eşi Ayşe, Veysi’yi sürükleyerek getirdiği bir gece ev sahibini kapıda bekler buldu.
Ev sahibi;
“Veysi efendi, kirayı kaç aydır ödemiyorsun, bu gün yarın diyerek beni atlatıyorsun. Ya paramı ver ya da çık evimden.”Dedi.
Veysi;
-Param da yok pulum da yok. Bu güne kadar biriken borcuma karşılık sana dünya güzeli karımı bir geceliğine veriyorum.
Ev sahibi;
“Vay utanmaz ahlaksız herif” diyerek vurmaya başladı.
Kocasının bu teklifini duyan Ayşe Hanım bayılıp oracığa yığılıp kaldı. Gürültüyü duyup gelen komşuların bir kısmı Ayşe Hanımı ayıltmaya çalışırken bir kısmı da ev sahibinin yumruk ve tekmeleriyle kanlar içinde kalan Veysi’yi hastaneye kaldırdılar. Bu olaydan sonra,
ev sahibi Ayşe Hanıma bir baba şefkatiyle sahip çıktı. Biriken borçlarını almadığı gibi, Kiraladığı bir araçla eşyalarını babasının evine gönderdi.
Veysi ise bu olaydan altı ay sonra köprü altında bir karton kutunun içinde ölü olarak bulundu.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.